İNSANLAR boyalı zeytinleri, içine her türlü pisliğin katıldığı peynirleri ve jelatinli yoğurtları yerken seslerini çıkarmıyor. Hamburgerlerin içindeki et ürünlerinin insan canına kastedecek kadar zararlı olduğu bilimsel olarak açıklanıyor. Çocuklara yedirilen keklere kibrit çakılsın, bakalım alev alıyor mu? Aldatılmanın verdiği mutlulukla kendilerini korumayı reddedenler, haklarını arayanları bile seyrederken böyle bir ticaret de olağan hale geliyor.
***
Bu kansız tüccarların ipini çekecek olan yetkililer olmalıydı, bunların yollarını kesecek olan bir toplum duyarlılığı oluşmalıydı. Ne yazık ki yok! Böyle bir ülkede ucuz olan sadece insan canı. Ne acıdır ki o cana insanların kendileri bile değer vermiyor.
***
Bundan üç yıl kadar önce oturduğum mahallede sözde halk için kurulmuş marketteki kaşar peynirlerin ve boyanmış zeytinlerin tahlil edilmesini istemiştim de market müdürü ve çetesi ayaklanmıştı.
Marketin içinde insanlar muhteşem seyirciydi o sıra. Onlar kendilerine dokunmadıklarını zannettikleri yılanların "kıvrak dansını" izlerken sadece bakakaldı, bana kalmayanlar da onlara kaldı!
***
Çocukluğumuzun haksızlığa duyarlı insanları da şarkılar gibi "gönül penceresinden ansızın bakıp geçti." Eskiden "bize bir şey olmaz" deyip geç uyananlar için Üsküdar'da sabah olurdu, onun da modası geçti.
Şimdi kanserli hastalardan geçilmiyor hastaneler!
***
Sigara paketlerinin üzerinde "sağlığa zararlıdır" diye yazarken, onca uyarıya ve fahiş fiyatlara rağmen sigara satışlarında zerre kadar azalma olmadı.
Türkiye'de geçen yıl 100 milyarın üzerinde sigara tüketildi, üstelik sigara içmenin yaşı küçüldü. Sigaranın uyuşturucu meselesinde "çocukların yaya geçidi" olduğunu söylemeye gerek yok. "Atın ölümü arpadan olsun!" diyenler var da arpa da kalmadı!
***
Paranın gücü elindeki kiri tanımaz, paranın dili zengini tanır fakiri tanımaz. Ben onları tanımam onlar beni tanımaz ama insanların sağlığıyla oynayan kansız tüccarlar yatlarında halay çekerken, her yıl altlarına son model lüks cipler çekerken, onların ipinin çekilmesi gerekirdi.
***
Birkaç gün önce gençliğimin semti Merter Tozkoparan'daydım.
Yıkılan evlerin gariban sahipleri kentsel dönüşümü bekliyor da 2 yılda molozlar bile temizlenmedi. Hala orada yaşamayı sürdüren yaşlı bir kadına hatırını sorduktan sonra içine her türlü pisliğin katıldığı gıdaları da sordum.
"Ben taşı kaynatıp suyunu içiyorum.
O yiyecekleri yiyenler düşünsün" dedi, ardından da okkalı bir taş attı.
"Beni düşünmeyenleri ben mi düşüneceğim!"
MUTLULUK TAKVİMİ
İkinci Dünya Savaşı belgeselini izle.
Minimalist yaşama dön.
Reklamlara özenme.
Korna çalma.
Uykuyu geceye
Çağırdım gelmedi
Gözlerimin sana
Selamı var
Perdeyi açtım yağmur
Radyoyu açtım Müslüm
O söyledi ben ağladım
Sabaha kadar
Bana mısın demez
Hasret ateşi
Hadi at kalbinden
Atabilirsen
Hiçbir mahkum aşktan
Firar edemez
Hadi yat bu gece
Yatabilirsen
Hakkı YALÇIN
Kıllı kalpleriyle yaşayanlardan insani cümle duyamazsınız!
Şimdiki zaman!
İstanbul Yenikapı'da geçen çocukluğumda mahallede 90 yaşını aşmış bir dede vardı Plevne Gazisi.
Hep sorarlardı ona "yeniden dünyaya gelsen ne olmak istersin?" Cevabı mahallenin dilindeydi; "kula kul olmayayım bu bana yeter." O adamı çok sevmiştim, kula kul olanları ve paraya uşaklık yapanları gördükten sonraki zamanı sevmedim.
Şimdiki zamanı!