Irak’ta değişim

Hasan Basri Yalçın

HASAN BASRİ YALÇIN

Eklenme Tarih 5 Eylül 2018
IRAK'TA kurulacak yeni hükümet eğer başarabilirse, Bağdat merkezi yönetiminin güçlenmesi ve istikrarlı bir yapıya bürünmesi ihtimaline sahip.
İran'a mesafeli Şiilerin önderlik ettiği ama Sünnilerin de temsil edilmesini sağlayan bir yapı ortaya çıkıyor. Ayrıca merkezi yönetimi hep zorlayan Kürtler de kendilerini bu uzlaşının dışında buldu.
Kürtler olmadan Şiilerin ve Sünnilerin bir uzlaşı üretemeyeceğini düşünüyorlardı.
Öyle olmadı. Aksine hem Kürtler dışlandı hem de İran'a mesafe koyuldu. Bu uzlaşı ne kadar sürer ne kadar hedeflerine ulaşır ayrı bir konu. Başta İran olmak üzere birçok aktörden baskı yiyebilir.
Irak gibi bir ülkede bu tür uzlaşıları sürdürmek çok kolay değil.
Ancak şimdilik Türkiye'nin lehine gelişmeler olduğunu düşünüyorum.
Eğer bu yapı devam eder ve merkezi hükümet bir istikrar üretebilirse, bu Türkiye için bir şans haline dönüşebilir.
Uzun yıllar boyunca bir istikrarsızlık kaynağı olan komşu Irak'ın toparlanması ve toprak bütünlüğüne sahip çıkabilecek hale gelmesi hem bölge dışı aktörlerin etkinliğinin kısıtlanması hem de terör örgütlerinin alanlarının daralması için önem arz ediyor. Normal şartlar altında komşu ülkeler uluslararası ilişkilerin bir mantığı çerçevesinde komşularının güçlenmesini pek istemezler. Aksine zayıf kalması için ellerinden geleni yapar ve mücadele ederler. Ancak Irak gibi örneklerde devlet çöküyorsa ve dış müdahaleye açık hale geliyor ve bir hesaplaşma alanı haline dönüşüyorsa o zaman komşuları bu zayıf ve çökmüş devletten en fazla zarar gören ülkeler olabiliyor.
Yıllarca PKK'nın Kuzey Irak'ta alan bulması istikrarsız bir Irak'ın Türkiye'ye verdiği zararın en açık örneğidir. Ayrıca Irak gibi bir ülke çöktüğünde gelip oraya Amerika gibi çok daha güçlü bir devlet yerleşiyor. Türkiye her halükârda Amerika'ya sınır olmaktansa Irak'a sınır olmayı tercih eder. Veya Amerika gittiğinde arkasında çökmüş bir Irak bırakıyorsa, bu kez de komşu ülkeler Irak üzerinde rekabete girmek durumunda kaldığından bu da yıpratıcı ve tüketici bir süreç haline dönüşüyor.
Türkiye gibi ülkeler büyümek ve güçlenmek için her şeyden önce istikrarlı sınırlara ihtiyaç duyar. Maalesef bizim güney sınırlarımızın tamamı on yıllardır iç savaş halindeyken biz büyümeye ve güçlenmeye çalışıyoruz. Kolay değil.
Irak'taki istikrarsızlık o kadar uzun süredir devam ediyor ki, biz artık bunu verili bir durum olarak kabul etmiştik.
Bu verili şartlar altında yolumuzu bulmaya çalışıyorduk. Irak'taki başta Türkmen gruplar olmak üzere Sünni gruplardan Kürt gruplara kadar neredeyse tüm aktörlerle işbirliği arayışları yürütüldü. Bu zamana kadar gelindi. Ancak istikrarsızlığın doğurduğu kaypak zeminde kazanan olmuyor.
Çok kazandığı düşünülen İran'ın kazançlarının bile pamuk ipliğine bağlı olduğunu görüyoruz. Bu nedenle Türkiye Irak için düzen ve istikrar arayışını destekleyecektir.
Bu zamana kadar Amerika'nın işgal ettiği Irak'ta İran kazanıyordu.
Ancak bugün hem devletten hem de toplumdan İran karşıtı sesler çok açıktan yükselmeye başladı. Bunun en somut örneği İran'a yakın Haşdi Şabi liderinin görevden alınmasıdır. Ayrıca Bağdat sokaklarında artık Şiiler bile İran karşıtı gösteriler düzenlemeye başladı.
Irak'taki düzen değişim sinyalleri veriyor.
İran Bağdat'a hakimken ve Sünniler çok zayıflamışken, Türkiye ortaklık arayışı çerçevesinde Barzani'ye yakınlaşmak zorunda kalmıştı. Ancak bağımsızlık referandumu sonrasında Türkiye Barzani'ye olan desteğini çekmiş ve Bağdat'a yakın durmuştu.
Şimdi Bağdat İran'dan Türkiye'ye doğru bir adım atılmış olacak.
Kısacası mevcut şartlar altında Türkiye kurgulasa bu kadar iyi bir sonuç elde edemeyebilirdi. Bırakalım bu süreç biraz daha kendi kendini pişirsin. Bağdat'ta doğacak merkezi bir iktidar hem PKK ile mücadelede (Kandil ve Sincar) hem de Ovaköy sınır kapısının açılmasında ve Irak'a yönelik ticaretin katlanmasında büyük bir şans olabilir.