Tarihi 11 Nisan 2019

Amaç milli vicdanın tecellisidir

BİR kere şunu baştan kabul edelim.
Demokrasiye ya inanırsın ya inanmazsın. Yarım demokrasi diye bir kavram olmayacağı gibi, mış gibi yaparak demokrasi sınavını veremezsin.
Böyle bir giriş yapmamın sebebi, İstanbul seçimleri üzerinden CHP ve İP'in yürüttüğü siyaset üslubu ve yolu.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile İP Lideri Meral Akşener, hem her fırsatta adaletten ve milletin söz hakkından, demokrasiden söz edecek, hem de milletin en büyük hakkı olan oyları üzerindeki soru işaretlerinin aydınlanması için mücadele eden AK Parti ve MHP'ye demediğini bırakmayacak! AK Parti, İstanbul seçimleri ile ilgili şüpheli gördüğü her konuyu YSK'ya iletti ve bu konudaki şüphelerin doğruluğuna inandığını belirterek, seçimlerin yenilenmesini istedi.
MHP de bütün yasal yollar bitene kadar, tek bir soru işareti kalmayana kadar sürecin normal seyrinde işletilmesinden yana olduğunun altını özenle çiziyor.
Yani, ne AK parti ne MHP, "biz sandık sonucunu tanımıyoruz, milli iradeye saygı duymuyoruz" değil, tam tersine "milli iradenin tecellisiyle ilgili endişelerimiz var, eğer bunlar doğru ise milli iradenin tam tecellisi sağlanması için ne gerekiyorsa yapılsın" diyor. Takdir edersiniz ki 10 milyondan fazla seçmenin bulunduğu İstanbul için eldeki bulgular dolayısıyla bu hassasiyet son derece normal. Bütün gözler İstanbul üzerine yoğunlaşmış iken bir başka noktaya daha dikkat çekmek isterim. Neden milletin oyunun peşindesiniz diye Cumhur İttifakı ortaklarını eleştiren Millet İttifakı ortakları, her ne hikmetse sözkonusu olan kendi partileriyle ilgili durumlarda, aynı hakkı aramaktan vazgeçmiyor!
Bakınız; İzmir Bergama'da çok az farkla AK Parti'ye karşı kaybeden CHP, YSK'ya başvurdu ve geçersiz oyların yeniden sayılmasını istedi. Bu talep kabul edildi ve aradaki fark AK Parti lehine biraz daha artarak sonuçlandı ve sonuç yine değişmedi. Buradan yanlış anlaşılmasın, neden CHP bunu yaptı demiyoruz.
Kendileri milletin oyları ile ilgili hassasiyet gösterirken demokrasi adına oluyor da başkaları aynı hassasiyet içindeyken neden anti-demokrasi oluyor anlamak mümkün değil! Bakınız, Cumhur İttifakı ortakları kendi aralarındaki yarışta bile aynı hassasiyeti gösterdi. Karaman'da AK Parti ve MHP arasında geçti yarış.
AK Parti seçim sonucuna itiraz etmekten geri durmadı. Buna ne MHP bozuldu ne de AK Parti. Sözün özü, geçmişte Sinop'ta, Yalova'da ve Ağrı'da da ya seçimler yenilendi ya da oylar yeniden sayıldı. Sonuca herkes razı oldu. Yani, kıyamet kopmadı. Tam tersine buralarda milletin oylarıyla ilgili soru işaretleri tümüyle giderildi. Bugün de yapılmak istenilen sadece budur.
Yoksa sonuç Binali Yıldırım mı Ekrem İmamoğlu mu kazanacak boyutunu çoktan geçmiştir. Milli iradenin tam olarak tecellisinden başka bir şey değildir.
NOKTA...

BEDEL ÖDEMEK DEYİNCE...
İzmir ve Bolu'daki belediye başkanları, koltuğa oturur oturmaz ilginç icraatlara başladılar. İzmir'in CHP'li Başkanı Tunç Soyer, KHK ile atılan öğretmenlerin zabıta olarak belediyeye alınacağını ilan etti. Bolu'nun CHP'li Başkanı Tanju Özcan da, Suriyeli göçmenlere tabiri caizse "yağmurlu havada tek yudum su vermem" dedi. Yani, bize sığınan Suriyeli göçmenlere belediyeden 1 kuruş yardım yapmayacağım diye ilan etti. Konuşsam sabaha kadar, yazsam sayfalarca yazılacak sözümüz olur ama malum yer sıkıntımız sebebiyle sadece 2 çift soru sorup takdiri okurumuza bırakmak isterim. Ülkece ve milletçe yaşadığımız şehitler ve gaziler verdiğimiz, ülkemizi işgale kalkışmış bir darbe süreciyle sonuçlanan ve memuriyetten atılanları tekrar devlete alacağım ısrarı ve inadının altında yatan asıl sebep nedir?
Bir diğeri de ülkelerinde iç savaştan kaçıp bize sığınan insanlara karşı milletin içine nefret tohumu serpmeye kadar gidebilecek böyle bir adım atmanın asıl sebebi nedir? Yoksa asıl sebep seçim sürecinde girdiğiniz gizli işbirliği ve ittifaklar karşılığında bedel ödemek midir?