SOSYAL medyada Aziz Yıldırım'ın minik kızı Yaz'a yapılan ahlaksız saldırının faili bulunsa ne olur? Okkalı bir ceza alır, yaptıklarından utanmaz sonrasında yeni bir ahlaksızlığı başkaları sürdürür.
Sosyal medya binlerce zavallıyı kendilerini güçlü göstermek için oluşturulan bulunmaz bir fırsattır.
Sosyal medya duyarlı insanların değerleri korumak için verdiği mücadeleye karşı köpek balıklarının yüzdüğü kirli bir denizdir. Sosyal medyada kiralık katil müzesi açılsa resimlerini bastırmak için kaç bin kişi sıraya girer acaba?
Popüler olmanın getirisi için yanıp tutuşanların bir elinde benzin bidonu diğer ellerinde çakmak varsa anlayın gerçeği
***
Sosyal medyada maaşla çalıştırılan troller var, iftiracı linç çeteleri var, salyanın sadece hayvandan akmadığını gösteren tetikçiler, kudurdukça kuduranlar, kötünün arkasında duranlar var! Peki onlar ne olacak?
Onlar iplerini sahiplerine teslim eden kuklalar olarak kazandıkları paraya bakacaklar! Onları yemleyenler de keyfine bakacak!
***
Sosyal medyayı insani değerler ve haklı davalar için kullananlara karşı değilim ama kahpeliğe kalleşliğe karşıyım. Hayatlarında "hiçbir şey" olamayanlar klavyenin karşısında "her şey" oldular. Ve yaratılan ortam ortada!
Teknolojinin verdiği nimetlerin silaha dönüştürülmediği, el etek öpen yağcıların değil onurlu insanların değer bulduğu, hayatın insanlara bahşettiklerini insanların vahşetinin yok etmediği, organların bağışlandığı insanların hakkını yiyenlerin ve katillerin bağışlanmadığı bir ülke düzenini görmek isterdim.
Cebini doldurmak bir sürahiye su doldurmaktan daha değerli hale geldiyse, "nereye gidiyoruz?" diye sormanın alemi yok.
Birkaç delikanlıyla bu konuda sohbetim olmuştu da verdiğim cevabı hatırlıyorum. "Bütün doğrular anlamlarından saptılar, yanlış zamanda doğdunuz çocuklar!"
***
Hep güzel insanları sevdim, elle yazılan mektupları, özel günlerde zarfı açık gönderdiğim tebrik kartlarını.
Çocukları sevdim çocuk kalanları, köy düğünlerini, cebimde unuttuğum tiyatro biletlerini. Her şeyden önemlisi geride bıraktıklarımı hiç terk etmemeyi sevdim.
Bizler çaresiz kaldığımız zamanlarda mektuplarımızı şişelerin içine koyuyor denize atıyoruz. Kimse bulamasa da deniz kabukları kulak misafiri olur diye. Sosyal medyadaki gibi fırtına koparmasa da elle yazılmış mektuplarda kalemin de sesi vardır yüreğin de.
MUTLULUK TAKVİMİ
Yaşamayı aceleye getirme.
Pilli küçük lambalar kullan.
Kimseyi yolda bırakma.
Ihlamur iç.
Oluruna bıraktım
Artık her şeyi
Nasılsa kaderin
Dediği dedik
Ayrılık aşkımızı
Ele geçirdi
İkimiz de fena
Bedel ödedik
Kıyamam dediğine
Gün gelir kıyar insan
İkimizin de bunu
Bilmesi gerekiyor
Olanları yaşadık
Kalanları boşadık
Birinin diğerini
Silmesi gerekiyor
Hakkı YALÇIN
Bir bebek doğduğunda bütün kokular unutulmuş demektir.
YAŞLI HÜZÜN
Huzurevindeki insanların hikayelerini dinliyorum yakınlarından.
Bazen birlikte ziyareti gittiğim oluyor.
O yaşlı insanlar geriye alınmayan zamanın içindeler, şimdiki zamanın dışında! Sürgüsü çekilmemiş bir mahpushanede belki.
Alternatif yaşam deniyor onların kadere terk edilmişliklerine.
Birçoğu kendi çadırını kurmuş da ölümü bekleyen göçebeler gibi.
Elde avuçta bir şey kalmayınca elde kaç gün kaldığını hesaplıyorlar.
Çoğu ölüm kapılarını çalmadan kırmızı ışıkta geçmeye hazır. Yaşlılık dram, gözlerindeki hüzün her mevsimde artıyor, hayatla bağları azalırken gram gram!