Selam verip arkadaşlarının yanına oturan Melih Bey, masanın mükellef bir kahvaltı sofrası halinde düzenlendiğini görünce:
- Hayırdır, bir şeyleri kutluyor gibisiniz… Çay getirmek üzere kalkan İhsan:
- Suriye'deki gelişmeleri kutluyoruz diyebiliriz. Ama işin aslı, kış aylarında olduğumuz için namaz sonrası kahvaltı filan derken buraya geliş saatimiz geciktiği için bir süre kahvaltıları da burada yapalım dedik… Selim:
- Mehmet ağabeyden zeytin, Remzi ağabeyden peynir, Mustafa ağabeyin komşu fırından getirdiği taze simitler. Diğerleri de İhsan ağabeyin ikramı. Afiyet olsun… Mehmet:
- Biz de sizi bekliyorduk. Suriye'de son birkaç haftadır yaşananları bir de sizin özetlemeniz iyi olur. Bilmediğimiz ve bu arada kafamızı karıştıran şeyler açıklığa kavuşur böylelikle…
- Suriye'de 2011'de başlayan ve 13 senedir süren iç karışıklığın, birileri bir düğmeye basmış gibi 12 günde oldukça değişik bir şekil almasına şaşırmak, normal. Bütün bunların 13 sene artı 12 günde olduğunu da unutmamak gerek. Bu gelişmenin bilinen yönleri olduğu kadar sadece tahmin edilebilen yönleri de var. Bilinen, yıllardan beri İdlip'te yerleşmiş olan muhaliflerin, Hey'etu Tahrîri'ş-Şâm yani Şam Kurtuluş Grubu önderliğinde önce Halep'i, ardından Hama, Humus ve sonunda Şam'ı rejim güçlerinden alıp özgürlüğüne kavuşturdukları… Remzi:
- Bu grubun ismine bakılırsa sadece Şam'ı hedefledikleri akla geliyor sanki?..
- Bilmemiz gereken şey, Şam denilirken sadece Suriye'nin başkenti Şam'dan değil, Suriye, Lübnan, Filistin ve Irak'ın bir bölümünden bahsedildiği. Suriye'nin başkentine buz Şam diyoruz ama oranın ismi Dımaşk ya da Dımışk'tır. Dolayısıyla grubun ismindeki Şam, bir şehri değil bölgeyi ifade ediyor… Remzi:
- Bunu hatırlatmanız iyi oldu…
- Muhaliflerin Halep'ten başlayan ve Hama, Humus üzerinden devam eden yürüyüşü sırasında en önemli problem, Rusya'nın ya da İran'ın herhangi bir müdahalede bulunup bulunmayacağıydı. Bu tür bir müdahale yürüyüşü engelleyemese de ciddi şekilde zorlaştırabilirdi. Böyle bir şey olmadığı gibi, bahsi geçen yerlerdeki rejim güçleri de ciddi bir mukavemette bulunmadılar. Bunlar ve daha başka hususlar, gelişmelerle ilgili altyapının daha önceden hazırlandığına işaret… Mehmet:
- Buradan da, Türkiye'nin Rusya ve İran'la görüşerek Esad rejimine destek olmaktan vazgeçmelerini sağladığı anlaşılıyor. Böyle mi oldu acaba?..
- Sanırım öyle. Bütün göstergeler de bunu destekliyor zaten. Tabii işin en dikkat çekici yanı, Şam'a vardıklarında, mevcut rejimin başbakanı ile bir devir teslim görüşmesi yapmaları ve bir anlamda devleti teslim almaları. Devlette devamlılık esastır sözü gereği, bu önemli bir gösterge. Çünkü bu, ülkede rejim değişse de Suriye devletinin ayakta durduğunun işareti… Selim:
- Bu, İsrail'in Golan'daki bazı yerleri işgal ederken söylediği 'Suriye ile yaptığımız anlaşmalar artık geçersiz' sözünün herhangi bir kıymeti olmadığı manasına da geliyor galiba?..
- Aynen öyle. Dahası, Golan'ın aslında Suriye toprağı olduğu, BM Güvenlik Konseyi başta olmak üzere birçok uluslararası kuruluş tarafından da kabul edilen bir şey. Yani İsrail'in fırsattan istifade yaptıklarının yanına kar kalacağı söylenemez… İhsan:
- Yeni Suriye Yönetiminin bu konuda neden bir şeyler yapmadığını soranlar da var…
- Yeni yönetimin şu anki öncelikleri farklı. Ancak, geçici yönetimin yerini Mart'ta oluşacak Suriye Hükümeti'ne bırakmasından sonra olabilecekler, daha önemli. Mesela, oluşacak yeni Suriye'nin, Türkiye ile çeşitli anlaşmalar ve bu arada bir de Stratejik iş birliği anlaşması yaptığını düşünün… Mehmet:
- Silahsız Gazze'de bile arzu ettiğin gibi netice alamayan, İran'ın belirli ölçüde destek sağladığı Hizbullah karşısında bocalayan İsrail'in, Türkiye'nin desteğini yanına almış bir Suriye ile uğraşabilmesi hakikaten zor… Mustafa:
- Hele de Suriye Milli Ordusu ve genel olarak muhaliflerin 13 yıldır sahada kazandıkları tecrübeler de düşünülürse. Birileri gelişmeleri ABD ve İsrail yönlendirdi dese de, belli ki yaşananlar hiç hoşlarına gitmedi…
Suriye'de PKK'ya yer yok!..
- Şu ana kadar yaşanan gelişmelerin bir başka yönü de, Suriye'nin yeni yöneticilerinin yaşananlardan ciddi dersler çıkardıkları ve kesinlikle intikam ya da başka benzeri duygularla değil, ülkenin birlik ve beraberliğini esas alan bir tavır takındıklarını göstermesi. Halep, Hama, Humus ve Şam'a girdiklerinde sağa sola saldıracaklarını düşünen ve bu yönde propaganda yapanlar ne kadar yanıldıklarını gördüler…Selim:
- Tabii bu arada PKK'nın Suriye uzantısı PYD/YPG probleminin halen var olduğunu unutmamak gerek. Bu konuda neler olabilir?..
- Halep'ten başlayan ve Şam'da neticelenen harekat sırasında, Suriye Milli Ordusu'nun İdlip yakınlarında ve Münbiç'deki PYD/YPG'yi buradan sürdüğünü biliyoruz. Yine güneyde harekete geçen aşiretlerin ve yerli halkın PKK'lıları kovduğunu da. Türkiye'nin güneyindeki şeridi tamamlamak için burada bulunanlara yönelik bir harekat yapacağın da biliniyor. Bu sanırım bir zaman meselesi. Yeni yönetim, Suriye'nin Suriyelilerin olduğunu, ülkenin geleceğinde Suriyeli olmayanlara ve terör unsurlarına yer olmadığını belirtiyor. Dolayısıyla PKK uzantılarının işleri oldukça zor. Ne olacağı ve nasıl olacağını, önümüzdeki günlerde görürüz… İhsan:
- Kısa sürede hakikaten başarılı işler yapan ve oldukça adil oldukları anlaşılan muhaliflerin, zor olsa da Suriye'yi kısa sürede ayağa kaldıracakları söylenebilir herhalde?..
- Yıllardır yaşananlardan sonra Suriye'nin yeniden ayağa kalkması zor gibi gözükse de, birlik ve beraberlik sağlandıktan sonra, başta Türkiye'nin ve bölgedeki birçok ülkenin destekleriyle bunun kolay olabileceğini söyleyebiliriz. Tabii bu arada baba Hafız Esad'ın Hama'daki katliamları sırasında ülkeyi terk eden 700 bin civarındaki Suriyelinin de ülkenin ayağa kalkmasında ciddi roller oynayabileceğini de unutmamak gerek. Bildiğim kadarıyla şimdiki nüfusları 2 milyon civarında ve Avustralya'dan Kanada'ya kadar dünyanın her yerine dağılmış şekilde yaşıyorlar. Asıl önemlisi de hemen hepsinin başarılı kişiler olmaları… Mehmet:
- Diasporadaki Suriyeliler, hakikaten önemli bir husus. dediğiniz gibi hemen hepsi başarılı insanlar ve ülkelerine dönerlerse Suriye'nin kısa sürede şahlanacağını kesin gözüyle bakılabilir…
- Beşşar Esad döneminde diasporadaki Suriyelileri geri çağırmak için bazı adımlar atılmış ancak gücen veremedikleri için bu yöndeki girişim bir sonuç vermemişti. Suriye'de yeni yönetim sağlıklı bir şekilde oluştuğunda bunun olmaması için hiçbir sebep yok… Selim:
- Peki, bizdeki Suriyeliler ne yapar?..
- Şu anki mevcutları 3 milyon civarında olan Suriyeli sığınmacıların bir kısmı şimdiden gitmeye başladı bile. Suriye'deki istikrar sağlanıp, ülkenin imarına başlandığında diğerlerinin büyük bir kısmının da gitmeyi tercih edecekleri düşünülebilir… İhsan:
- Bunun bize herhangi bir etkisi olur mu dersiniz?..
- Bu konudaki rivayetler muhtelif. Kira ve benzeri bazı konularda kısmi bir rahatlama olabilir. Ancak üretim konusunda olumsuz tesirleri olabilme ihtimali de söz konusu. Konuya objektif olarak değil siyasi rant kaygısıyla yanaşanlar farkında olmasa da, Türkiye bir anlamda Avrupa'nın 60'lı ve 70'li yıllarda yaşadıklarına benzer bir dönem yaşıyor. Herhangi bir vasıfları olmadığı halde iş beğenmeyenlerimiz maalesef çoğaldı ve bunların boşluğunu Suriyeliler dolduruyordu. Dolayısıyla bekleyip göreceğiz… Selim:
- Son olarak da şunu soralım: Türkiye bütün bunların neresinde?..
- Hiçbir yerinde diyenler de var ama bence her yerinde… İhsan:
- Bugüne şükür. Cenab-ı Hakk Suriye ve bölgemize daha güzel günler nasip eder, inşallah…
- İnşallah…