Amerikan yaptırımlarının zayıflığı

Hasan Basri Yalçın

HASAN BASRİ YALÇIN

Eklenme Tarih 7 Ağustos 2018
BRUNSON davası üzerinden Amerika'nın ne kadar gayriciddi bir devlet olabileceği ortaya çıktı.
Koskoca bir imparatorluk makinasının bu kadar açıktan böylesi fahiş hatalar yapmasını kimse beklemez. Ama aslında olan hep budur. Evet Amerika dünyanın her tarafında kolları olan ve o kollarıyla dünyanın her bir tarafında ayrı karmaşa ve kurguya neden olan bir aktör. Hepimiz biliriz ki, bir yerlerde darbe girişim varsa, Amerika'nın desteği yoksa bile haberi vardır. Latin Amerika'da bunun onlarca örneğine rastlanır. Aynı gerçek bizim kendi siyasi hayatımızda da defalarca tekrar etmiştir. Her askeri darbe ya Amerika'ya dayanmıştır ya da Amerika'ya yamanmıştır. Bu nedenle hepimiz Amerika'nın tüm dünya çapındaki yeteneklerini biliriz. Fakat bazen durumu teleolojik bir mantıkla abartıyoruz. Amerika'nın mutlak kazanacağı ilkesinden hareketle Amerika'ya tüm uluslararası siyaseti dizayn ediyor payesi veriyoruz. Ama örnekler üzerinden gittiğinizde bunun abartılı bir kanaat olduğu çıkıyor.
Hep en basit örnek olarak Vietnam'ı veririm. Amerika gibi çok güçlü bir aktörün nasıl bir yanlışta yıllarca ısrar ettiğini, nasıl çok kolay görünen bir olayda başarısızlığa uğrayabileceğini en iyi bu olay gösterir. Tüm bu olaylarda onlarca plan yapılmıştır. Tonlarca fikir tartışılmıştır. Koca koca düşünce kuruluşları senaryolar oynamıştır.
Matematikçilerden devşirme büyük kafalar rasyonel aktör modeline göre Amerika'nın Vietnam'da nasıl kazanacağına dair grafikler yapmıştır.
Vietnam'a kaç ton bombayla diz çöktürüleceği hesaplanmıştır. Ama evdeki hesap çarşıya uymamıştır.
Benzer şekilde dünyanın en iyi istihbarat servisleri olan Amerikan kurumları her türlü yöntemi kullanarak 2003 yılında Irak'ta kitle imha silahları hikayesini ürettiler. Dünyanın en büyük ordusu tek bir cepheden hareketle üç hafta içinde Bağdat'ı ele geçirdi.
Ama Bağdat ele geçtikten sonra ne yapılacağı konusunun gerçekten tartışılmadığı o gün ortaya çıktı.
Meğerse Amerika savaşı kazanmayı düşünmüş ama sonrasını gerçekten düşünmemiş. CIA tarafından Irak'ın toplumsal yapısına dair sunulan analizlerin hep göz ardı edildiği ortaya çıktı.
Bunların daha birçok örneği bulunabilir. Amerika tüm yeteneklerine rağmen, kusursuz bir tasarımcı değildir.
Hele bugünlerde hiç değil. Trump yönetimindeki Amerika çok daha kötü bir görüntü veriyor. Devlet makinesi felç olmuş durumda. Trump işleri twitter üzerinden yönelttiği basit tehditler aracılığıyla pazarlık yaparak kolay zaferler elde etme ucuzluğuna kadar indirdi. Kuzey Kore'yi tehdit etti. Pek bir şey almasa da pazarlık yaptı ve içeriye başarı olarak sundu.
Aynısını her örnekte deneyerek ucuz zaferler üretmeye çalışıyor. Bunu yaparken de aslında uluslararası düzeni zayıflatıyor. Halbuki bu uluslararası düzen Amerika'nın dünyaya liderlik etmesi ve istediklerini maliyetsiz biçimde elde etmesi için tasarlanmış bir düzendi.
Amerika bu düzenin uluslararası kurumları aracılığıyla diğer ülkelere baskı kurardı. Ama şimdi baskının boyutu öyle düzeylere ulaştı ki, bu baskıyı kurmak için üretilen düzenin kendisi çatladı. Amerika herkese birden yaptırım uygulama kararı aldığından, yanında yaptırımlara destek verecek ortak bulamıyor. Son olarak Avrupalı ülkeler İran'a yönelik yaptırımlara uymayacaklarını ilan etmeye başladılar.
Çünkü Trump onları da tehdit ediyor. Tehdit dış politika da iş görür.
Ancak herkesi birden tehdit etmek tehdit mekanizmasının çökmesine neden olur. Bugün Trump Türkiye'yi de tehdit ediyor. Ama bunun ne önü var ne arkası. O yüzden de güvenlik politikaları açısından irkilmeyi gerektirecek bir durum yok. Ekonomi politikaları açısından zararı olduğu kesin. Ama bu da çözülemeyecek bir sorun değildir.
Biraz zaman gerektiği kanaatindeyim.