MAÇ öncesi ilk 11'lere göz attığımızda, Trabzonspor'un stoper rotasyonundaki daralması hemen dikkat çekti. Şenol Güneş, savunmanın merkezine iki orta saha kökenli oyuncuyla çıktı. Mendy'nin bu mevkide kazandığı tecrübeyle artık yarı stoper sayıldığını kabul edebiliriz, ancak Lundstram'ın performansı belirsizdi. Zira karşılarında, tecrübe ve kalitesi tartışılmaz Piatek gibi bir golcü vardı. İlk yarıda Trabzonspor savunma anlamında neredeyse kusursuzdu. Topa hakim oldular, girdikleri her atağı sonuçlandırmaya çalıştılar. Başakşehir'in ön baskısını ise büyük bir soğukkanlılıkla kırmayı başardılar.
KÜÇÜK MAÇI BALTALADI
Özellikle uzun zamandır görmediğimiz şekilde, Trabzonspor'un başarılı bir ön alan baskısı kurması dikkate değerdi.
Bu baskıyı kurmak, oyun disiplinini ve direncini yeniden kazanmak adına çok kritik aşamaydı. Ancak ikinci yarıda oyun Trabzonspor'un kontrolünden kaymaya başladı. İlk 15 dakikada Başakşehir, Trabzonspor'un ön alan baskısını aşıp orta sahayı rahat geçmeye başladı.
Golün gelmemesi, Başakşehir'in cesaretini artırdı. Ancak genel tabloya baktığımızda galibiyete daha yakın taraf Trabzonspor'du. Nihayet, uzun süredir beklenen galibiyet geldi. Savic ve Nwakaeme gibi tecrübeli oyuncuların takıma katılmasıyla Trabzonspor'un daha da güçleneceği aşikâr. Hakem Zorbay Küçük'e gelirsek, bir deplasman takımının isteyeceği tarzda yönetim sergiledi. Saçma sapan, adaletsiz faullerle oyunun temposunu baltaladı.
İlk yarıda Trabzonspor'un net penaltı pozisyonu VAR incelemesine rağmen verilmedi. Aklıma TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu'nun "Amedspor, Trabzonspor ile maç yaparsa takdir haklarını Amedspor'dan yana kullansın" açıklaması geldi.
Görüyoruz ki bu hakemler, federasyon başkanını dinliyor ve tüm kararlarını Trabzonspor'un rakiplerine tanıyor.
Trabzonspor'un özlenen galibiyeti, sahada gösterilen direnişin ve mücadelenin bir karşılığı olarak nihayet elde edildi. Lakin saha dışında adaletsizliğin gölgesi var.