Şu an Türkiye'ye yapılacak en büyük kötülük askeri vesayetin tasfiye edilmesini sağlayan, milletin çoğunluğunun sevdiği iki önemli gücün birbirine düşmesini sağlamaktır... Bu ülkede AK Parti ve Hizmet Hareketi sayesinde, özellikle de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Fethullah Gülen Hocaefendi sayesinde sivil ve demokratik otoritenin vesayetçilere karşı kesin üstünlüğü sağlanabilmiştir... Sivil ve demokratik otorite yani Başbakan emreder ve tüm devlet kademeleri hizaya geçer... Bu demokratik prensibe herkes ama herkes bağlı olmak zorundadır, aksi bir tavır TCK'ya göre suç teşkil eder...
Şu an Ergenekon'un en büyük planı "Erdoğan-Gülen savaşı" icat etmek ve bu kara propagandayı yaygınlaştırmaktır...
Maalesef şu an bu fitne ateşine hem Hizmet hem Hükümet içinden kimi aklıevveller de düzenli olarak odun taşımaktadır... Daha beteri Hizmet ve Hükümet çevrelerinde olmadığı halde "Hizmet yalakası" veya "Hükümet yalakası" görünmek uğruna bu fitne ateşine kazan kazan benzin döken kimi meczup psikopatlar da mevcuttur...
Ergenekoncular zaten ortalık yangın yerine dönsün, Hizmet-Hükümet arası iç savaş çıksın istiyor... Bir de Ergenekoncuların ekmeğine yağ süren bu salaklarla (ya da alçaklar) uğraşıyoruz...
Bütün bu kepazeliklere Hizmet'in baş yayın organı Zaman'ın bir numaralı ismi Ekrem Dumanlı çok çok güzel ve anlamlı bir cevap verdi son yazısında... Sözü Dumanlı'ya bırakalım... "Fitne kazanının başında durup ahkâm kesenler Fethullah Gülen Hocaefendi ile Başbakan Tayyip Erdoğan'ın daha önce defalarca görüştüğünü bilmiyor olamaz. En azından 28 Şubat'ın gümbür gümbür geldiği en zor zamanda verilen diyalog fotoğrafını gazete arşivlerinden hatırlıyor olmaları gerekir.
Şu gerçeği iyi görmek gerekiyor:
Dar ama etkin bir zümre, 'AKPCemaat çatışması' için yanıp yakılıyor. Her fırsatta bu konuyu gündeme getirirken kışkırtma yapmayı da unutmuyor. Bir de o fettan zümrenin dümen suyuna çarçabuk giren müteheyyiç insanlar var. Onlar da kavga isteyebiliyor. Kâh parti rozeti takıyor yakasının bir köşesine, kâh 'cemaat' kisvesine bürünüyor. 'Tamam da bu kavganın kime ne faydası var; her şey bir yana bu ülkeye ne yarar sağlayacak?' gibi en makul sorulara bile tahammül edemiyorlar.
Her neyse. Sayın Başbakan, 'görüşme' tezlerine dayanan bir soru üzerine 'Gökten ne yağar ki yer kabul etmez' dedi. Mütevazı bir cevaptı. Üstelik Türkiye'nin normalleşmesine de katkı sağlayan bir yaklaşımdı. Bir bakıma hariçten gazel okuyanlara, 'Siz aramıza girmeyin' diyordu.
Başbakan Erdoğan'a vekaleten Bülent Arınç görüşme yaptı.
Bülent Arınç'ın TRT Türk'te Ömer Şahin'e söylediği sözler, Hocaefendi'yi ve Arınç'ı tanıyanlar açısından sürpriz olmadı. Ancak bu ülkede muhafazakâr insanların hangi badireleri aşarak bugüne geldiğini bilmeyenler (unutanlar) için önemli hatırlatmalar barındırıyordu.
Kıskançlıktan, hasetten, fesattan, gıybetten yorgun düşmüş bazı kişiler için aydınlatıcı ayrıntılar içeriyordu.
Arınç, 'Görüşmemiz çok olumlu geçti...' mesajını verdikçe huzursuz olanlar var. Tartıştırmak, karıştırmak, savaştırmak için havada her gün on tane parende atanlar, ne sokağın nabzını tutabiliyor ne de kitlelerin vicdanını ruhunda duyabiliyor.
Görünen o ki her fırsatı değerlendiren bir topluluk, 'AKPCemaat kavgası'nı hiç gündemden düşürmeyecek. Her farklı mülâhazayı fırsat bilip uçurumlar açmak için kendini helak edenlerin marâzi ve cibillî düşmanlığını belli bir oranda anlamak mümkün.
Onlar vazifelerini yapıyor. Asıl sözümüz bu ülkeye sevda derecesinde bağlı kişilere. Onlar, dönen dolabın farkına varmalı ve 'inadına kardeşlik, inadına sevgi-saygı, inadına hoşgörü' demeli. Onca fırıldağı fark edemeyip hislerine mağlup düşenlerin seçeneği ortada:
İnadına gıybet, inadına dedikodu, inadına kıskançlık, inadına hazımsızlık. Söyler misiniz insanı hem bu alemde hem öteki tarafta hangisi mahcup eder!"
Bravo Ekrem Dumanlı...
İşte Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu akıllı, vicdanlı ve bilge tavır budur...
Herkes aklını başına alsın...