Yeni sayfa

Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Eklenme Tarihi 16 Şubat 2024

BAŞKAN Erdoğan'ın MISIR'a gitmesi, SİSİ ile bir araya gelmesi, FİLİSTİN ve İSRAİL'in geleceğinin tartışılması, Ortadoğu'nun alacağı son şeklin masaya gelmesi, Kürt meselesinin gündeme taşınmak istenmesi, ABD'nin bölgede basıncı artırması, Rusya tehdidi altında kalan AVRUPA Birliği'nin şikayetlerinin çoğalması... Anayasa Mahkemesi kararları, Danıştay'ın attığı adımlar.
450 yargı mensubunun görevine iade edilmesi...
Ve gidilen yerel seçimler...
KÜRESEL ÇAPTA rollerin dağıtıldığı bir evreden geçiyoruz. İsrail üzerinden ilerleyerek gidelim... Anlamaya çabalayalım...
Yahudiler, dünya üzerinde çeşitli ülkelerde yaşar. Düne kadar devletleri de şimdi sahip oldukları yerde de nüfusu yoktu...
Ancak KÜRESEL GÜÇLER bu kararı alınca düğmeye basıldı. Özellikle AVRUPA'dan gelen YAHUDİLER'e İSRAİL kurduruldu. Neden? Çünkü ORTA DOĞU enerji kaynakları açısından eşsizdi! Ve bu kaynaklar BATI tarafından kontrol altında tutulmak isteniyordu.
Bölge unsurlarının BATI ile arasında SORUN olmamalıydı.
Olsa da açık edilmemeliydi!
TAMAMI OSMANLI TOPRAĞI OLAN BÖLGENİN BATI DÜŞMANLIĞINA YATKINLIĞI SIR DEĞİLDİ!
BU
KAŞINMAMALIYDI. Tüm gözler BATI yerine başka adrese dönmeli HEDEF o olmalıydı! İSRAİL buydu! Bölgede başka DÜŞMAN meydana getirme operasyonuydu...
"İSRAİL" en iyi çözümdü.
Avrupa'da baskı gören Yahudiler, o zaman göç alanı olan Amerika yerine Filistin'e gönderildiler...
Yahudiler gelince BÖLGENİN DİNAMİKLERİ HASIM aramak yerine önlerindeki YAHUDİLER'e baktılar ve "Tamam işte bunlar bizim gerçek düşmanımız" dediler...
ÇATIŞMA da SAVAŞ da böyle başladı. Bu da aradaki perdenin inmesini yıllarca önledi! ARAPLAR İSRAİL'e düşman, BATI'ya sıcak, biz ise İSRAİL'e dost ARAPLAR'a mesafeliydik! Elbisemiz buydu.
7 Ekim HAMAS saldırısından sonra yazmaya gayret ettiğim gibi bu KURGU sona eriyordu.
Artık İSRAİL'e de FİLİSTİN'e de verilen roller sona eriyor yeni sayfa açılıyordu. İsrail saldırıyor hiçbir üretim ve gelir kaynağı olmayan Filistinliler yaşamak için can veriyordu. BARIŞ her şeyden daha kolay ve ucuzken bu yol seçilmiyor, KAN ve ACI tercih ediliyordu.
Yoğunlaşma bu noktada olunca KÜRESEL POLİTİKALARI tartışmak ve görmek zor oluyordu.
Olan biten asla ve kat'a gerçeklik penceresinden tartışılmıyordu.
Ne HAMAS'ın 7 yıldızlı otellerde yaşayan isimleri ne de İsrail'e verilen görev!
Neyse...
İSRAİL temelinde İNGİLİZLER'in planıydı. Balfour Deklarasyonu bunu açıkça ortaya koyuyordu. Llyod George'un savaş kabinesinde Dışişleri Bakanı olan Arthur James Balfour, bu adımın temelinde imzası olan kişiydi. Balfour, LORD ROTHSCHILD'e mektup yazarak Filistin topraklarında bir Yahudi devleti kurulması konusunda İngiliz hükümetinin destek vereceğini bildirmiştir... Mesele OSMANLI TOPRAKLARININ paylaşımıydı.
Fransızlar işin merkezindeydi. Diğer AVRUPALI HANEDANLAR da... Savaş bitti OSMANLI gitti...
İKİNCİ BÜYÜK SAVAŞIN ardından da İSRAİL geldi. Bize de onları TANIMA GÖREVİ verildi.
AVRUPA tam gaz arkasındaydı.
ABD sahne alıyor, KÜRESEL EGEMENLİĞİNİ kuruyor onlar da "ARAPLAR bizden önce İSRAİL'i görsün" tezine sahip çıkıyorlardı.
Ancak aradan geçen bunca yıl AVRUPA'nın ORTADOĞU'daki rolünü azaltmaya yetmiyordu.
Mesele buydu. Güncel olan da buydu. Hem RUSYA'nın UKRAYNA'da, hem HAMAS ve İSRAİL'in bölgede aynı anda tuşlara basmasının nedeni buydu!
Sorun KRONİK hale gelmeden çözülemezdi. Amerikalılar olaylara böyle bakardı!
75 yıllık oluşum, nasıl dönüşecekti? Türkiye olmadan bu mümkün değildi. Sorun da buradaydı... HAMAS liderleri sık sık Türkiye'ye geliyor, Başkan Erdoğan'la görüşüyordu.
Sanırım Ağustos 2020'de Erdoğan HAMAS HEYETİNİ ağırladı. HAMAS, ABD tarafından "TERÖR ÖRGÜTÜ" OLARAK KABUL EDİLİYORDU.
Bizim baktığımız yerden bakmıyorlardı. ABD o görüşmeden sonra "Küresel terörist olarak belirlenmiş isimlerle ilişkiye dair endişelerimizi en üst düzeyde dile getirmeye devam ediyoruz" açıklaması yapıyordu. Hatta ABD "Bu durum Türkiye'nin uluslararası toplumdan izole olmasına yol açıyor" notunu da düşüyordu. Türk Dışişleri haliyle çok sert cevap veriyordu. Fakat durum da buydu!
Başkan Erdoğan İsmail Haniye'yle Vahdettin Köşkü'nde görüşüyor, sık sık kabul ediyordu. ABD de 2018'den sonra Haniye'yi "küresel teröristler" listesine alıyordu... Yani TÜRKİYE ile ABD küresel lig'de ayrı kamplardaydı... Bunu da çok yazdım zaten...
Devam...
Peki şimdi ne isteniyordu? Buna bakalım birlikte...
Rusya'yı UKRAYNA üzerinden canlandıran ve büyüten bir DERİN ABD ortada durmakta. Görebilenler için tabii... AVRUPA günlerdir NATO'nun dağılıp dağılmayacağını tartışıyor. Trump "Gelirsem AB'nin fişini çekeceğim..." diyor.
"Rusya yürürse AVRUPA'yı savunmaya gitmeyeceğim" şeklinde Paris-Brüksel-Berlin'i hoplatan açıklamalara imza atıyor.
Yani BATI'da çok şey değişti değişiyor. ABD, ORTA DOĞU'da AVRUPALI GÖRMEK İSTEMİYOR. İNGİLİZLER dahil...
İsrail-Filistin dengesinin bitmesine karar vermiş durumdalar... İSRAİL'i kuranlar şimdi sınırlayacaktı... Bu durumda AVRUPA'ya kesinlikle uzak, ABD ve RUSYA'ya gülümseyerek bakan bir gücün kontrolü ele alması kaçınılmazdı.
Bu da TÜRKİYE'den başkası değildi. Olamaz da... Başkan Erdoğan ve AK PARTİ, Türkiye'nin üzerindeki eski elbiseyi çıkarıp atmıştır. Artık ARAPLAR'a, bölgeye, bölge insanına çok yakın duran bir TÜRKİYE vardı.
Tarihi hatırlatan, canlandıran ve MÜSLÜMAN kimliği üzerinden ilişki kuran bir anlayış egemendi.
İsrail'e düşmanlık yapmasa da üslendiği rolü tedavülden kaldıran bir rüzgarın geleceği de ortadaydı.
HAMAS'ın saldırısıyla başlayan türbülans günün sonunda KÜRT KARTINA kadar uzanacak yolun kapısını aralamıştır. Nereden bakarsanız bakın TÜRKİYE'nin elindeki maymuncukla sorunları çözmesinden başka istenen bir tercih yoktur!
Türkiye'nin alacağı bu rol hem AVRUPA hem İNGİLTERE tarafından iç siyasetteki karışıklıklarla engellenmiştir. Bizler de bunu bambaşka motiflerle izleyip durduk. Ne Türkiye'nin alması gereken ROLÜ tartışabildik ne de yolu kesenleri! İzin verilmedi...
Bakın Türkiye İLİÇ'te meydana gelen maden faciasını konuşuyor.
Ekranlar, gazeteler bu haberlerle dolu. Kimi "ŞİRKET KANADALI" diyor kime de "ABD'li" diyerek noktayı koyuyor! ANAGOLD ya da SSR Mining'e girecek değilim.
Çünkü bu alan zaten sıkıntılı ve sorunlu. Tam da bu nedenle asıl işin patronu olan RİO TİNTO'yu kimse yazmıyor... Rio Tinto bu sorunu önceden gördüğü için arka planda kalıyor, ancak biz yine pas geçiyorduk... Durumumuz buydu...
Başkan Erdoğan eksen değişimini net bir şekilde göstererek SİSİ ile el sıkıştı. Bu bölgenin yeni şekline hazırlanması için ilk adımdı.
YEREL SEÇİMLERE giderken de AVRUPALI rüzgarlardan güç alanlar, bunu engellemek isteyecek ve İSTANBUL'u almak için uğraşacaklardı. Anlayacağınız kurgu da senaryo da hep aynı...
Garip bir şekilde mücadele eden taraflar da...