Almanya'dan Fransa'ya, İtalya'dan Türkiye'ye kadar olan HATTAKİ ülkelere, GİZLİ DEVLETİNİ yerleştirdi. Tabi bunlar yazıldığı kadar kolay olmadı. Yeni imparatorluğa KADRO lazımdı.
Hazırda yoktu.
Hele Türkiye gibi bir ülkede yetişmiş eleman, bir elin parmaklarını geçmiyordu. Olanlar da gizli devlete karşıydı zaten...
İnönü döneminde başlayan anlaşmalar kısa süre içinde meyvesini verdi. 5 Ekim 1947'de bir ilk yaşandı. Genelkurmay Başkanı Salih Omurtak heyetiyle birlikte ABD'ye gitti. Bu ziyaretten sonra TÜRK SUBAYLARI oraya giderek KOMÜNİZMLE mücadele etme yolarını öğrenmeye başladı!
İlk ekip hazırdı. 16 kişiydiler.
Özel Harp Dairesi'ni kuracak olan kilit isimler vardı. Alparslan Türkeş'in başı çektiği TİM'de Turgut Sunalp, Daniş Karabelen, Ahmet Yıldız, Mucip Ataklı, Suphi Karaman, Faruk Ateşdağlı, Refik Tulga gibi subaylar yer alıyordu.
Georgia'daki Amerikan Piyade Okulu'nda her türlü testten geçen subaylar son üç ayda "adam öldürme", "sabotaj" ve "bombalama" konularında UZMAN olmuştu!
Listenin DNA'sı çok farklıydı.
Çünkü Türkeş yıllar sonra SAĞCI bir siyasetçi olarak karşımıza çıkarken YOLDAŞI Suphi Karaman İşçi Partisi saflarında olacaktı!
Anlaşılan BÜYÜK PATRON her kesimi avucunda tutmak istiyordu!
Askerde başlayan bu dalga hem siyaset hem iş dünyasında kendini gösterdi. O dönemde DOĞRU yerde olan herkes ALIP BAŞINI GİTTİ! Kimileri yıllarca ülkenin yönetiminde söz sahibi oldu, kimileri de para babası...
Mesela 1924 doğumlu olan DEMİREL ile 1921 doğumlu olan KADİR HAS da tam o dönemde tanıştı. 1946 yılında iki genç olarak başladıkları yolculuk 60 yıldan fazla sürdü! Demirel siyasette hızla yükselirken, dönemin İSTİHBARAT BAŞKANI Behçet Türkmen'in araya girmesiyle COLA'yı Türkler'le tanıştıran HAS da tam gaz devam ediyordu!
AKBANK'ın kurucu ortağı oldu. Mercedes'i getirdi. Koçlar'la Peugeot minibüs fabrikasını kurdu. Michelin lastiklerini ülkeye taşıdı!
Dostluk hiç ara vermiyor, Demirel ise yıkı yıka gidiyordu.
Adalet Partisi'nin başına geçeceği sırada "MASON" denilerek önü kesilmek istendi. Ama yılmadı.
Üstad ve MOBİL'in Türkiye patronu Necdet Egeran "Locamızda bu isimde kayıtlı bir şahıs yoktur" anlamına gelen TEMİZ KAĞIDI veriyordu.
Artık önü açılmıştı.
MASON LOCASI ikiye bölünmek zorunda kalsa da o durmayacaktı!
Zaten lakabı Morrison Süleyman olmuştu bile... "Sağcılar bana adam öldürtüyor dedirtemezsiniz" diyerek NATO KONSEPTİNE bağlı kaldığını her fırsatta hatırlatıyordu. Hiçbir zaman Tel Aviv'e bir söz etmiyordu. Etmek bir yana bir kriz sonrasında kulislerde "İsrail bunu bize pahalıya ödetir" diyordu!
ABD'in en sadık müttefiki olarak ilişkileri hiç bozmuyordu!
DERİN DEVLET sorularına hep gülerek kaçamak cevap veriyordu. "Hayır, hiç öyle bir şey olur mu canım?" diyerek kestirip atıyordu. Benzerliğe bakın ki İtalya'da kendisi gibi defalarca Başbakanlık yapan Gladyo'nun en güvenilir ismi Giulio Andreotti de aynı cevapları veriyordu!
Cumhurbaşkanı ve başbakan olan iki isim Cossiga ve Andreotti itiraf etmesine rağmen Gladyo çökertilemiyordu! Andreotti'nin KAÇ NUMARA olduğu bir türlü anlaşılamıyordu. Canını ortaya koyan savcılar bir türlü son noktayı koyamıyorlardı.
P2 Mason Locası'nın başındaki isim Licio Gelli "Hem gizli devlet hem loca görülmez birer ordudur" diyordu.
Belki Demirel de "biz göremediğimiz için" Meclis Araştırma Komisyonu'yla KAFA YAPIP gönderiyordu.
Heyet çıkarken de "Tekrar 4 saat bir araya gelelim" çağrısı yapıyordu!
28 şubat "Yasal sınırlar içinde oldu" derken yasal sınırlara uymayan 12 Eylül'e de toz kondurmuyordu. İnsanlar MÜDAHİL olmak için sıraya girerken Demirel konuyla ilgilenmiyordu. Bunu gören Evren de "Demirel beni şaşırttı doğrusu" diyordu.
Ha unutmadan söyleyeyim 28 Şubat'ta hükümet kurma görevini Çiller'e değil de Mesut Yılmaz'a veren Demirel'i kim ikna etti biliyor musunuz?
Yok! Bilemediniz Çevik Bir değil...
Rahmetli Kadir Has...
Babanın "derin devlet askerdir" sözünü şimdi bir kere daha düşünün.
Sanırım aynı cevapta birleştik.
