İSTANBUL Ataköy'de yaşadığım mahallede üniversite öğrencisi bir genç kız uyuşturucu komasına girdi.
Annesinin babasının evde olmadığı saatlerde bonzai kullanmış.
Eve gelen temizlikçi kadın durumu görünce ambulans çağırıyor ve kız şu anda tedavi görüyor ama ne annesini tanıyor ne babasını.
Çünkü uyuşturucu beyinleri nemli tuzluk gibi tıkar. Uyuşturucu kullananlar da aile fertlerine düşman gibi bakar!
***
Ahlaki değerlerin elden ayaktan kesilmesiyle böyle gençlerin yere yıkılması arasındaki bağlantı sağlam.
Acayip bir ortam var. İstanbul'un her köşesinde torbacılar fink atıyor.
Çakalların alanı daralacağına hacim genişliyor. Uyuşturucu endüstrisi her türlü hayat pahalılığına karşı kendini emniyete aldı. Geleceği parlak!
Namussuz paranın kokusu ölümün kokusunu bastırıyor da aslında ülkenin gençliği çürüyor. Anaların babaların çektikleri acılar da caba.
***
Bundan birkaç yıl önce ciğeri yanmış bir babadan mail gelmişti. "Benim oğlum uyuşturucu kullanmaz demiştim büyük konuşmuşum. Kimse kanına da güvenmesin canına da!" Artık biliyor ki; en çok da böyle babaların çocukları için yapılıyor o imalat!
Bu demektir ki ailelere büyük iş düşüyor, en azından çocuklarının arkadaşlarını tanımak gerek. Çünkü Ataköy'de komaya giren genç kızın, üç ayrı binada uyuşturucu kullanan ve kendisini teşvik eden "arkadaşları" mevcut.
Torbacıların yasalar önündeki hakları da düşüncelerini ifade edip hapse girenlerden bin kere fazlayken, ülkenin geleceğine azar azar bir mezar kazılırken anlayın tehlikeyi.
Bu ülke uyuşturucu baronlarının cenneti haline gelmişken, "uyuşturucu kullanmayan çocuk kalmasın" diyen baronlar gururla haykırıyor.
"Bunların hem kanını emiyor hem paralarını yiyoruz hem de çocuklarını mahvediyoruz!"
***
Gündem oluşturmak için ipe sapa gelmez meseleleri ekranlarda tartışan boş adamlar ve kadınlar korosu bu meseleye niye parmak basmaz?
"Metrekareye uyuşturucu kullanan kaç çocuk düşüyor ve kaç çocuk bu çukura düşmek için sırada?" Niye hesaplamaz?
Onların rollerinde insanların harcanmasının zerre kadar önemi yok!
Popüler olmak için böyle basit konuları dile dolamanın da alemi yok!
***
Her şeye rağmen annelerin babaların ölümün kıyısındaki çocukları için haklı isyanlarını dile getirmek benim görevim.
Çünkü ben onlardan yanayım.
Ama durdukları yerde yıkılan ve komaya giren gençler varken, düşünüyorum da hangi birine yanayım!
MUTLULUK TAKVİMİ
Restoranda yemek; kazık demek unutma!
Sokaktaki kadından mendil al.
Bir insanın hayatına dokun.
Sevdalandı türkü türkü
Boşa çekti onca yükü
Bir yangındı artık söndü
Yorgun ömrüm
Ne dostu var ne bir kardaş
Acılarla sarmaş dolaş
Eriyor bak yavaş yavaş
Solgun ömrüm
Yollara serdi hasreti
Dosttan gördü ihaneti
Kendi kendine kahretti
Vurgun ömrüm
Hala bir gönül yasında
Yenik düştü kavgasında
Tel örgüler arkasında
Sürgün ömrüm
Hakkı YALÇIN
Hayat kavgamız asla bir oyun değil, o yüzden seyirci istemiyoruz!
Neyin geleceği!
İNSANLARIN bu kadar kötü olabileceğine hiç ihtimal vermemiştim. Şimdi hatıralar tarlasında dolaşırken, geçmişteki o yiğit insanların haysiyete ve insanlığa değer verdiği resimler geçiyor gözlerimin önünden.
"Hatırla Sevgili" şarkısını dilime dolayıp sadece geçmişe yürüyorum.
Geleceğin huzurlu ve sağlıklı biçimde geleceği yok çünkü!