Siyasal Alevilik Tartışması

İsa Tatlıcan

İSA TATLICAN

Eklenme Tarihi 6 Ocak 2025

Geçmişte birçok acı yaşayan Alevi toplumu hakkında yazı yazmak her zaman zor olmuştur. Son günlerde alevlenen "Siyasal Alevilik" tartışması da işte böyle bir dikenli alan.

Aslında Siyasal Alevilik yeni bir kavram değil. Talat Uzunyayla'nın 1999'da yayınlanan "Alevi İnanışı ve Siyasal Alevilik" kitabında bu mesele uzun uzun anlatılır.

Aleviliğin sekülerleşmesi, köklerinden koparılmaya çalışılması v siyasallaşması konusu birçok bilimsel araştırmaya, makaleye ve kitaba da konu olmuştur.

Türkiye'deki Alevilik sorununun kökenlerine inmeye kalkarsak kendimizi 15. Yüzyılda buluruz.

Bence o kadar gerilere gitmeye gerek yok.

Cumhuriyet döneminde birçok Alevi isyanı yaşandı. Bunlardan en bilineni 1937-38 yılları arasında yaşanan Dersim isyanı oldu.

Atatürk'ün emri ile isyan zor da olsa bastırıldı. CHP'nin tek başına ülkeyi yönettiği o günlerde binlerce insan yaşamını yitirdi ve sürgüne gönderildi. O kadar acı yaşandı ki üzerinden yaklaşık 90 yıl geçse de unutulmadı.

Katliamlar ve sürgünler Alevilerin haklı taleplerini dile getirmesine engel olmadı. Ancak tüm iktidarlar bu taleplere kulaklarını tıkamaktan başka bir şey yapmadı.

ALEVİLER 1960'A KADAR DEMOKRAT PARTİ'Yİ DESTEKLEDİ

Atatürk'ün Alevilerle yakın ilişki kurmaya çalıştığını söylemek elbette mümkün değil.

Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşanan Alevi isyanlarının bastırılma yöntemlerine bakarsak Atatürk'ün böyle bir niyetinin olmadığını söyleyebiliriz.

Uzun yıllar Sünni toplumdan izole yaşayan Aleviler kırsaldan kente göçerken dini kimliklerini korumayı çalıştı.

Aleviler, köylü ve kırsal nüfusa yönelik politikaları nedeniyle 1950-57 yılları arasında Demokrat Parti'yi destekledi. Bu desteğin arka planında Alevilerin özgürlük arayışı da elbette vardı.

Ancak DP iktidarı döneminde Alevilerin hak talepleri konusunda somut adım atılmaması yavaş yavaş bir kopuşa neden oldu.

Siyasal parti kurma arayışına giren Aleviler 1971 yılında Türkiye Birlik Partisi ile 8 milletvekili ile meclise girmeyi başarsa da bu macera uzun sürmedi. Türkiye Birlik Partisi tecrübesi, Aleviliğin siyasallaşması serüveni açısından önemlidir.

1972 yılında Bülent Ecevit'in Genel Başkan olması ile Alevilerin günümüze kadar kesintisiz sürecek olan CHP'ye destek dönemi de başlamış oldu.

AK PARTİ DÖNEMİNDE TARİHİ ADIM

2002 yılında AK Parti iktidarı ile birlikte paradigma da değişti.

Düzenlenen Alevi çalıştayları ile cemevlerinin hukuki statü kazanması yolunda önemli adımlar atıldı.

2011 yılında dönemin Başbakanı Erdoğan Dersim olaylarında yaşamını yitirenler için devlet adına özür diliyorum dedi ve ekledi: Asıl özür dilemesi gereken CHP lideri Kılıçdaroğlu'dur.

Recep Tayyip Erdoğan'ın bu cesur adımı Alevi toplumunda şaşkınlıkla karşılandı. Bir Başbakan'ın Alevi toplumunun acılarını meclis kürsüsünden dile getirmesi hiç beklenen bir durum değildi.

Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı döneminde 58 ilde bin 585 cemevi ziyaret edildi ve Alevi toplumunun talepleri rapor haline getirildi.

2022 Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kuruldu.

Bu tarihi adım, Alevilerin geniş bir kesimi tarafından memnuniyetle karşılandı.

Türkiye'deki Alevilik meselesini kökünden çözmeye çok yaklaşılmıştı. Artık Alevilerin tüm sorunlarını özgürce dile getireceği ve çözüm bulacağı bir başkanlığı vardı.

Ancak umutların yeşerdiği o anda Siyasal Alevilik devreye girdi. Bazı Alevi örgütleri süreci sabote etmek ve sorunu çözümsüz bırakmak için elinden geleni yaptı.

SİYASAL ALEVİLİK NASIL YAYILDI?

Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kurulması ile birlikte Avrupa ve Türkiye'deki bazı Alevi örgütlerden itiraz sesleri yükseldi. Başkanlık çatısı altında temsil edilmek isteyen Alevi toplumu ile bazı Alevi dernekleri arasında bir tartışma başladı.

İşte o günlerde ilk kez "Siyasal Alevilik" kavramı ile tanıştık.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP Genel Başkanlığı döneminde partide yaşanan mezhepçi kadrolaşma "Siyasal Alevilik" tartışmasını ana muhalefetin gündemine de taşıdı.

Parti içindeki Baykalcı kanat mezhepçi kadrolaşmadan rahatsızdı. Ama bunu dile getirmek onlar için hiç de kolay olmayacaktı.

Partililer, CHP yönetiminde yer alabilmek ya da belediyelerde iş bulabilmek için "Ben de Aleviyim" yalanını söylemek zorunda bırakıldı.

Siyasal Aleviliğin CHP'yi ele geçirmesinden en fazla rahatsız olanlar ise yine CHP'lilerdi. Kemal Kılıçdaroğlu'nun 2023 yılında Cumhurbaşkanlığı adaylığına yönelik itirazların kökeninde de bu tartışma yatıyordu.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun 2023 kongresinde koltuğunu kaybetmesi ile birlikte Siyasal Alevilik tartışmaları da bir süre rafa kalktı.

SURİYE DEVRİMİ İLE SİYASAL ALEVİLİK YENİDEN ORTAYA ÇIKTI

7 Aralık'ta HTŞ güçlerinin Şam'a girmesiyle birlikte Suriye'deki Baas rejimi düştü. Aynı zamanda Suriye nüfusunun sadece yüzde 10'una sahip olan Nusayrilerin de iktidarı sona ermiş oldu.

Son 13 yılda yaşamını yitiren, cezevlerinde işkenceye maruz kalan, diri diri mezara gömülen, tecavüze uğrayan, ülkesinden sürgün edilen, evleri yıkılan milyonlarca Suriyelinin dramı yine bir mezhep tartışmasına kurban edildi.

Tüm bu yaşanan acıyı unutanlar, Suriye'deki katliamcı Şebbihaların geleceğini düşünmeye başladı. Yeni Suriye yönetiminden yapılan tüm ılımlı açıklamalara, ülkede yaşanan barış ortamına rağmen sosyal medyada dolaşan yalan yanlış haberler hızla yaygınlaştırılarak "Suriye'de Aleviler katlediliyor" haberleri servis edildi.

Alevi vatandaşlar sokak eylemlerine davet edilse de yapılan çağrılar yeteri kadar ilgi görmedi.

Tüm bu yaşananlar yeniden Siyasal Alevilik tartışmasını gündeme getirdi.

ANADOLU ALEVİLİĞİ İLE SİYASAL ALEVİLİK ARASINDAKİ FARK

Siyasal Alevilik kavramı akıllara ilk olarak Siyasal İslam tanımını çağrıştırır. Kabaca, İslam'ın siyasi yönünü manevi yönünden daha yukarıda tutan bir anlayış olan Siyasal İslam tanımı, muhataplarını çok fazla rahatsız etmez.

Ancak "Siyasal Alevilik" kavramının muhataplarını oldukça rahatsızlık uyandırdığını görüyorum. Bunlardan biri de Pir Sultan Abdal Derneği.

Aleviliğin siyasallaşması denilince ilk akla gelen oluşum olan Pir Sultan Abdal Derneği'nin "Siyasal Alevilik" tanımın karşı çıkan sert bir açıklama yapması beni şaşırttı.

Başta da söylediğim gibi Türkiye'de Alevilik konusunda yazı yazmak zordur. Çünkü bir kelime ile yıllarca ayrımcılığa maruz kalmış Alevi toplumunu derinden yaralayabilirsiniz.

Ancak Anadolu Aleviliği ile Siyasal Alevilik arasındaki farkı doğru olarak temellendirebilirsek söylemek istediğimizi daha net anlatabiliriz.

Peki nedir bu fark?

Bunu anlamak için konunun uzmanı birkaç ismi aradım ve bunu birkaç başlıkta toplamaya çalıştım.

-Anadolu Aleviliği inancı, Alevilerin deyimiyle "Yol"un çerçevesini çizen ana unsur Allah-Hz. Muhammed-Hz. Ali inancıdır. Cemevlerinde okunan dualar, mersiyeler, övgüler hep bu temel üzerinde bina edilmiştir.

Siyasal Alevilikte ise bu inanç unsurlarının "Ali'siz Alevilikte" olduğu gibi dışlandığını söyleyebiliriz. Hatta siyasal Alevilikte Hz. Ali'yi, Hz. Muhammed'i inkar etmekte hatta ateist olmakta da bir sorun yoktur.

-Anadolu Aleviliği, Sünni İslam'dan büyük farklılıklar gösterse de Allah'ın birliğine ve Hz. Muhammed'ın son peygamber olduğuna inanır. Ehl-i Beyt'i merkeze alır ve Kuran-ı Kerim'e duyulan saygı da esastır. Sol Kemalizm, marjinal sol örgütler Aleviliğin inanç değerlerini umursamadan Alevi toplumunu dinin dışına çıkararak siyasallaştırmaya çalışmıştır. Bu yeni anlayış da "Siyasal Alevilik" tanımını doğurmuştur.

Alevilik konusunda birçok önemli çalışmaya imza atan araştırmacı Rıza Yıldırım bu çelişkiyi şu cümlelerle anlatıyor: Son dönemde Alevi toplumu içinde solla yaşanan bu kaynaşmayı sorgulayan bir damar güçlenmeye başladı. Gerçekten de geleneksel Aleviliğin inanç ve ibadet yapısı üzerinde en büyük tahribatı solculuğun yaptığını söylemek abartı olmaz.

Evet, 1950'lerde büyük kentlere göç etmeye başlayan Alevi nüfusun hızla sekülerleşen üçüncü kuşak gençleri köklerinden koparılmaya çalışılıyor.

Bence Alevi toplumu da bu tehlikenin farkında.

Bu toplumu dönüştürmeye çalışan Siyasal Aleviliğin başarıya ulaşması zor görünüyor.

İnşa etmeye çalıştıkları şeyin Alevilikle uzaktan yakından ilgisi olmadığını Alevi toplumu da biliyor ve bu yozlaşmaya itiraz ediyor.

Siyasal Alevilik tartışması önümüzdeki dönemde sıcaklığını koruyacak gibi görünüyor. Özellikle tarihsel köklerini korumaya çalışan ve yozlaşmaya karşı direnen Alevi toplumu arasında.