Karşı’laşma

Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Eklenme Tarih 26 Eylül 2024

NELER oluyor? Nereye sürükleniyoruz?
Güne başlarken ajanslardan düşen haberlere bu iki soruyu önde tutarak bakarım. "Konuşulanların arkasında ne yatar?" diye sıkça kafa yorarım. Gelin bugün de birlikte düşünelim...
7 Ekim'de HAMAS kaybedeceğini bildiği halde düğmeye bastı. Saldırdı.
İsrail'e hiç yaşamadığı acıyı tattırdı. Doğru mu? Kesinlikle.
Sonrasında ise Netanyahu ve arkasındaki güç, tüm ağırlığıyla GAZZE'ye çöktü. Doğru mu?
Net. HAMAS ve Hizbullah'ın bitirilmesi gerektiğini bu nedenle saldırdıklarını çok önceden beri yazmaktayım. HAMAS'tan sonra sıranın HİZBULLAH'ta olduğu kesindi! Peki neden? İşte burada çok daha hassas olup iyi analiz etmek gerekiyordu.
Bölgede ağırlığı olan iki yapı yani HAMAS ve HİZBULLAH ana motivasyon olarak AMERİKA-İSRAİL karşıtlığı için yaşıyordu.
Düşmanları belliydi. Savaştıkları da. Hizbullah özellikle İRAN DEVRİMİ'nden sonra filizleniyor ve bölgeye iniyordu. Temel yanlış HİZBULLAH'ın arkasında sadece İRAN olduğuna inanmaktı. Hayır!
AVRUPALI İSTİHBARAT örgütleri sonuna kadar yanlarındaydı. Bu teşhisi yaptıktan sonra adımlar atılmalıydı.
İsrail, bölgeyi değiştirmeyi kafasına koyan Amerika'nın gücünü kullanarak HAMAS'a, Gazze'ye ölüm yağdırdı. Katliamlara imza attı. Kadın çocuk demeden.
Durmadı, hız kesmedi devam etti. HAMAS barış isterken bile okulları hastaneleri vuruyorlardı.
Sonra dünya gündemi ÇAĞRI CİHAZLARININ patlatılması ile değişti. MOSSAD, HİZBULLAH'ın Lübnan ve Suriye'de kullandığı çağrı cihazlarını bombaya dönüştürdü. Patlattı.
Katliama imza attı. Kesmedi.
Lübnan'a saldırı başlattı. NEDEN?
Açalım...
İdeolojik ya da inançla ilgili konular tartışılırken arka planda ne olup bittiği pek anlaşılmaz.
SİYASİ HEDEFLER görünmez!
Oysa gerçek mücadele, siyasi sonuçlar için yapılır. Ancak örtülür... BATI dünyası HAMAS ve HİZBULLAH'ı TERÖR ÖRGÜTÜ kabul ediyor. İsrail'i de terörle mücadele eden yapı olarak sunuyordu. Siyasi hedeflere bakan yoktu. Türkiye de bence bazı noktaları ıskalıyordu! İsrail gelişmiş teknolojik silahlarıyla uydu sistemlerinden aldığı desteklerle HİZBULLAH'a saldırıyordu.
Ülkede büyük göç başladı.
Herkes kuzeye kaçma derdinde.
Yüzbinlerce insan yollarda. Tel Aviv yönetimi, HİZBULLAH silahlarını saklayan kullanan ev sahiplerine kişilere telefonlarından mesaj yollayıp "İKİ SAATİNİZ VAR. VAZGEÇİN. ÖLMEYİN" diyordu. Sonra da bomba yağdırıyordu. BM, G20, G7 ya da başka bir güç ve oluşum SAVAŞI durduramıyordu. İSRAİL dinlemiyordu. Netanyahu'ya uygulanacak politik baskı ya da telkin tüm çatışmaların 30 saniyede durmasını sağlardı. Yapılmıyordu?
Konu da buydu zaten...
İlerleyelim...
Beyrut Limanı'nda 4 Ağustos 2020'de patlayıcı maddelerin bulunduğu bir depoda önce yangın çıkmış, ardından tüm kenti sarsan çok güçlü bir patlama meydana gelmişti. Patlamada 220'den fazla kişi hayatını kaybetmiş, 6 bin 500'den fazla kişi de yaralanmıştı.
Ekonomik ve siyasi krizler sonra peş peşe gelmişti. DEHŞET görüntülerin yaşandığı patlamadan sonra BEYRUT'a ilk giden MACRON'du. Lübnan, Fransa'nın etki alanındaydı. Hizbullah'ı da aynı çerçevede görmek yanlış olmazdı.
Bu notun yanına "ORTADOĞU İNGİLİZLER'DEN SORULUR" mottosunu da düşmek şarttı.
AVRUPA ORTADOĞU'da olabilmek için doğal olarak İRAN'la Hizbullah'la yakın ilişki kuruyor ve yönetiyordu. HAMAS'ın da HİZBULLAH'ın da AMERİKAN karşıtlığının nedeni buydu.
Amerika destek verdiği İSRAİL üzerinden aslında AVRUPA'ya ve ÇİN'e saldırıyordu. Açık ve netti.
SURİYE'de IŞİD'e destek olan AVRUPALI istihbarat örgütleri, IRAK-SURİYE üzerinden oluşacak alanla AKDENİZ'e inmek niyetindeydi. Etkileri altındaki İRAN ile IRAK'ı AKDENİZ'e taşımak istiyorlardı. AMERİKA gelip bunu engelledi. YPG'yi de yücelterek durumu lehine çevirdi.
AVRUPA'nın enerji ile buluşması AKDENİZ'de hakimiyet kurması ve AFRİKA'da kök salması istenmiyordu. Fakat olanlar bize "İSLAMCI TERÖRİSTLER" üzerinden aktarılıyordu!
Doğal olarak gerçekte ne olduğunu anlamıyorduk!
İsrail'e verilen HİZBULLAH görevi de LÜBNAN'ı hedef yapmıyordu. HİZBULLAH'ın arkasındaki İRAN ve onun da arkasındaki ittifak hedefti. Amerika el yükseltiyor ve doğrudan Netanyahu'ya hedef gösteriyordu.
İsrail'in operasyon düzenlediği yapı HİZBULLAH'. HAMAS'tı.
Yani ordu değildi. Ancak güç gösterisi gereği SİLAHLI KUVVETLERLE vuruyorlardı.
Hizbullah'a karşı düzenli ordu ile mücadele edilmeyeceğini bildikleri halde... Tel Aviv emir gereği vuruyor, ESAD'a, SURİYE'ye yardım eden ve edecek olan Şİİ grupları imha ediyordu.
Suriye'de HİZBULLAH-İRAN GÖRÜNMEYEN İTTİFAK'ın gücünü buduyordu. Bu basıncın haliyle TÜRKİYE'ye de yansıması olacaktı. Bunun en ince noktalara kadar hesap edilmesi gerekmekteydi!
İsrail attığı her adımda yani HAMAS'a bomba yağdırırken de HİZBULLAH'ı vururken de İRAN ve arkasındaki gücün bölgedeki etkisini hedef yapıyordu.
Siyasi hedef AVRUPA ve ÇİN'i bölgede bitirmekti. Günlerdir yazdığım gibi HİNDİSTAN'dan çıkıp AVRUPA'ya gidecek olan KORİDORU sağlıklı ve risksiz bir şekilde kontrol etmek istiyorlardı.
Bu ÇİN'in de kulvar dışına çıkamaması anlamına geliyordu.
Başkan Erdoğan önceki gün BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada İSRAİL'i, NETANYAHU'yu ve Amerika'yı karşıya alıyordu. "Lübnan'ın yanındayız" diyordu. İran Cumhurbaşkanı ise "Hizbullah tek başına karşı koyamaz" feryadını paylaşıyordu. Yani Türkiye ile İran bir şekilde aynı hat üzerinde yan yana düşüyordu. Amerikaİsrail bunu istemiyordu. İRAN'a destek olan AVRUPA'yı da HAMAS-HİZBULLAH'ı vurarak kendine çekiyordu. AVRUPA buna karşı çıksa Amerika'nın garantörlüğünü kaybedecek, RUS ASKERLERİNİ başkentlerinde görecekti! Kurgu da oyun da iyi düşünülmüş sahneye konmuştu.
AVRUPA çaresizdi! Oyunu kabul etmekten başka şıkları yoktu!
İsrail'in Hizbullah ve Lübnan üzerinden SURİYE'yi hedef aldığı da SIR değildi. YPG'yi de gerekli olduğu zaman kullanmak için rasyonel zemin de oluşturuluyordu!
Türkiye'nin defalarca yazdığım gibi dünyada ve bölgede rolümüzün ne olduğuna, neler yapabileceğimize karar vermesi gerekiyordu.
Lübnan'ın yanında sonuna kadar durulacaksa, Amerika ile kapışacağımız netti. Çünkü onların kurgusunun dışında adım atan ülke oluyorduk. Bunun ilk aşamasında CHP'yi iktidara getirmek için harcadıkları çabaya şahit olacaktık.
Başkan Erdoğan konum ve rota değişikliğine giderse, LÜBNAN-İRAN hattında fazla kalmazsa bölgedeki ortaklık yapısı ve çıkarlar silsilesi değişecekti. Hatta İsrail'e tepki koyan bunu gizlemeyen ancak İran'la ortaklık yapmayan Türkiye tercih edilecek bir şıktı.
Türkiye'nin duruşu, sesi, gücü tüm akışı değiştirebilecek kadar etkiliydi. Gerçek buydu. Bir diğer gerçek de defalarca yazdığım gibi ORTADOĞU'da çok şeyin değişeceğiydi. GÜÇ DENGESİNİ iyi okuyup doğru adım atılmalıydı...
Bölgede hesaplar değiştiği için içerisi hareketlenecekti.
Amerika-İsrail'in doğrudan silaha sarılması bunun işaretiydi.
Önce yaşananlardan farklıydı.
Washington, ÇİN ile mücadelesini ORTADOĞU'dan başlatıyordu.
AVRUPA'yı da PEKİN'in yanına katıyordu. Ve cevap almıyordu.
Görmek gerekiyordu... Bence...