FENERBAHÇE'nin Samsun'da kaybettiği 2 puana otopsi yapılırsa, bütün deliller Mourinho'nun aleyhine çıkar. Böylesine etiketli bir teknik adamın zaaflarına yenik düştüğünü mü varsaymalıyız, yoksa başka hesapları olduğunu mu düşünmeliyiz?
Bu maçta göz tutulması mı yaşadı, yoksa akıl tutulması mı?
Maximin ve İrfan Can Kahveci gibi adamların kulübede durduğu her dakikanın, Fenerbahçe'nin kalitesinden çalınan zaman olduğunu söylemeye gerek var mı?
***
Mourinho bu takımın başına geldiğinde, bizlerin böyle bir teknik adamı eleştireceğimiz aklıma gelmezdi. Ama görünen o ki hep yanlış tuşlara basan bir piyanistin ya ustalığında kasıt vardır ya da hesaplarında "incelik!" Mourinho hayal kumpanyasına bilet kesmek için gelmediyse, bunun başka bir açıklaması yok!
Not: Adı efsane olanlar yaptıklarından değil yapamadıklarından sorumludur.
***
Galatasaray travmalar yaşadı ama çabuk atlattı.
Kazanmayı biliyor. Antalya'da futbol olmasa da 3 gol vardı, Osimhen'in golü de özel istek üzerine defalarca izletilmesi gereken bir vuruştu.
Galatasaray adına sezonun en anlamlı kazancı Yunus Akgün. Top ayağına geldiğinde pozisyonlara kattığı estetik, direnç ve zekayla birleşince ortaya harika bir delikanlı çıktı.
Yunus Akgün, sezonun en önemli isimlerinden biri olur.
***
Konyaspor karşısındaki Beşiktaş'ın futbolunu sorgularım. İkinci yarıda gol atamayan Beşiktaş, ilk yarıda 2 gol atan Beşiktaş'tan üç gömlek üstündü.
Ama asıl büyüklük, Beşiktaş Kulübü'nün Cumhuriyet Bayramı'na mahsuben çocukları tribünlere davet etmesiydi. Tüpraş Stadyumu'nu çocuk bahçesine dönüştürenlere saygılarımı sunuyorum.
Hayatın vicdanla ve çocuklarla çiçeklendiğini, futbolun formalarla olduğu kadar yüreklerdeki renklerle şekillendiği bir dünya özlemine mahsuben!