ÇOCUKTUM, denize inen küçük patika yollardan geçerdim. Ahşap evler vardı o zamanlar, insanlarda sevgi, merhamet vardı.
Suyu çeşmeden içerdim.
Çeşmelerin önünde kadınlar vardı, herkes sırasını bize verirdi. Hepsi de bizleri kendi çocukları gibi severdi.
***
Sokakta kalabalık yoktu, denizde balık çoktu. Palamutu bilirdi tezgahta kız gibi oynadığını söylerdi balık satan abiler. Kızlar nasıl oynardı o yaşlarda bilmezdim oysa. Birileri kulağımı çekerdi, böyle bir şeyi benim söylediğimi duysa!
Caddelerin üzerindeki evlerin balkonlarından çiçekler sarkardı.
Ellerini çenesine dayamış nineler mahşer gününü beklerken cennetin penceresinden bakardı sanki!
***
Ben yolda bulduğum on kuruşu cebimdeki on kuruşa eklerdim.
Simit mi alırdım neydi. Yaşamak güzel şeydi.
Akasyalar açar uçurtmalar uçardı.
Tanımadığım sokak köpeklerinden kaçardım. Pabuç yoktu ayaklarımda, uç uç böcekleri elime konduğunda "annen sana terlik pabuç alacak" derdim de rahmetli anacağım duymazdı. Çocukların çaresiz istekleri yoksul anaların cüzdanına uymazdı zaten.
***
Sokakta çamaşır yıkayan komşu kadın çivit almaya gönderirdi beni.
Koşa koşa giderdim. Paranın üstünü bana verirdi de almazdım. Pişman olduğum da olurdu. Kadın ıslak elleriyle saçlarımı okşardı ya benim için gururdu.
Garip bir gecekonduda otururduk da geceleri lambası yanan evlere hayranlıkla bakardım.
O zaman da sevmezdim karanlığı, ateş böceklerinin kıvılcımlarıyla yaz ateşlerini yakardım.
***
Çocuktum, denize inen küçük patika yollardan geçerdim. Denizden gemiler geçerdi, içinde ben olurdum.
Gözden kayboluncaya kadar izlerdim onları. Deniz yerinde dururdu ben kaybolurdum. Taş atsam balıklar gözlerini açar mıydı acaba? Balıkların gözüne de su kaçar mıydı acaba?
Sorularıma her zaman bir cevap bulurdum!
***
O yoksul mahallelerde yerde bulduğumuz gazete sayfalarını okuyarak büyüdük. Korkmadık kitaplardan. Katillerle barışık yaşayan düzeni biz beslemedik, kişiye özel hukuku biz yaratmadık. Altın kadehten şarap içen, kara parayla kendinden geçen gazetecilikte bizim parmak izlerimiz yok.
***
Yaşlı yüz hatlarımızda kaç gemi battığını sadece biz biliyoruz.
Hukukun zenginlere ve arkası güçlü adamlara imtiyazlı davrandığı bir hayatta kimsenin kayığına binmeden kendi küreğimizi kendimiz çekiyoruz.
Çocuk yüreğimizin emriyle!
MUTLULUK TAKVİMİ
Şarkı söyle sesini kaydet.
Sebze ye.
Gıcırdayan kapıları yağla.
Kışa şimdiden hazırlık yap.
Dokunsun dudağın
Sebil tasına
Aldırma boş yere
Gönül yasına
Son ver bu hayatın
İhtirasına
Hayat bir komedi
Dertler bahane
Gözlerine vurur
Mumların isi
Örtmez günahları
Gecenin sisi
Son vasiyetini
Söyler birisi
Toprak olur beden
Taşlar bahane
Hakkı YALÇIN
Kafada dolaşan tilkiler aptal kargalar arıyorsa ortam müsait demektir.
Aşk!
Dün ateşti aşk, bugün sulu kadınlarla cıvık erkeklerin üzerinde yuvarlandığı buhar banyosu.
Dün ayrılırken kalbini avuçlayıp sevgilisine veren yürekli insanların gururuydu aşk, bugün fiyat etiketini gözlerine yapıştıran kadınların utancı.
Dün gözyaşı şişesiydi aşk, sevenlerin gözyaşlarını doldurup gönderdiği, bugün alışveriş çeki, hesabını birilerinin ödediği.
Dün her şeydi aşk.
Bugün hiçbir şey.