ARAP BAHARI Suriye'ye park ettikten sonra Rusya 2015'te burada boy gösterdi.
O dönemde çok önemli bulduğum bir hamleyi yazmıştım.
Putin, sanırım 2017'de Esad'ı ziyarete Suriye'ye gidiyor, tören düzenleniyor yere KIRMIZI HALI SERİLİYOR ANCAK RUS KOMUTANLAR
ESAD'a kendi ülkesinde, misafiri olan DEVLET BAŞKANI PUTİN ile yürümesine izin vermiyordu.
Bence Rusya orada kaybetmeye başlamıştı! Putin o gün SURİYE'NİN SAHİBİ GİBİ DAVRANIYORDU. Esad'ı değil halkı da küçük görüyordu.
Kaybedecekti. Kaybediyordu.
Rus lider Putin yıllık basın görüşmesinde ülkesinin gücünü korumaya çalışsa da güneş balçıkla sıvanmıyordu. Sık sık yazdığım gibi Putin'i yani modern ÇAR'ı Suriye'den gönderen Erdoğan'dan başkası değildi.
Anglo-Amerikan ve İsrail ortaklığı var. Çıplak gözle bile bunu görmek zor değil. Ancak oyunu değiştiren Türkiye'nin aklı ve gücüydü. KÜRESEL ROLÜNE itiraz eden, yeni bir GÖREVİ KABUL ETMEK İSTEMEYEN Putin, Suriye'de dayak yiyor ve SÜPER GÜÇ (Ben asla ve kat'a inanmadım... Kurgu gereği öyleydi) olma kabiliyetini orada bırakıyordu.
Birkaç hafta öncesine kadar Türk ve dünya medyası "ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI ÇIKACAK" diyerek yayınları kesiyorlardı. Tüm ekranlar, ÇIKACAK OLAN SAVAŞA ayrılıyordu. Herkes bir simülasyon yapıyor kimin nasıl kazanacağını, kimin ne kayıp yaşayacağını anlatıyordu. Sanırım benim gibi düşünen fazla isim yoktu.
Kesinlikle RUSYA'nın içinde yer aldığı ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI'NIN olmayacağını tüm adımların, gelişmelerin aksine yazıyordum. Putin, KGB'den gelen bir liderdi. Devletin içinde büyümüştü. Küresel dengeleri en iyi süzen gerçekte gücü olmadığı halde AMERİKA'nın karşısına oturtulduğunu bilen bir BAŞKAN'dı. Moskova'nın küresel rolünü takdim edenin Washington olduğunu unutmayacak kadar akıllıydı.
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI'ndan sonra Amerikan aklı, SOVYETLER'i karşıya koyup AVRUPA'ya diz çöktürüyordu.
Bugün de karşıda tutup yine yere kapaklanmalarının önünü açıyordu. Doğru mu? Net...
Dünyanın karanlık bilinmeyen dehlizlerine inmeden bile uzaktan baksanız Amerika-İngiltere- YAHUDİ ittifakını görmek mümkündü. Bu koalisyonun bölgedeki planlarını Türkiye'siz hayata geçirme ihtimali yoktu.
Bu ittifak KÜRESEL ÇAPTA, AVRUPA ile ÇİN'i durdurmak, kontrol etmek, bir adım ilerisinde de tasfiye etmek niyetini uzun zamandır taşıyordu. Binlerce örnek ortada... 7 Ekim HAMAS saldırısı gibi... Doğru mu?
Kesinlikle...
Devam...
3 gün önce ALMANYA, bir vahşeti yaşadı. Almanya'nın Magdeburg kentinde Suudi Arabistan kökenli olduğu söylenen bir DOKTOR aracıyla NOEL PAZARINDAKİ binlerce ALMAN'ın içine daldı. Büyük panik yaşandı.
Çocukların da hayatını kaybettiği saldırıda 5 kişi ölürken 200 kişi de yaralandı. Polis saldırganı yakaladı... Öncesinde ise önemli temaslar olmaktaydı.
HTŞ'nin Şam'a girmesi, ESAD'ı devirmesiyle Türkiye öne çıkıyordu. Bunun üzerine AVRUPA hamle yapıyordu.
Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen, önce Başkan Erdoğan'ı arayıp "Haftaya geliyorum" diyordu. Sözünde duruyordu ve Ankara'ya iniyordu. Başkan Erdoğan'la üç saat görüşme gerçekleştiriyordu. Aynı zaman diliminde ALMANYA, HTŞ'yle, Fransa gibi HEYET yollayıp TEMASLARI KURUYOR, İNŞA EDİYORDU.
Almanya'da giderek yoğunlaşacak ekonomik krizin arkasında ENERJİ kartı yatmaktaydı. Anglo-Amerikan ortaklığı, KUZEY AKIMLARI patlatınca Berlin zora düşüyor çözüm bulamıyordu. Volkswagen gibi dünya devleri ÇÖKÜŞ ALAMETLERİ veriyordu.
Hafta sonu yazdığım gibi KATAR'dan SURİYETÜRKİYE üzerinden boru hatlarıyla gelecek GAZA sanıldığından daha fazla ihtiyaçları vardı. Oysa Anglo- Amerikan ittifakı ORTADOĞU'dan sadece Rusya'yı, İran'ı, Hizbullah'ı, HAMAS'ı, Çin'i değil, AVRUPA'yı atıyordu.
AVRUPA'nın kazınacağı aşama net olarak KÜRT KARTINDA görülecekti... Von der Leyen, KITA adına doğru hamle yapıyor, Erdoğan'a koşuyordu. Ancak yeni dengeyi zorla getirmek için yola çıkan KÜRESEL İTTİFAK, buna itiraz ediyordu. Anglo- Amerika bu itirazı Rusya'da, nükleer koruma güçlerinden sorumlu Korgeneral Igor Kirillov'u Moskova'da elektrikli bir scooter'a gizlenen bomba ile öldürerek gösteriyordu. Almanya'nın yeni ORTADOĞU çabalarının da sonuç vermeyeceğini, Magdeburg kentindeki NOEL PAZARINA yolladığı 'doktor' üzerinden söylüyordu. Saldırganın iğne yapmayı bile bilmeyen SUUDİ ARABİSTAN kökenli bir doktor olması da ilginçti!
Haritayı önüme alıp baktığımda SURİYE'deki dalganın IRAK'ı da kapsaması gerektiğini görüyorum.
BASRA'DAN AKDENİZ'e kadar olan eksende İRAN-Şİİ rüzgarına yer yoktu. Tahran'ın yüzde yüz işbirliği içinde olduğu ÇİN'e de kapalıydı. Ancak önce Suriye'de taşların oturması şarttı.
YPG meselesi yani AMERİKAN müttefiki olan Türkiye'nin, Amerika'nın destek verdiği YPG filmini sonlandırması gerekiyordu.
Kürtler'in gözden kaçırdığı DEV bir ayrıntı vardı. Türkiye, Rusya'yı BÜYÜKLÜĞÜNDEN EDEREK gaz-nükleer bulunduran orta sınıf bir DEVLETE çevirerek KÜRESEL çapta dalgalanma meydana getiriyordu. Rusya artık Amerika'nın karşısındaki ÖTEKİ değildi. Bunu Amerika ya da İngiltere değil, Türkiye gerçekleştiriyordu. Doğal olarak sunduğu kartın SURİYE'yi Ankara'ya getirmesi şaşılacak bir durum değildi. Bu nedenle KÜRTLER üzerinden IRAK'ta da durum değişecekti. İRAN'ın kullanmak istediği "HİLAL" Türk DEVLETİ'ne geçmeliydi...
Bu Anglo-Amerikan ittifakının olduğu kadar ANKARA'nın da yararınaydı...
Zafer çığlıkları atacak değilim.
Asla... Ancak KARLOFÇA'dan bu yana atılan en kritik adımın atıldığını da anlamak gerekiyordu.
Birileri "öncesinde KIBRIS var" diyebilir. Doğrudur. Ancak bu başka! Küresel sonuçları var çünkü!
Yıl 2017'ydi.
Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Nuri el Maliki, Türkiye'nin Musul başta olmak üzere Irak'ın bazı kentlerini kontrol etmek istediğini, ancak bu türden hırslarını gerçekleştirecek güçte olmadığını söyledi. Maliki, "Türkler, Musul'u Türk yapmaya çalışıyor. Musul dediklerinde aynı zamanda Erbil, Kerkük ve Süleymaniye de diyorlar. Bu hayalleri gerçekleştirmek için çok güçsüzler" dedi. Bundan bir yıl önce de İran Devrim Muhafızları, "Türkiye'nin ESAD'ı devirmeye gücü yetmez" diyordu. Çok emin bir şekilde konuşuyorlardı... Değişen dengeler, kurulan ittifaklar, doğru okunduğunda yani TARİHİN DOĞRU TARAFINDA YER ALINDIĞINDA işler de olayların rengi de değişiyordu. Ortadoğu'da koca bir alanı kontrol eden Türkiye'ye çok ihtiyaç vardı...
Gelişmeler bu doğrultuda olacaktı...
Suriye sanırım bir son değil başlangıçtı...
Sınırlar değişmese tarih ne yazabilirdi ki...