Birinci grup malum. Derdi Türkiye'yi Amerika'ya eklemlemek olanlar.
Kısacası Amerikancılar. Bunlar hep bildiğimiz korkular ve teşvikler üzerinden konuşuyor. Amerika'yı kızdırmayalım, hoş tutalım. Onlar da bizi iyi davransın. Bizim de pek çok hatamız var. Onları düzeltirsek bizi severler diye anlatıyor. Mesela S-400 almaktan vazgeçersek çok iyi olurmuş. NATO bizi o zaman daha iyi korurmuş. Veya S-400ler aslında pek kötü ve gereksizmiş.
Yerseniz şayet etrafta bu tür iddiaları anlatan bir grup var. Onlara göre tansiyonu düşürmeliyiz hatta azıcık taviz vermeliyiz. Mesela Brunson konusunda ısrarcı olmaya gerek yok.
Amerikalı dostlarımızı kırmayalım.
Bunları anlıyorum. Tarafları var.
Bir de ikinci grup var. Onlar da sükûnet ve çözüm öneriyor. Bu grup Amerikancı değil. Bunların sorunu söyleyecek lafı olmaması.
Piyasadaki ucuz ezberler üzerinden ve genelde başkalarından duyduklarını birleştirip kendi düşünmüş gibi anlatan bu arkadaşlar dönüp dolaşıp şu noktaya gelir. "Kavgaya gerek yok. Biraz sakin olalım. Biz iyi ilişkiler geliştirmeye gayret edelim" falan derler. Söyledikleri şeyin ne kadar boş olduğuna, önünün veya arkasının olup olmadığına bakmazlar. Fikirsizliklerini ve ürkekliklerini sükûnet ve karmaşa sosuyla gizlemeye çalışırlar. Onlara göre mesele hep çok karışıktır. O kadar da basit değildir. Hep sükûnet tavsiye ederler. Hep çok akılcı tavırları takınırlar. Bu arkadaşlar da benzer sözler söylüyor. Kavga ederek bir yere varılmaz cümlesindeki erdemin arkasına saklanıyorlar.
Halbuki az biraz düşünmek lazım.
Amerika'yla ilişkileri biz mi bozduk? Bunu tek başımıza yapmış olma şansımız var mı? Bu zamana kadar taviz verdiğimizde Amerika bize bunun karşılığını verdi mi? Neden versin? Amerika'yla aramızdaki bir romantik kaygıdan mı ibarettir? Biz Amerika bize küsmüş müdür biz Amerika'ya kötü davrandık diye? Biz biraz gönlünü alsak koşa koşa geri mi gelecektir bize? Amerika üzgün olduğu için mi böyle yapmaktadır?
Yoksa başka planları mı vardır?
Üniversite eğitiminin birinci sınıfından itibaren bu eğitimi veririz. Uluslararası İlişkiler değimiz alanda pacta sunt servanda denilen şeyin koca bir yalan olduğunu anlatırız. Ahde vefa yoktur. Sen bana bugün bir güzellik yaptın ve sözünü tuttun. Yarın da ben sana bir güzellik yapayım fikri maalesef bu dünyaya çok uzak. Uyumlu davranış sergileyerek kimseye yaranamazsınız. Siz doğru davrandınız diye karşı taraf da doğru davranmaz. Aksine bunu açıkça sömürür ve kendi lehine kullanır. Suriye'de yıllarca olana bir bakın. Türkiye Amerika'yla arasındaki her türlü sözü ve anlaşmayı onurlandırdı. Ancak Amerikan tarafı her seferinde ihanet etti. Şimdi aynı şeyi teklif edenler hiç kusura bakmasın. Biz artık o noktada değiliz. Aksine Amerika'dan taviz almanın yolunun Amerika'yla mücadele etmekten geçtiğini öğrendik. Boşuna söylenmemiş. Uluslararası İlişkilerde sevildiğiniz zaman değil korkulduğunuzda kazanırsınız. Varsın Amerika bizi sevmesin. Sevse de sevmese de zarar vermeye çalışıyor. Ama en azından bizim cevap vereceğimizden korksun.
Rusya'yla iş yapabileceğimizi bilsin. Çok fazla lüksten feragat edebileceğimizi görsün.