HER mahallenin "kadrolu mizah eki konumundaki" adamları vardı da insanları gülmekten kırar geçirirlerdi. Onlar güldürürken düşündüren insanlardı, hepsi acıyla imtihan edilmişti. Şimdi bırakın insanları güldürmeyi, anasını ağlatmayı maharet sayanlar var.
***
Bizler geçmiş yılların güzelliklerini anlatırken, karşımıza dikilenler oluyor. "Zamanın ruhu diye bir şey var" diyorlar. Uyuşturucuyu doğal hale getirmek, zibidi şarkıları pohpohlamak, küfürden başka espri bilmeyen filmleri sanat diye yutturmak zamanın ruhuna uygun sayılıyor.
***
Ne zaman ki terbiyesizliği yaşatmak için terbiyenin öldürülmesine izin çıktı ülke yoldan çıktı.
Eli silahlı zorbalar kendi yasalarını icat ettiler. Birileri güzelim ülkeyi mahvettiler. Şimdi o cehaletin saldırısından çocuklarımızı nasıl koruyacağımızı düşünüyoruz.
Kötülüğün heykelini dikmek için yoğrulan çamurların, çocukların hamuruna neler karıştırdığını ve yüreklerde nasıl yaralar açtığını düşünen kaç kişi kaldı?
***
Bundan 65 yıl önce bilim adamlarının iddialarına bakın. "2060 yılında terbiye sistemi değişecek.
Elektronik şifrelerle doğrudan beyinlere komut gidecek, ahlaki formüller insanların bünyesine otomatik olarak nakledilecek." O zamanki bilim insanlarının terbiyesi ya da o zamanın ruhu böyle bir hayali umut etmiş. O bilim adamları cinayetlerin, ahlaksızlığın ve insanları katletmek için virüs üreten soysuzların dünyayı ele geçireceklerini hiç hesaba katmamışlar.
***
Önümüz kış yeni bir virüsün büyükbaş ve kanatlı hayvanlarla dünyaya yayılacağının anonsları başladı. Bu demektir ki büyükbaş ve kanatlı hayvan katliamı yaşanacak ve dünya bilinçli bir şekilde kıtlığa sürüklenecek. Bizler bunlardan nasibimizi almayacağız öyle mi?
***
İki noktadan yalnızca bir doğru geçer. Zamanın ruhu da bizlerden "kıssadan hissesini" alarak geçer, çocuklarımızın ömründen çalarak!
Şimdiki zamanın ruhunda terbiyeye, ahlaka vermediğimiz değeri borç hanemize yazarız.
Bir sabah uyandığımızda artık çok geçtir. Geleceğe rehin verdiğimiz hayatımız önümüzden bir film şeridi gibi geçer. O sırada zamanın ruhu kıs kıs gülmektedir! "Beni gördüğünüz yerde alkışlamaya devam edin" notuyla birlikte.
MUTLULUK TAKVİMİ
Kapına alarm taktır.
Mazisini anlatan yaşlı birini dinle.
Çocuklara kazak ör.
Kışa hazırlan.
Gittin
Bende gözlerin kaldı
İki yağmur damlası
İki suskun ayrılık
Gittin
Şimdi yangınlar kaldı
İki yaralı yürek
İki sevdalı çığlık
Geliver bir akşam
Kahve içimi
Bak nasılmış sevmek
Gör sevincimi
Saatler acıyı
Çeyrek geçiyor
Dayanmaz yüreğim
Dindir acımı
Hakkı YALÇIN
Yanlış olan doğru olandan özür dileseydi neler olurdu neler!
Sülükler!
Her gün fiyat etiketleriyle oynayan zalim tüccarların iki dünyası var.
Birincisi kendi zamlarını yapmak için bahane aradıkları ve yoksulları ezdikleri dünya. İkincisi yaptıklarını saklayıp kendilerini akladıkları dünya!
Meselenin ticari tarafı kadar sağlık tarafı da çok önemli. Sucuk salam ve sosis gibi et ürünleri kontrolden geçirilse içinden neler çıkar neler!
Bunların yanına kaşar peynirlerinin içindeki katı yağları, süt diye yutturulan buzağı maması, patates ve boyası akan zeytinleri de ekleriz.
"Bu tüccarlar kanser yaverleridir" dersek sözümüz nereye gidiyorsa orada bekleriz!
Ama sülüklerde yürek yoktur!