İki gün önce, yani 10 Ağustos, Cumhurbaşkanının ilk kez halk oyu ile seçilişinin yıl dönümüydü. Cumhurbaşkanının halk oyu ile seçilmesi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişin önünü açtı. Hatta denebilir ki fiilen cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildi. Yıl dönümü gündemde kendine pek fazla yer bulamadı. Bazı siyasetçiler ve bürokratların sosyal medya paylaşımları olmasa neredeyse hatırlayan bile çıkmayacak. Bunda şüphesiz ülkenin yoğun gündeminin etkisi var. Ancak esas pay yerel seçim sonuçlarıyla iyice gün yüzüne çıkmış olan AK Parti'deki ritim bozukluğu. AK Parti'nin ritmi bozuk çünkü seçmenini üzdüğünün ya da başa bir ifade ile eskisi kadar memnun edemediğinin farkında.
Temel sebep ekonomik kriz gibi gözüküyor ama onunla sınırlı değil. AK Parti eskisi kadar toplumu dinlemiyor, dinlese de duyamıyor, duysa da toplumun taleplerini hayata geçiremiyor. Bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçmen desteği ile AK Parti'nin genel ve yerel seçimlerdeki seçmen desteği arasındaki makas günden güne açılıyor. Bunlar ilk kez yapılan tespitler değil. Kimisi daha pervasız kimisi de daha ölçülü bir üslupla bu tespitleri defalarca yaptı. En başta Cumhurbaşkanı Erdoğan partisinin eksiklerini kamuoyu ile paylaşmak konusunda oldukça şeffaf davranıyor.
Dolayısıyla sorunları tespit etmek noktasında eksiğimiz yok. Temel meselemiz ise çözümde. Cumhurbaşkanı Erdoğan sık sık çözüm ve yenilenme iradesini tekrarlıyor. Belki kendisi hemen her fırsatta AK Parti'nin değişim ihtiyacını ve iradesini gündeme getirmese konu şimdiye kadar unutulurdu. Öte taraftan bu meselenin AK Parti içerisinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan başka takipçisi de yok gibi gözüküyor. AK Partili siyasetçiler belki "liderimiz birinci elden konuşmuşken bize laf düşmez" düşüncesi ile konuşmaktan, irade beyan etmekten kaçınıyor olabilirler. Mantıklı bir açıklama lakin öncesini bildiğimiz için doğru açıklama olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bundan daha çok inisiyatif almama, korunaklı alanda siyaset yapma, kişisel konforunu terk etmeme yaklaşımının devam ettiğini söylemek daha makul.
Yani "ne yapılacaksa Cumhurbaşkanı Erdoğan yapar, biz de ona göre vaziyet alırız" yaklaşımının hakim olduğunu söyleyebiliriz. AK Parti eltinin şimdiye kadar siyaset yapış tarzı bu olageldi. Bir kısmı benim bu meseleler hakkında düşündüğüm, yazıp çizdiğimden daha fazla süredir aktif siyaset yapan kişilere siyaset öğretmek gibi bir iddiam yok. AK Partiden tarafa ancak dışarıdan meselelere bakan birisi olarak sadece hatırlatmak düşer bana; zaten bu düşünce ile bu günlere geldik.