Hedef kim

Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Eklenme Tarihi 4 Ocak 2025

DEVLET Bey'in attığı ilk adım, DEM'lilerle tokalaşma, İmralı ziyareti, Öcalan'ın paylaştıkları, Kandil, Mazlum Kobani, HTŞ lideri Colani yeni ismiyle AHMED el ŞARA, Esad, BAAS rejimi, zayıflayan gücüyle İran, Amerika'nın Kobani'de kurmaya başladığı askeri üs, İsrail'in bitmeyen bombardımanları, Dürziler'in ayağa kalkması, Suriye'deki alevilerin sesini yükseltmesi gibi pek çok olay yaşanmakta. Gelişmeler yağmur gibi üzerimize geldiği için o yoğunluğun içinde BERRAK bir şekilde olup biteni izlemek kolay değil...

Esad devrildikten bir ya da iki gün sonra CENTCOM Komutanı Michael Kurilla, Suriye'nin kuzeydoğusunda görüldü. YPG ile bir araya geldi. CENTCOM şu an itibariyle PENTAGON adına bölgenin ABİ'si konumunda.
Amerika'nın küresel çıkarlarının korunması aşamasında önemli rol almakta...

6 Mart 2024'te Barbados bayraklı Liberya'ya ait dökme yük gemisi M/V True Confidence, Aden Körfezi'nden geçerken bir Husi füzesiyle vuruldu.
CENTCOM olayın ayrıntılarını ve bölgenin denklemini Washington'a iletti. Kurilla "İran, Gazze'de Hamas'a, Yemen'de Husiler'e verdiği askeri destekle Ortadoğu'yu bir dizi krize sürüklüyor" notu düşüyordu.

CENTCOM komutanı, gelinen noktayı "50 yılın en istikrarsız durumu" olarak özetliyordu. İran'ın nükleer bir güç haline gelmesi durumunda "Orta Doğu'yu sonsuza dek değiştireceğini" belirten Kurilla, "Tahran'ın bölgesel egemen güç olma stratejisi bitirilmelidir" diyordu. Ve komutan Kurilla, su yollarının güvenliğini sağlamalarının kendilerine nasıl bir ayrıcalık kazandırdığını aktarıyordu...

Yani CENTCOM komutanı Kurilla gelişmelere Kobani'den, Şam'dan, Halep'ten, Deyrizor'dan, Golan'dan, Dera'dan bakmıyordu. Tüm ORTADOĞU'yu avucunun içine alarak çıkarları açısından değerlendirme yapıyordu.

İRAN petrollerinin yüzde 90'ının ÇİN'e gittiğini vurgulayıp bölgedeki önceliklerini sıralıyordu. Çin'i bölgede görmek istemedikleri sürpriz değildi... Amerika bu nedenle İran'dan, Irak'tan, Körfez'den, Basra'dan, Aden Körfezi'nden, Kuzey Afrika'dan, Mısır'dan, Doğu Akdeniz'den dışlanmış, uzaklaşmış bir ROTA izlemiyordu. AKDENİZ ve İRAN kapsamında İSRAİL onlar için KARARGAH görevi görüyordu. Yoksa İSRAİL'in GÜVENLİĞİ onların ilk sıradaki hedeflerinden değildi!

Esad'ın devrilmesinden, BAAS'ın silinmesinden sonra en büyük zararı önce İRAN sonra RUSYA görüyordu.
Moskova'nın enerjisi UKRAYNA'ya gerekli olduğu için onlar sessiz bir çekilme gerçekleştiriyordu. Ancak İSRAİL büyük motivasyonla İRAN'a ve destekledikleri VEKİLLERE saldırıyordu. 7 EKİM HAMAS baskınından beri... Toz duman içinde gidilen rotanın tespiti kolay olmasa da önümüzdeki günlerde, HTŞ'yi de konuşsak, YPG'yi de tartışsak sanki yollar TAHRAN'a çıkacak gibi durmakta. İran'ın tarihsel döngüyü doğru okuyup bölgede kök saldığı gerçeği ortadaydı.

İran varsa bölgenin ABİ'sinin Türkiye olma ihtimali yoktu.
Maalesef böyle bir tablo ortada duruyordu. İran ve Rusya'nın güneyden Türkiye'yi çevirdiği de SIR değildi! Hepsi kaldırıp atıldı. Türkiye yolunu açtı.
Düne kadar İRAN'ın dünyaya açılan kapısı olan Türkiye şimdi televizyonlardan hedef yapılmakta. Yavuz Sultan Selim de Erdoğan da Aliyev de nezaket kuralları dışında tartışılmakta...

TV'den yapılan hakaretler üzerine Türkiye'den önce Amerika davrandı. ABD Temsilciler Meclisi Üyesi Joe Wilson, Türkiye ve Azerbaycan'ı karşısına alan İran'a tepki gösterdi.

Wilson, "Suriye'de açıkça görüldüğü üzere NATO müttefiki Türkiye, Tahran'daki terör rejimine karşı kritik bir ortaktır" ifadelerini kullandı.
Ancak İRAN'ın bölgeden atıldığı için bu yorumu yaptığını düşünmek de doğru olmaz.., Sanırım 2021'de çok konuşulmayan bir çıkışa imza atıyorlar ve ALİYEV'i suçluyorlardı. Tahran yönetimi, "Azerbaycan İsrail'i bölgeye getirdi" iddiasını gündeme taşıyor, Aliyev de "İFTİRA ATMAYIN" diye karşılık veriyordu...

İpek Yolu, Çin ile olan stratejik yakınlığı, HAZAR ve AVRASYA'ya uzanan kolları nedeniyle İRAN kritik bir ülkeydi. Çin'in geleceğini doğrudan etkileme kabiliyeti vardı. Hindistan üzerinden kurulması düşünülen HİNT-AVRUPA koridorunun da prematüre kalmasını sağlayabilecek çapı bulunmaktaydı. Amerika'nın AVRUPA'yı yanında tutmak, Çin'i de zayıflatmak için uğraştığı TABLODA güçlü İRAN'a yer yoktu. Oysa Kurilla'nın altını çizdiği gibi Tahran tüm ORTADOĞU'yu değiştirebilirdi. Bu nedenle değişmesi muhtemel coğrafya İRAN'dı...

Çok sevdiğim bir HOCAM ile bir gün çay içerken, ÖNEMLİ BİR KİŞİ ile yaptığı konuşmayı aktarıyordu. O isimle yaptığı görüşmeden sonra "İRAN'IN İÇİNE DÖNÜK YAYINLARA ARA VERDİM" diyordu. 15 yıl önceden bunu biliyordum yani... Günlük, anlık değerlendirmelerle yürümeye çabalarken, DEVLETLER bizler gibi değildi. Uzun soluklu planlar yapıyorlardı...

Bölgedeki her gelişme Amerika'nın KOBANİ'de ÜS KURMASI DA DAHİL olmak üzere bence pek çok adım DOĞRUDAN İRAN'la ilgiliydi. HTŞ ile YPG'nin çatışmasını beklerken her ikisinin birden İRAN'a yüklendiğini görmek sürpriz olmazdı!

Sakin bir ortamdan uzaktan da olsa bakıldığında İran'ın kaplamak istediği alanların daha çoğu TÜRKİYE'ye akacaktı. İngilizler'in çizdiği ve MUKADDES kabul edilen sınırlar değişecekti. KÜLTÜR-TARİH- DİN-AKRABALIK ilişkilerinin canlandırılması bunun için yeterdi... TÜRKİYE YUMUŞAK GÜCÜYLE herkesin kendini kusursuz gördüğü bir AYNA olabilirdi...

17-25 Aralık operasyonlarına kadar İRAN'a uzak durmayan Türkiye'nin son dönemde Rusya ve İran'ı sınırlarımızın aşağısından itip uzaklaştırması OLACAKLARIN habercisi gibi geliyordu bana....

Kurilla'nın yazdığı rapor gibi Amerika su yollarını, enerji geçiş noktalarını kontrol etmek isteyecekti. Büyük güç için bu doğal ve anlaşılırdı. Ancak Türkiye gibi büyük bir gücün de bölgenin ritmini sağlaması şarttı...

İran'la hesapları varsa çalacakları tek kapı Türkiye'ydi...
7 Ekim'de başlayan TÜRBÜLANS Tahran'a kadar ulaşmadan durmayacaktı sanki...
Tabii İRAN içeriden karışmazsa karıştırılmazsa...