Olaylar aşırı güç kullanımıyla çizgisini aşmıştır. Bugünkü duruma gelmiştir...
O ilk olayda çevre duyarlılığıyla hareket edenlere karşı yapılan aşırı şiddet gösterisi yanlıştır o insanlarımızdan özür diliyorum."
Bu özeleştirel açıklama Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Vekili Bülent Arınç'a ait...
Dün Nagehan Alçı'nın Başbakan'ın yanından yazdığı yazıya göre Arınç'ın kurduğu her cümle Başbakan'ın bilgisi ve emirleri dahilinde yazıldı...
Arınç'ın konuşmasını Başbakan'dan bağımsız bir açıklama gibi göstermek isteyenler dezenformasyon yapıyor...
Başbakan'ı yalnızlaştırma ve izole etme stratejisini yürüten çevrelerin derdini yakında yazacağız...
Öte yandan 31 Mayıs sonrası süreci en iyi analiz edenlerden biri Reha Muhtar...
Recep Tayyip Erdoğan'a birçok konuda sert muhalefet etmiş ve bugüne kadar AK Parti'ye hiç oy atmamış bir isim olan Muhtar'ın objektif ve realist analizlerini birlikte okuyalım...
SADECE "TAYYİP ERDOĞAN'A YÖNELİK" BİR MUHALEFET!..
Son olayların arkasından sürdürülen kampanyada bir şey dikkatimden kaçmıyor...
Göstericilerin tepkisi, esas olarak bir kişinin üzerine, "yoğunlaştırılıyor..."
Doğal olarak o kişi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan...
İlk bakışta "Ne olacaktı yani?.." diyebilirsiniz...
- "Tayyip Erdoğan'a değil de bize mi yönelecekti tepki" diye söylenebilirsiniz...
Elbette haklısınız...
Erdoğan AKP'nin Genel Başkanı...
Üstelik Başbakan...
Ve her konuda kamuoyunun karşısına çıkan ilk ve tek isim...
Böyle olması doğal...
Doğal ama, yine de ben bu işte bir bit yeniği seziyorum...
Muhalefet esasen parti olarak AKP'yi değil, şahıs olarak Tayyip Erdoğan'ı hedefliyor...
Muhalefet Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le görüşüyor, durumu ona şikayet ediyor, görevini yapmasını istiyor...
Basının önemli bir bölümünde, "Abdullah Gül ve bazı bakanlar kurtarıcı isim olarak" lanse ediliyor...
Bunların olması çok doğal...
Yine de, bütün bir tepkinin AKP'ye değil, tek bir adama yönelik yoğunlaşması bazı hatıraları aklıma getiriyor...
Mesela ANAP'a karşı da mücadele ederken, parti değil, Turgut Özal'ı hedef almıştı muhalefet ve derin siyaset...
Çok ince bir politikayla ANAP'la Turgut Özal arasına ince bir çizgi çekmişti...
Özal'ı "Çankaya'nın Şişmanı" diye suçlarken, Mesut Yılmaz'lı ANAP'ı ayrı tutmuş ve korumuştu siyaset ve büyük sermayeden oluşan muhalefet...
Acaba diyorum aynı stratejik muhalefet anlayışı mıdır bu?..
Ne mi olmuştu o zaman?..
Özal'la, Mesut Yılmaz ve ANAP arasında derin bir çizgi oluşup, bağlar birbirinden koptuktan sonra, önce Özal Cumhurbaşkanlığı'nda tek kaldı ve gitti...
Sonra da ANAP eridi ve bitti...
Bu analiz çok önemli...
Recep Tayyip Erdoğan'ı sevsin sevmesin herkes bu derin noktayı gözden kaçırmamalı...
Biz de bu gece Beyaz TV'de Adalet Masası'nda "Gezi Parkı Olayları"nı irdeleyeceğiz...
Tüm ama tüm boyutlarıyla Gezi Parkı hadisesi bu gece 23.00'te Beyaz TV'de...