Futbola daha geniş bakmayı severim.
Bu kadar paranın döndüğü, bu kadar büyük kitlelerin peşinde koştuğu bir OYUN, ortada TOP da olsa kendi haline bırakılmaz!
Hele hele Türkiye'de...
Fatih Terim operasyonla gönderildi!
Bu kesin! İşin arkasında daha önce İnan Kıraç'ın olduğunu öne sürmüştüm! Buna gerekçe olarak da yakın geçmişteki sözlerini ve yaptıklarını göstermiştim!
Şimdi biraz daha geri gidelim...
Marshall yardımı kapsamında Amerika, Türkiye'ye destek veriyordu! Bunlardan biri de daha önce yazdığım SARI TRAKTÖR hikayesiydi! Traktörün nimetlerini Anadolu'da anlatanlardan biri de İnan Kıraç'ın ağabeyi Can Bey'di!
Amerika'dan gelen dostlarla gezmediği kasaba kalmamıştı! Bizim köylülerin SARI TRAKTÖR dediği marka aslında Amerikan Minneapolis Moline'di!
Traktörler geliyor köylüye dağıtılıyordu!
İki kardeş de uzun yıllar çalışacağı ailenin içinde kendine yer bulmuştu!
Can Bey, FIAT traktörlerinin Türkiye distribütörü olan Egemak şirketinin müdürüydü. Türk otomotiv sanayiinin kurulmasında ve gelişmesinde büyük emeği geçen Bernar Nahum'un hem çok yakın çalışma arkadaşı hem de dostuydu! Bir gün iki isim otururken Minneopolis ile FIAT'ın kaderini birleştirme kararı aldı!
Tarihler 1962'yi gösterirken Fiat, Ankara'da montaja başlamıştı bile!
Yolculuk, Egemak-Fiat-MKEK-ZDKZiraat Bankası ortaklığı ile bir süre gitti!
Daha sonra Amerikan OLIVER markasını Türkiye'ye taşıyan KOÇ da işin içine girdi!
Aslında hem Fiat'ı yani Agnelli'yi hem de Vehbi Bey'i ikna eden Kıraç'tı!
FIAT stratejik bir kararla Türkiye'ye girdi!
Bu kararda Agnelli ailesenin çok güvendiği bir isim olan ve Türkiye'yi çok seven Ricardo Chivino'nun payı büyüktü! Bir de Nahum'un!
Zaten Bernar Nahum'un birçok yakını Avrupa'da etkili işlere imza atan, geniş bir iletişim ağı içinde olan insanlardı!
Yıllar akıp giderken Can Bey'in kardeşi İnan Bey de hayata atılmıştı! İlk durak ORMAK A.Ş'ydi! daha sonra o da aileye katıldı! O da İTALYAN izinden gitti! TOFAŞ'a ömrünü verdi! Ve Nahumlar'dan hiç uzak kalmadı!
Söylenmese de aileyi AGNELLI ile bir araya getirip geniş bir kapsama alanı sağlayan iki biraderdi! Agnelli için "İtalya'nın sahibi" derlerdi! İnan Bey, Vehbi Bey'in kızıyla hayatını birleştirse de aksiyonları hiç bitmedi!
Türkiye'nin sanayi atılımları iki kardeşin aklı ve becerisi ile kıvam buldu! Temelinde onlar vardı!
Galatasaray Lisesi'ni bitirdiği için, daha da önemlisi Fransa Devlet Başkanı'nın elinden LEGION d'HONNEUR nişanı aldığı için herkes İnan Bey'in ilişkilerini sadece Paris ile sınırlı sayıyordu!
Tarihi yanılgı buydu!
Beyaz Türkler'in bitirdiği okullar ilişkilerine ışık tutmaya yetmezdi! Aroma okulun ismi de olsa network başka şekilde gelişiyordu! Fransa'da, Almanya'da ya da İngiltere'de tabelalara baktığınızda birkaç ailenin aslında Avrupa'nın gerçek sahibi olduğunu görürsünüz!
İşlerini ve ilişkilerini geliştirmek isteyen insanlar bu AĞ'dan uzak duramaz! Agnelli, biraderlere bu imkanı sundu! Bir yandan Fiat geldi, bir yandan onlar dünyaya açıldı!
Bayi sistemi ve iş tutuş tarzı Agnelli bakışının birebir aynısıydı! Agnelli'nin, hem Vatikan'la hem Vatikan bankasıyla ilişkileri, ünlü Musevi ailelerle yakınlığı ve CIA'ya kadar uzanan eli hep konuşulurdu!
İtalya'nın en derin ismiydi!
Markaları, serveti ve hobileriyle adından sözettirirdi!
Sonuçta Avrupa'nın buğulu bakan dev ismiydi! Ve ortaklarının da, yola çıktığı insanların da bu eksenden çıkmasına izin vermezdi! İstemezdi! Zaten birçok isim gibi biraderler de bu rotadan sapmazdı! Sadece FRANSIZ görünse de İnan Bey, aslında Avrupa burjuvazisinin en önde giden temsilcisiydi!
İş ve parada olduğu gibi sosyal hayatta da öyleydi!
Galatasaray Eğitim Vakfı Başkanı, Alliance GS. Paris Başkanı, Türkiye Eğitim Gönüllüleri, Yeditepe Üniversitesi, Coşkunöz Eğitim Vakfı, TEMA Mütevelli Kurul üyesi, Darülaceze ve GS Divan Kurulu üyesiydi!
Çok açık söylenmese de DERİN GALATASARAY'dı!
Okullar elinin altındaydı! Seçkincilik üzerine kurduğu yaşamında ANADOLU'ya ve taşraya yer yoktu! Ne kadar doğru olursa olsun kasabalıya, köylüye tahammülü yoktu! AK Parti'yi de Anadolu'nun sesi olduğu için tutmazdı! İstediği ismin istediği yere gelmesine dikkat ederdi!
Ünal Aysal getirdiği isimlerden biriydi!
Daha genç yaşında aileye katmıştı!
Dediğim gibi Fransız ekolünden gelmesi, "Demir Lady" Margaret Thatcher ile otel lobilerinde kulaktan kulağa konuşacak kadar etkili olan Selahattin Beyazıt ile dostluğuna engel değildi!
Aslında hepsi birdi!
Ekoller bizi aldatırdı! Yanlış yere takılıp asıl gücü ve dayanışmayı göremezdik!
Aysal'ı getiren Güç, Erdoğan'la yakınlaştığı için kendi çocukları Terim'i yiyordu! Hiç af olmuyordu! Başarı apaçık ortada da olsa DERİN ABİLERİN dediği oluyordu!
Futbol sadece peşinden gidilen TOP değildi!
Bütün bunları neden anlattım!
Fenerbahçe-Trabzon maçını dün dostlarımla izledikten sonra gece yarısına doğru bir mail geldi. Maili gönderen dostum "Galiba haklı çıktın! Ünal Aysal geçtiğimiz mayıs ayında Terim'in ipini çekmiş. Krizin nedeni telefona çıkmamak değilmiş! Aylar öncesinde bir başka hocayla masaya oturulmuş, o da Terim'i arayıp kumpası haber vermiş!" diyordu!
Tam ne cevap vereyim diye düşünürken "Büyük ihtimalle İtalyan geleceğini söylüyordun. O da Mancini oldu!" diye ikinci mesaj geldi!
Şaşırdım...
Bazen hayat tesadüflerle insanın yüzünü güldürüyordu!
Mancini mi?
Yahu o da küçük yaştan beri JUVENTUS hayranı biriydi!
Şaka gibi ama Juventus da Agnelli ailesinindi!
Öcalan krizinde İtalya ile Türkiye'nin arasını bulmak için devreye giren Agnelli ailesi şimdi de aynı ismi yani Terim'i göndermek için İstanbul'dan gelen çağrıya "evet!" demiş olmasın!
Olmaz olmaz!
Burası Kurtlar Vadisi!
Ha unutmadan Erdoğan'a aralıksız saldıran THE ECONOMIST dergisinin iki ortağını biliyor musunuz?
Ben söyleyeyim...
Biri AGNELLI diğeri de ROTHSCHILD...
Umarım Terim kime kurban gittiğini anlamıştır!
Galiba futbol gerçekten sadece futbol değil!
Ne dersiniz!
NOT: Agnelli'nin işlerinin başına geçen torunu John Elkann "Bizim ailede herkesin ilk staj yeri The Economist'tir!" demişti!
Dedim ya hepsi tesadüf!