BABA ile oğulun bir zaman tünelinin içindeki "ne var ne yok" konulu muhabbeti. Oğul sordu;
"sizin zamanınızda ne yoktu baba?" Baba olmayanları sıralamaya başladı. 'Bizde yalan ve iftira yoktu, ihtiras yoktu, televizyon, buzdolabı, kapılarımızda kilit yoktu. Kredi kartı, lüks merakı, depresyon ilaçları yoktu, sokaklarda dilendirilen çocuklar, içine ne katıldığı belli olmayan hazır yemekler yoktu.
Her şeyden önemlisi insanlardan kuşku duymak yoktu."
***
"Başka neler yoktu baba?" 'Telefon yoktu, peynirin içinde mikrop, zeytinde boya yoktu, görgüsüzlüğün daniskası serpme kahvaltılar yoktu. Yoksullar için de hayat ucuzdu, fırınlara ekmek asmak sefalete çadır kurmak yoktu. Emniyet şeritlerinde cirit atan uyuşturucu baronları, kara para kasaları ve çocukları bağımlı hale getiren sanal bahisler yoktu. Ama her şeyden önemlisi rüşveti helal saymak, yetimin öksüzünün kanını emmek ve kimsenin kayığına binmek yoktu.
***
"Peki, sizde ne vardı baba?" 'Serveti onuruyla ölçülen muhteşem insanlar vardı. Ahşap evlerimizin arasında sarmaşık gülleri, çocukların oyunları için sokaklarda kocaman alanlar vardı.
Tiyatrolar, arkadaş ıslıkları, kadınlar matinesi yapılan gazinolarımız vardı, insanları uyandıran sinema filmlerine bilet almak için kuyruğa girmek vardı. Sevgi vardı merhamet vardı, sırtında mezarıyla dolaşan hamallar, bozulduğunda kalemle sardığımız kasetler vardı. Sokakta bulduğu paranın sahibini arayanlar, her şeyden önemlisi insanlık onuru vardı.'
***
"Başka ne vardı baba?" 'Çocuklar için balon vardı.
Baharda uçurtma şenlikleri, genç kızlar için çeyiz sandıkları vardı.
Birbirlerine kardeş bakan pencereler, küçüklerin büyüklere yer verdiği kırmızı renkli belediye otobüsleri vardı. Gazetelerde kıt kanaat yaşayan haysiyetli yazarları okumak, radyoda organik ajans haberlerini dinlemek vardı. Yasaları katıksız uygulayan hakim amcalar, sabahlara kadar ağzında düdükle dolaşan dürüst gece bekçileri vardı. Mesleğinin gereklerini yerine getiremediği zaman istifa eden haysiyetli insanlar vardı. Tribünlerde rakip takım taraftarlarıyla maçı birlikte izlemek, kadir kıymet bilmek vardı.
Üzerimizde bir ceket vardı bütün yıl giyerdik ama temiz kokardı.
Her şeyden önemlisi utanmak diye bir gerçek vardı.'
***
Baba sordu bu kez; "bizde olanları sizde olmayanlarla değiş tokuş yapmak ister miydin oğul?" Oğulun gözleri doldu, "istemez miyim baba" dedi, "istemez miyim!" Sonra noktayı koydu. "Ailemle çocuklarımla huzur içinde yaşamayı istemez miyim?"
MUTLULUK TAKVİMİ
Vicdanının sesini dinle.
Açan çiçeklerin fotoğrafını çek.
Çocukluğuna dönüşler yap.
Gözlerinde doğar
Benim güneşim
Sen benim umudum
Sevdamsın ülkem
Kader arkadaşım
Sevgilim eşim
Sen benim sıcacık
Soframsın ülkem
Elimin nasırı
Alnımın teri
Sen bir ekmek kadar
Kutsalsın ülkem
Güneşli umudum
İnancım davam
Sen benim bitmeyen
Kavgamsın ülkem
Hakkı YALÇIN
Böylesine "ilginç" bir ülkede şükredelim ki süt hala beyaz!
Korku yangını!
Çocuklar ki, şimdiki zamanda en çok talan edilen meleklerdir. Düşen ilk dişleri bir kutuda saklanıyordur hala. Ama korkularını saklayacakları hiçbir şeyleri yok. Bakir bir ormanda vahşi hayvanlardan korkmadıkları kadar büyüklerden korkuyorlar.
Büyükler kendilerini ele verdikleri için belki de! Bir çocuk kendisini hayata bağlayan ipleri küçük yaşlarında kopardığı zaman, gelecek yıllara korkularını da taşıyor. O yüzden bu korku yangınında ilk kurtarılacak olan çocuklardır.