Daha beteri mi var?..

Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Eklenme Tarihi 28 Aralık 2024

Geçtiğimiz yıl 7 Ekim sonrasında, gerek Hizbullah üzerinden ve gerekse doğrudan Gazze'nin yanında bulunuşu dolayısıyla İran'a hürmetimiz vardır.

İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney'in, İsrail saldırıları sonrası 4 Ekim 2024 cuma vaazında, 'Müslüman ülkeler kendi aralarından bütünlük oluşturmalılar. Bu birlikle her türlü düşmanı yeneriz' şeklindeki sözleri çok kıymetli.

Ancak, 'İsrail'in sadece İran'ın değil bütün İslam Ümmeti'nin problemi olduğu' şeklindeki sözün altının mutlaka doldurulması gerektiği, çok açık.

Çünkü İran'ın 7 Ekim 2023 öncesi gerek Irak ve gerekse Suriye'de yaptıkları hatırlandığında, ne kadar hüsn-ü zan edilse de izahı mümkün olmayan bir durumla karşı karşıya olduğumuz, tartışmasız.

Haşdi Şabi mensuplarının Irak'ta ve Hizbullah mensuplarının Suriye'deki faaliyetlerini, 'Müslümanların birlik olmaları' prensibi ile nasıl bağdaştırılabileceği, önemli bir mesele.

Geriye bakıldığında ise daha karmaşık bir durum söz konusu. Baba Esad döneminde Hama'da 1982 katliamları ve sonrasında yapılan zulümlere rağmen, İran'ın rejim yanlısı tavrı, anlaşılması zor bir şeydi. Suriye'deki katil rejime desteğine rağmen İslam Devrimi dolayısıyla İran'a sempatilerini yitirmemeye çalışanlar, hüsn-ü zannın zirvesini buldular.

Tecavüze uğrayan Suriyeli kadınların hapishanelerden yükselen 'karnımızda Nusayri piçleri taşıyoruz, bulunduğumuz hapishaneyi bombalayın' feryatlarına rağmen İran'ın Suriye rejimine yönelik desteğine iyi niyetli bakış hep sürdü.

Oğul Esad'ın halkına yönelik katliamlarının tartışmasız destekçisi yine İran oldu. Başta Sednaya olmak üzere 50 civarındaki işkencehanede yüz binlerce insana zulmedilirken, İranlı Şii milisler yine Esad rejiminin yanındaydı. Desteklerinin kafi gelmediği noktada, Rusya'yı Hizbullah aracılığı ile Suriye'ye çağıranın İran olduğunu da artık biliyoruz.

İç karışıklık başladığında hapse atılan ve muhaliflerin yürüyüşü sırasında çıkarılan bir kadının, '19 yaşında hapse girdim ve şimdi 32 yaşındayım. Kimden olduğunu bilmediğim 3 çocuğum var' şeklindeki sözleri, Suriye'de yaşananların acı bir özeti…

Muhalifler, Halep, Hama ve Humus'tan sonra Şam'a yöneldiklerinde bile 'Suriye devletinin yanındayız' açıklaması yapan İranlı yetkililer ne düşünüyorlar bilinmez, ama Suriye'de yaşananlardan sorumlu oldukları şüphesiz.

İran Dini Lideri'nin, Suriye'de birlik ve beraberliğin sağlanmasına destek yerine 'kaybedecek hiçbir şeyleri olmayan genç Suriyelileri' isyana çağırması ve Dışişleri Bakanı'nın 'Beşar'ın düşmesine pek sevinmeyin, çünkü ülkenizi belirsiz bir gelecek bekliyor' demesi, düşündürücü...

Suriyeli çoğunluğa Esad ailesinden daha beterini yaşatmayı hayal ediyorlar, belli ki… İtikaden kafir saydıkları yüzde 10'luk bir kesime kaos için çağrı yapanların, Müslümanların birliğinden bahsetmeleri, işin ironik tarafı…