Çayları getiren İhsan, arkadaşlarının gürül gürül yanmakta olan sobaya baktıklarını görünce:
- Bakışlarınızda nostalji var. Kalorifer yerine sobalarla ısındığımız günleri hatırladınız belli ki… Selim:
- Hakikaten öyle. Kaloriferli evlerde ılık bir ortamda yaşamak tabii ki güzel. Ama gürül gürül yanan bir sobanın başında kemiklerimizin bile ısınmasının keyfi bir başka… Mehmet:
- Sobalarla ısındığımız günleri unutmasak da, kömürle ısınmanın zorluğu ve o dönemlerdeki hava kirliliği ayrı bir dertti… Mustafa:
- Biraz garip gibi gelebilir ama şu anda doğal gazla ısınmanın maliyetine bakıldığında kömüre göre daha az olduğu görülüyor. Kömürle ısınmanın hava kirliliği yanında başka zorlukları da vardı malum… Selim:
- Tabii. Kömürleri kimin getireceği, sobayı kimin temizleyip yakacağı gibi konularda tatlı tatlı tartışılırdı hep… İhsan:
- Evet, yanan sobanın başında bulunmanın keyfi bir başka olsa da faturasının ağır olduğunda mutabıkız, Bu kadar nostaljik sohbet yeter. Melih Bey'in son gelişmelerle ilgili yorumlarını dinleyelim. Asgari ücretin 22 bin 104 lira olarak açıklanması ile ilgili değerlendirmesini merak ediyorum mesela… Melih Bey:
- Asgari ücretin çalışanlara verilecek en düşük ücret olduğu ve fazlasının verilmesine bir mani olmadığı, öncelikle belirtilmesi gereken bir husus. Hükümet bu konuda taraflardan birisi ve dengeleri sarsmadan mümkün olduğu kadar yüksek tespit edilmesi için de elinden geleni yapıyor. Asgari ücreti vergi dışı bırakması ve işverenin ödemesi gereken vergiye katkıda bulunması, bununla ilgili… Remzi:
- Yine de 22 bin 104 lira yerine biraz daha yüksek bir rakam tespit edilse, mesela 23 bin 500 ya da 24 bin lira olsaydı, daha iyi olurdu…
- Buna itirazım yok. Ancak, rakamın yükselmesinin işsizliğin artması yanında enflasyonun yükselmesine sebep olma ihtimalini de unutmamak gerek. İsteyen işveren bundan fazla verebilir ve zaten veriyorlar da. Muhalefetin ve özellikle de CHP'nin çok bağırıp çağırmasının anlamı yok. Yönetiminde bulunduğu belediyelerde istediği kadar artırabilir mesela… İhsan:
- Yıllara göre hesaplama açısından durum ne?..
- Asgari ücretle ilgili artışlar genellikle gelecek yılın enflasyon beklentilerine göre şekilleniyor. Mesela 2024 yılı için enflasyon beklentisi yüzde 45 civarında iken asgari ücret yüzde 49,1 artırılmıştı. Bu konuda en çarpıcı örnek 2023. O yılda enflasyon yüzde 64,8 olmuşken asgari ücret artışı yüzde 107,3 idi… Mustafa:
- Yani asgari ücretin yüzde 30 artırılması, biraz da 2025 yılı enflasyon beklentilerinin yüzde 17,5 olması ile mi alakalı?..
- Sanırım öyle. Bu arada dikkat çekici olan bir başka husus, asgari ücretle dolar arasındaki ilişki. Asgari ücret 2002'de 112 ve 2003'de 135 dolar iken; 2022'de 302, 2023'de 482 ve 2024'de 578 dolar olmuş. Yeni asgari ücretin dolar olarak karşılığı da 627. Dolarla ilgili enflasyon hesaplarını yapan Hazine ve Maliye Bakanlığı, asgari ücrette şu anda gelinen seviyenin 2002'ye göre dolar bazında reel olarak üç kattan fazla olduğunu belirtiyor… Remzi:
- Asgari ücretin satın alma gücü ile ilgili durum nedir?..
- Bununla ilgili çeşitli hesaplama metotları var. Asgari ücretin 163 lira olduğu 2002'de ekmek 2 lira imiş. Bu durumda o zaman 815 ekmek alınan asgari ücretle şu anda 2 bin 210 ekmek alınabiliyor. Temel ihtiyaç maddeleri başta olmak üzere birçok üründe yapılacak hesaplamalar da asgari ücrette satın alma gücü açısından reel olarak artış olduğunu gösteriyor… İhsan:
- Ekonomik açıdan çalışanların herhangi bir kaybı yok anlaşılan. Yine de insan daha fazla olması gerektiğini düşünüyor. Ancak tabii ki ekonominin dengelerinin korunması da önemli. Bence bu konuyu noktalayıp, Suriye'deki gelişmelerle ilgili değerlendirmelerini dinleyelim, Melih Bey…
Suriye'de kaosa yer yok…
- Suriye'de 27 Kasım'da başlayan ve Halep, Hama, Humus üzerinden 8 Aralık'ta Şam'a ulaşıp, Esad rejiminin çöküşünü sağlayanlar, yollarına kararlı bir şekilde devam ediyorlar. Oldukça farklı yapıların olduğu Suriye'nin tamamını kapsayıcı birtakım adımlar attıklarını da biliyoruz. Kuzeyde büyükçe bir bölgeyi kontrol altında tutan PKK uzantılarına da gerekli mesajları gönderip, ülkenin birliğini sağlamak konusunda taviz vermeyeceklerini belirtiyorlar… Selim:
- Golan ve çevresinde hareketlenen İsrail konusunda tutumları ne?..
- İsrail'e de uluslararası anlaşmalara göre buralarda işgalci konumda olduğunu ve vakti gelince gereken cevabın verileceğini hatırlatmayı ihmal etmiyorlar tabii. Mustafa:
- Yeni oluşan yapının İsrail saldırganlığı karşısında ne yapabileceği, ciddi bir soru işareti. Ne dersiniz?..
- Gün doğmadan neler doğar, denilir. Kendi içinde birliğini sağlayan ve ardından mesela Türkiye ile stratejik iş birliği yapacak bir Suriye karşısında İsrail'in ne yapabileceği, esas soru, Üstelik, yeni yönetimin ordusunun ülkedeki iç karışıklık başladıktan sonra ciddi manada tecrübeler kazananlardan oluşacağı düşülürse... Mehmet:
- Bu doğru. Silahsız Gazze karşısında istediği neticeyi alamayan, İran'la bağlantısı sebebiyle belirli ölçüde de olsa lojistik imkanları olan Hizbullah karşısında bocalayan İsrail'in, tecrübeli ve lojistik imkanları Türkiye sebebiyle iyice artacak Suriye karşısında şansı olmayacağı, çok açık. Güçlü görünse de kara gücünün neredeyse olmadığını ve hava gücü açısından da ABD'ye muhtaç olduğunu biliyoruz… Mustafa:
- Bir anlamda İsrail için yolun sonu görülüyor yani. Mehmet'in söyledikleri, hakikaten düşündürücü. Peki, bu aralar İran'dan gelen bazı tuhaf açıklamalar hakkında ne düşünüyorsunuz Melih Bey?
- Irak, Suriye ve Lübnan üzerinden Akdeniz'e uzanan bir Şii hilali oluşturma hayali biten İran'dan gelen açıklamalar, belki biraz iç kamuoyuna ve zevahiri kurtarmaya yönelik. Ancak, bahsini ettiğimiz yerlerde şu zamana kadar yaşananların, İsrail'le olan çatışmalar hariç, Müslümanlıkla bağdaşmadığının herhalde onlar da farkındadır. Suriye nüfusunun yüzde 10'unu oluşturan Nusayriliğe dayalı ve diktatörlük olduğu tartışılmayacak bir rejime bu zamana kadar destek olmaları yeteri kadar ayıp iken, şimdi de ülkenin kendi ayakları üzerinde durma çabalarını baltalayacak şekilde kaos çağrıları yapmalarının kimseye bir faydası yok… İhsan:
- İran Dini Lideri Hamaney ve Dışişleri Bakanı Arakçi'nin bazı açıklamaları ibretlik hakikaten. Suriye'deki yeni yapının bu çağrılara cevap vermeye çalışacak gruplara yönelik hazırlıkları vardır sanırım?..
- Muhtemelen. Çünkü sadece 2011'den beri değil, ülkenin darbe yapan Baas tarafından yönetilmeye başlandığı 1963'ten başlayıp Esad'ın iş başına geldiği 1970 ve sonrasında devam eden olaylar sebebiyle biriken ciddi tecrübeler var. Ülkedeki küçük bir azınlığın yönetimi ele geçirmesi ve İran'ın bilhassa 80 sonrası bu azınlık diktatörlüğünü desteklemesi gibi olayları onlar yaşadılar. Suriye'de İran'ın ne gibi güçleri olduğunu ve bunların neler yapabileceğini Suriye'nin yeni yöneticileri tabii ki biliyorlardır ve gerekeni en uygun şekilde yapacaklarına şüphe yok… Selim:
- Bütün bunlar olup biterken, Türkiye olarak bizim nerede olduğumuz da önemlidir, herhalde?..
- İşin en önemli kısımlarından birisi de bu. Biz, gelişmeleri yakından izliyor ve özellikle de kuzeyde PKK unsurlarının temizlenmesi konusunda üzerimize düşeni yapıyoruz. Yeni Suriye yönetiminin ülkeyi kısa sürede ayağa kaldırması için üzerimize düşen her şeyi yaptığımız ve yapacağımız da malum. İşin güzel tarafı da gereken her şeyi gerektiği gibi yapıyor olmamız zaten... İhsan:
- Evet, bugün de kifayeti müzakere diyelim. Melih Bey'e teşekkürler. Cenab-ı Hakk, bütün gelişmeleri ülkemiz ve bölgemiz için hayırlara vesile kılar inşallah…
- İnşallah…