CHP ve HDP'nin tek partiye dönüşeceği veya daimi ittifak halinde şekilleneceği bir süreçteyiz.
Eski CHP olmayacak. Ya eski statükocu ittihatçı ve Kemalist zihniyetten arınmış, HDP çizgisini içine almış CHP veya yeni bir parti ortaya çıkacak. Liberal sol merkezi parti, AK Parti'ye alternatif yapılacak ve Başkanlık sistemi içinde fiilen iki partili bir sistem oluşacak.
Bu iddianın sahibi dün sohbet ettiğimiz bir Amerikalı'ydı...
CHP'de parti içindeki "KUMPAS" ve "ÇETE" iddialarını sordum Amerikalıya. Zira iş öyle bir noktaya tırmandı ki CHP'nin Başkan adayı Muharrem İnce partisi içinde kurulmuş bir "ÇETE" olduğunu açıklayacak noktaya geldi.
Yenilir yutulur değildi. Başka bir kelimeyle ifade etmeye kalksa bunun pusu kurmayı, arkadan vurmayı anlatamayacağını belirtiyordu. "Asıl hedef ben değilim. Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'dur." diyordu.
Amerikalıya bu açıklamaların eşliğinde sordum. "Ne yani Kemal Bey gidiyor mu?" diye. Cevabı ilginçti;
"Yeni bir CHP geliyor. Genel başkana değil başlangıçta LİDERE ihtiyacı var. Yeni lider, Kılıçdaroğlu, İnce, İmamoğlu değil. Muharrem İnce'yi de şu an lider adaylığından tasfiye ediyorlar. Yeni lider muhtemelen ABD'de yetişmiş ve ithal bir BEYAZ TÜRK olacak. Fulbright, Eisenhower, Rockefeller vb. Amerikan bursu ile ABD'de tahsil yapmış, çok uluslu şirketlerde CEO olarak çalışan, IMF DÜNYA BANKASI VE BENZER
ULUSLARARASI FİNANS KURUMLARINDA uzman üst düzey yönetici olacak. İsmi yıpranmasın diye şimdi açıklanmıyor." Şaşırdım... Bahçeli de dün "Belli ki Kılıçdaroğlu gidiyor" diyordu.
Amerikalıya, "Taa okyanus ötesinden CHP'ye yeni lider mi ayarlanıyor" dedim. Güldü. "Aynen Eisenhower burslu Demirel'in Ragıp Gümüşpala'nın vefatından sonra partiye hakim olması ve genel başkanlığına kesin gözle bakılan Sadettin Bilgiç'in yerine seçilmesi gibi bir süreçten bahsediyorum. Demirel bir işadamı tarafından ABD'ye götürüldü. Bir gecede partiye Başkan oldu. Kimse onu tanımıyordu." dedi.
Kendinden emin konuşuyordu.
"Bak sana bir şey hatırlatayım, ipucu olsun" dedi. 1992 yılında Cumhuriyet Gazatesi Washington Temsilcisi Ufuk Güldemir'in CIA'nın ünlü Yeşilkuşak teorisyeni, Ortadoğu, Türk dünyası ve İslamiyet uzmanı Graham Fuller ile yaptığı tam sayfa röportajlarını hatırlattı.
Graham Fuller, "Katı laikçilikten ve Kemalizm'den arınmış, tabularından kurtulmuş, Atatürk'ü aşmış müttefik Türkiye'den" bahsetmekteydi o röportajında. Amerikalı gülerek bir başka örneklemede daha bulundu;
Yeni Demokrasi hareketi denemesiyle büyük dış destek ve ümitlerle siyasete soyunan zamanın TÜSİAD başkanı Cem Boyner ve ekibinin de dışarıda pişirilmiş bir "Atatürk'ü aşmak" sloganıyla devreye sokulduğunu hatırlattı. "Cem Boyner'i ne çabuk unuttunuz. Tam dış destekli Türkiye siyasetini dönüştürme ve Atatürk'ü aşma misyonu başarısızlıkla sonuçlandı ve tasfiye olmadı mı?" diye sordu...
"Bir soru daha" geldi hemen... "15 Temmuz başarılı olsaydı FETÖ'nün yapacağı ilk işlerden biri neydi?" diye. Sustum. Anlatmaya başladı.
"FETÖ Erdoğan'ı indirecekti ama aynı zamanda Atatürk'ü de bu ülkeden silecekti. Çünkü ona ABD'de oturma iznini alan CIA istasyon şefi Graham Fuller bunu istiyordu. Ufuk Güldemir'e röportajda bunu açıkça belirtiyordu." Ve finalde "FETÖ ile de başaramadılar. Şimdi eski Kemalistlerin tasfiye edileceği CHP dizaynı ile yeni bir oluşum kurup Erdoğan'ın karşısına dikecekler" dedi. Washington Enstitüsü'nün taa 2014'te "Fosilleşmiş Kemalistlerin tasfiye edildiği yeni hatta dindar CHP geliyor" şeklindeki raporunu bir kez daha hatırladım konuşurken. Artık CHP adayları "Yasin-i şerif" bile okuyordu. Güldüm... "Bizim solcular Amerikancı olmuş" diyen Muharrem İnce'nin partisi içinde pusu kuranlar olarak bahsettiği "ÇETE" de acaba kime çalışıyordu? Bunlar Amerikancı solcular mıydı? Muharrem Bey bu konuda da konuşabilse fena mı olurdu?
Bilemiyorum...