ŞABLONLARA o kadar alıştık ve alıştırıldık ki neredeyse hiçbir olayın derin analizini yapamaz olduk.
Şablonlardan biri de FETÖ...
Gökten taş yağsa, bir futbolcunun ayağı takılıp düşse, kırmızı kart gösterilse, biri batsa, bir federasyon başkanı seçimini kaybetse, bir başkan sahaya inse, partiler ittifak yapsa, yapamasa, MHP lideri odasında 17-25'de duran saati bulundursa, CHP lideri ayağını kırsa gibi pek çok konuda konu gelip FETÖ'ye dayandırılıyor. Uluslararası ilişkilerde de bu yoğunlaşmaya başladı! 2013'ten bu yana aralıksız operasyonlar yapılıyor ve bu oluşum temizlenmiyorsa sorun büyük demekti! Belki de SORUNLARI konuşmayıp şablonlar üzerinden gitmek daha az maliyetli oluyordu... Bilemiyorum.
Ancak konuştuklarımız gerçekte olanların yanında inanın çok küçük kalmakta...
FETÖ denilen yapı, her taşın altından çıktığı ileri sürülen oluşum, İNGİLİZLER'in buralarda kurduğu yönettiği sonuç aldığı bir oluşumdu. Görev yerleri özellikle ORTA ASYA'ydı. Yani şimdilerde popüler olan İPEK YOLU'nun yeni güzergahıydı! Tesadüfen 2013 Türkiye için sarsıntılı bir yıl oluyor, aynı yıl CİNPİNG, İPEK YOLU'nu ilan ediyordu.
Oyunu gören ABD de yapının bir numarasını Türkiye'den almak için operasyonlar yapıyor ve sonuçta Pensilvanya'ya getiriyordu. O tarihten sonra ÖRGÜT de iki parçaydı!
Neyse... Konu bu değil...
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, MHP lideri Devlet Bey'i ziyarete gitti. Odasından verilen fotoğraflar tartışma yarattı. 17-25'te bizzat Devlet Bey tarafından durdurulan saat, CUMHUR İTTİFAKI üzerinden tartışıldı. "ÇATLAK" var denildi. Cumhur İttifakı'nın mücadelesine leke sürmek isteyenlerin beşinci kol faaliyeti üstlendiğini söyleyen MHP lideri Devlet Bahçeli "17-25 Aralık emniyet ve yargı darbe süreci, 15 Temmuz FETÖ ihanetinin kuluçka evresidir. 15 Temmuz işgal teşebbüsünün çatısı 17-25 Aralık süreciyle örülmüştür. Bu nedenle FETÖ'nün ne 15 Temmuz silahlı kalkışmasını ne de 17-25 Aralık kumpasını hatırımızdan ve gündemimizden çıkarmak mümkün değildir. Ayrıca doğru da değildir..." şeklinde cevap verdi.
Şimdi bu noktadan konuyu genleştirelim. İçerden başlayıp dışarıya açılalım...
Bir süre önce Başkan Erdoğan sürpriz bir adım atarak eski AK PARTİLİ Selim Temurci ile görüştü.
AK PARTİ'deki kan değişimi taleplerinin gündemde olduğu sırada bu buluşma gerçekleşti.
Gelecek Partisi'nde Ahmet Davutoğlu ile siyaset yapan Temurci'nin kararı merak edildi.
Davutoğlu'nun da AK PARTİ'ye geri döneceği iddiaları gündeme geldi. Bu süreçte Davutoğlu "Gelecek Partisi'nin Türkiye'deki siyasi denklemi değiştirecek önemli partilerden biri. İstersek siyasi denklemi bir hamlede değiştirebiliriz" şeklinde konuştu.
Davutoğlu'nun bu çıkışının ardından MHP 27. Dönem Milletvekili Arzu Erdem çarpıcı iddialar gündeme getirdi. Erdem "Gökçeada'da kıymetli dostun Bartholomeos ile geçirdiğin ve geçireceğin dört gün, bir tesadüf mü? ABD İstanbul Başkonsolosu'nun aynı günlerde Gökçeada'da olması bir rastlantı mı?" şeklindeki soruları Davutoğlu'na yöneltti. Bu tartışmalar yürürken Devlet Bey de Ali Bey'i ağırlayıp 17-25 saati ile poz verdi. CUMHUR İTİTFAKI üzerinden tartışma alıp başını gitti.
Peki gerçekte ne oluyordu?
Türkiye 17-25 Operasyonları ve 15 Temmuz'a uzanan yoldan sonra BATI ile büyük gerginlik içine girdi. İpler koptu. Hem Amerika Birleşik Devletleri hem AVRUPA uzağa düştü. Washington, Rusya'ya verdiği görev ile AVRUPA'yı UKRAYNA üzerinden titretti.
KÜRESEL GÜÇ olma iddiasında bulunan AVRUPA korkuyla Amerika'nın şemsiyesinin altına sığındı. Büyük bir hamle ile büyük bir oyuncu tasfiye ediliyordu. Rusya HİNDİSTAN'la yakınlaşıyor, Amerika da kollarının altına aldığı AVRUPA ile DELHİ üzerinden yeni oyun kuruyordu. İPEK YOLU'na alternatif. Hindistan büyük bileşke oluyordu yani.
Ortada inanılmaz bir akıl inanılmaz bir kurgu vardı.
HİNT-AVRUPA koridoru Hindistan'dan başlayıp Birleşik Arap Emirlikleri-Suudi Arabistan-Ürdün-İsrail'den geçerek YUNANİSTAN'a oradan da AVRUPA'ya ulaşacaktı. Türkiye dışarıda tutuldu.
Ankara alternatif olarak IRAK üzerinden oyun kurma yolunu seçti. Gariplik burada başlıyordu.
KORİDOR için TÜRKİYE'yi tehdit olarak görenler konuşulmuyor, tasfiye edilen bir yapı ise sürekli dillendiriliyordu.
Olacak iş değildi. Karşıda kocaman bir BATI BLOKU vardı. Bunu ıskalayıp kullanım süresi dolan bir organizasyona takılmanın kime faydası vardı! Anlamadığım buydu.
Birileri belli ki tartışmaları küçücük bir alana itiyordu. Oysa karşıdaki BLOK'un içeride bir örgüte ihtiyacı yoktu. O olmazsa başkasını, başkalarını bulurlardı. Yoksa icat ederlerdi. Bunu görmüyorduk.
HİNT-AVRUPA KORİDORU KÜRESEL bir plandı ve bozulmamasını isteyenlerle gerginlik de kaçınılmazdı.
Yaşadığımız yaşayacağımız da buydu. İran'ın örselenmesi liderlerinin, dışişleri bakanlarının ölmesi de bu nedenleydi.
Geçtiğimiz günlerde yazdığım gibi YPG/PKK olayına sadece KÜRT DEVLETİ açısından bakarak yine konudan uzaklaşıyorduk. ABD gibi büyük güçler kendi çıkarlarına kurgularına bakar. KÜRT DEVLETİ meselesi onlar için ilk şart değil. Olmadı hiç. Orada büyüttükleri yapı tıpkı DEDEAĞAÇ'a yapılan yığınak gibi ADALAR'a indirilen silahlar gibi KORİDORU tehlikeye atma ihtimali bulunan Türkiye'ye karşı harekete geçirilmek için kuruldu, inşa edildi. Aynı gerekçelerle Erdoğan ile Esad'ın görüşmesine, görüşseler de sonuç alınmasına engel olacaklardı. HAMAS'a ve Hizbullah'a saldırmalarının altındaki gerçek de buydu.
KORİDORDA GÜVENLİK SORUNU yaşamak istemiyorlardı.
Benim yazdıklarımı DEVLET de biliyordu. Görüyordu. Yaşıyordu.
Irak'la bunu aşabilir miyiz?
Bilmiyorum. Kolay değil gibi... Her şeyden önce titizlikle bir maliyet hesabı yapılaması gerekiyordu.
Bu DIŞ DENGE binlerce kez yazdığım gibi iç dengeyi değiştirmek için basınç oluştururdu.
BATI BLOK'u (İNGİLTERE HARİÇ) kesinlikle ve kesinlikle içerisini değiştirmek isteyecekti.
Bunun için de tasfiye edilen yapılar, örgütler yerine FİNANSAL OPERASYONLARI kullanacaktı.
Ayrıca içeride kullanılacak başka etkili enstrümanlar da vardı!
Bakın Ahmet Davutoğlu'nun "İstersek siyasi denklemi bir hamlede değiştirebiliriz" çıkışı da Ekrem İmamoğlu'nun "Cumhuriyet Halk Partisi değişecek ve Türkiye de değişecek. Bu sürecin, bu yolculuğun başka bir sonucu olmaz" sözleri de aslında dışarıdaki basıncın içerideki izleriydi! AK PARTİ sorumluluğu taşıyordu.
Her olumsuzluk partiyi etkiliyordu.
Selim Temurci ile görüşme de bence ESKİ KOD'lara dönme çabasıydı. ESKİ KOD'lar BATI'yı simgeliyordu. Bahçeli'nin bilerek ya da bilmeyerek verdiği 17-25 saat görüntüsü de ESKİYE dönülemez mesajıydı.
Devletin içinde iki parça görüyordum. Biri BATI'ya dönüşün şeklini konuşuyor ancak sesini yükseltmiyordu. Bir diğeri de "O iş bitti dönüş yok" diyerek kestirip atıyordu. Koca bir sorun kapının önünde dururken, kocaman sorular cevap beklerken bazıları küçücük alanlara koca Türkiye'yi sığdırmak istiyordu. Olmaz...
Bahçeli'nin bir süre önce söylediği "AK PARTİ-CHP koalisyon kursun" çıkışı BATI'nın kodlarına dönüşe itirazdı! Türkiye bölgedeki sorunları ya çözerek yürüyecek ya da mücadele ederek ilerleyecekti.
KAVGA buydu. Bölge Amerika'ya da AVRUPA'ya da ev sahipliği yapıyordu. İsrail zaten bunu ilan eden taraftı. CUMHUR İTTİFAKI'NIN sağlığı kabul etsek de etmesek de DIŞARIDAN BATI BLOK'unun yaptığı basıncın şiddetiyle yakından ilgiliydi. Türkiye bunu yakında test edecekti.
Mesele buydu...