ÖNCEKİ gün İstanbul Sultanhamam'da Yeşilçam filmlerinden çıkmış gibi duran emekçi bir insan gördüm. Oldukça yaşlıydı ve hala hamallık yapıyordu.
Yanımdaki arkadaşımla izlemeye koyulduk. Yükünü boşalttıktan sonra yolun kenarındaki kaldırım taşına oturdu, elinin tersiyle alnındaki teri sildi.
Kendisine dikkatli baktığımı görünce "hayrola gardaş" dedi. Gülümsedim, "gençliğimden birine benzettim" dedim, başladık muhabbete. Yaşı 80'e geliyor, 60 yılı aşkın süredir hamallık yapıyor. Üstelik severek yapıyor işini. "Hamallar yükünü ölünce boşaltır" dedi.
***
Ben konuşurken arkadaşım yandaki büfeden soğuk su getirdi, kana kana içti.
Çocuk yaşlarında Şanlıurfa'dan gelmiş İstanbul'a. "Neden hamal olmayı seçtin?" diye sordum da çok hüzünlü bir cevap aldım; "kimseye yük olmamak için!" Okula gitmemiş ama hayat mektebinde çok şey öğrenmiş. "Asıl mesele doğruluğun dürüstlüğün hamalı olmak ama bakıyorum da insanlar başkalarının sırtına binmeyi maharet sayıyor. Cebinde üç kuruş para taşıyan kendini dev aynasında görüyor."
***
Gözlerinin perdesinde hala siyah beyaz filmler oynuyordu sanki. Çocukluğunda en çok yazlık sinemaları severmiş de yorgunluktan filmin ortasında uyuyakalırmış. Kendine gülebiliyordu hala.
Gençliğinde oturduğu ev yangına kurban gitmiş. En çok çocukluk fotoğraflarının kül olmasına üzülmüş.
14 tane torunu var ama sorunlarını kendine saklıyor. "Dünyanın yükü ağır, o çocuklar bizim yaşadığımız güzelliklerden mahrum büyürken, hayat onlara bizlerin taşıdığından daha fazla yük bindiriyor" dedi.
Teknoloji gelişirken yüreklerin köreltildiğinin farkındaydı. Yapay zekadan da haberi vardı. "O züppe robotların hiçbiri hamallık yapmaz" dedi. "Teknoloji oturduğu yerden insanların kanını emer ve bütün enerjisini alır." Düşündüm de televizyonlarda çok konuşup hiçbir şey anlatmayan adamlara bin basardı bu yaşlı hamal.
***
"Hiç tatil yaptın mı?" sorusuna ilginç bir cevap verdi, "burası turist kaynıyor, alın terim dökülürken kendimi güneşin altında bir deniz kıyısında hayal edebiliyorum.
Bundan güzel tatil olur mu?" Kendimi tanıttım da "gazete okumayı yıllar önce bıraktım" dedi, "sizler bizleri okumayı bıraktıktan sonra."
***
Geçmiş yıllardan en çok neyi özlediğini merak ettim. Başladı anlatmaya. "Geçmişte çok güzel insanlar vardı, sırtımızdaki yükle yürürken ceplerinden çıkardıkları beyaz mendille terimizi silenleri gördük. Şimdi dar sokaklarda yük taşırken arkamızdan 'acele et dede' diyen zamane gençler var. Artık haram kazanmayı hak sayan züppeler ve namussuzlar dünyasındayız."
***
Ve noktayı koydu. "Bizler sırtımızda mezarımızla dolaşıyoruz. Bu yaşıma kadar onurumla geldim, çocuklarımı torunlarımı helal lokmayla büyüttüm, huzur içinde ölebilirim." "Sen çok yaşa" dedim hem elinden hem alnından öptüm.
Not: Hamalların terli gömleklerini şerefsiz kazancın ütülü gömleklerine değişenler utansın!
MUTLULUK TAKVİMİ
Ortak duygun varsa sohbete katıl.
Her şartta dik dur.
Yalana yemin katma.
Bu dünyanın adaleti
Yok arkadaş yok arkadaş
Dosttan gördük ihaneti
Ahde vefa yok arkadaş
Saat gibi kurulduk da
İyi günde sorulduk da
Sırtımızdan vurulduk da
Ah demedik ah arkadaş
Kazdılar da kuyumuzu
Sular geçti boyumuzu
Ömrümüzü kuzu kuzu
Biz yedirdik biz arkadaş
Hakkı YALÇIN
Spor masalcısı avcı beyler! Erkekseniz silahsız çıkın avınıza!
Müzik emekçileri
Açıkça belirtiyorum; fikir işçilerinin de namuslu hamallardan farkı yoktur.
İsyan ediyorum; emek çalmak da hırsızlıktır, hırsıza göz yummak da!
Evet ah ediyorum! Müzik emekçilerinin hakkını yiyen ve onlara göz yuman kim varsa boynunun altında kalsın!
Hırsızlığı el üstünde tutanların cehennemin dibine kadar yolu var zaten!