ÇOCUK ölümlerinin kirli elleri vardır, failleri vardır, onlar sadece çocukları değil insan doğasının en yüce duygularını da öldürürler. Bu ülkede çocuk ölümleri gelenekseldir artık. Acımasız töreler o ölümlere yollar döşerken, metrekareye kaç çocuk ölümü düşer?
Bir çocuk cesaretinin saflığını o korkakların hiçbirinde göremezsiniz, onların kanlı gözleri vardır da o gözleri sırtlanda bile göremezsiniz.
***
Çocuklar masum düşlerinin dışına çıkmaz ama birçoklarına bu dünyada yaşamak izni çıkmaz.
Onlar oyuncaksız büyür. Oynamak değil oyuna gelmektir bütün korkuları.
***
Çocuklara niye kıyar insan? Onlar masum bir bebektir, tomurcuktur daha, nefes alıp vermelerinde bile ürkeklik vardır. Salyaları akan cellatlar, kirli ellerini çocukların boynuna dolarken hangi yüzle bakar aynaya? Onlarda yüz yoktur, aynaları bile sağlama alınmıştır.
***
Yürürken annesinin elinden kaç kere tutmuştur o kız çocuğu?
Kuyulardan su çekmiştir de semt pazarlarında kaç kere canı kiraz çekmiştir? Kaç kere süt içmiştir, kaç kere seksek oynamıştır arkadaşlarıyla?
Ürkek bir kuştur daha. O cellat bir serçeyi avuçlarının içine alıp boğduğunu mu düşünmüştür, gücünü ve kuvvetini simgelerken!
***
O "Narin" kız çocuğu, geçen yıl öğretmeninden kaç kere "aferin" almıştır? Kaç kere parmak kaldırmıştır bildiği bir soruyu cevaplarken?
Çektirdiği vesikalık fotoğrafın arkasına "benden sana cansız hatıra" diye arkadaşlarına armağan yazarken, kaderini bir zalimin yazdığını hesaba katmış mıdır?
***
Kaç kuş uçmuştur yüreğinden?
Kaçının peşine takılmıştır gözleri, nasılsa kuşlar bir yol bulur diye?
Ölümüne mi susamıştır? Bir çeşme yok mudur yakınlarda? Çocuk ölümlerine yollar döşenirken, kaç kişi gözlerini kapatmıştır bu cinayete?
O kız çocuğu atılmak için bir dereye yürütülürken ve ölüm elinden tutarken, kaç kez geri dönüp bakmıştır, "biri beni kurtarır mı?" diye. Kır çiçekleri toplamak geçmiş midir içinden? Dikenler batmış mıdır ayağındaki çaputlara?
***
Okuduğu masal kitaplarını hatırlarken, ölümünü alnında taşıyan uçurtma mı saymıştır kendini?
Mahalledeki çocukların oynarken çıkardıkları sesler karışmış mıdır sessizliğine? Hiç kimsesi olmayanın kimliği bile olmadığını nereden bilsin küçücük yaşında?
***
Not: Ölen her çocuk gökten bir yıldızın eksilmesi demek.
Çocuklarımızı kolay ölümlere terk ettiğimiz için; ülkemiz böylesine karanlık demek!
MUTLULUK TAKVİMİ
Çocuklarının arkadaşlarını tanı.
Nazik ol.
Sonbaharın sesini duy.
Eskilerini giy.
Gittin
Bende gözlerin kaldı
İki yağmur damlası
İki suskun ayrılık
Gittin
Şimdi yangınlar kaldı
İki yaralı yürek
İki sevdalı çığlık
Geliver bir akşam
Kahve içimi
Bak nasılmış sevmek
Gör sevincimi
Saatler acıyı
Çeyrek geçiyor
Dayanmaz yüreğim
Dindir acımı
Hakkı YALÇIN
Vicdanın yoksa boş yere sesini dinlemeye çalışma.
Zalim hesaplar!
Okullar açıldı. Hayatın kapılarının okullarda açıldığını bilenlerin hikayesidir eğitim. Yoksulduk, ayakkabıyı zor bulurduk ama her mahallenin bir okulu vardı. Herkes birbirini tanır, veliler böylesine kara kara düşünmezlerdi.
Çarpım tablosu anaların babaların önüne de konuluyor. Hayatın zalim hesaplar öylesine karıştı ki iki kere iki bile dört etmiyor artık.