İzmir Körfezi'ndeki kirlilik nedeniyle ölü balıklar sahile vurmaya başlamış. Körfezin kötü kokusuna bir de çürümüş balık kokusu eklenmiş. Haberlere göre Karşıyaka ve Bayraklı'da vatandaşlar kötü kokudan şikayetçilermiş. Şikayetçi olmasına şikayetçi olurlar. Ama gider yine CHP'ye oy verirler. Bu aslında anlaşılabilir bir durum. İzmir seçmeni hizmete değil kimliğe oy veriyor. Dünya üzerinde ilk defa Türkiye'de ve sadece İzmir de olan bir olay değil. Seçmen bazen somut icraatlara değil ideolojiye oy verir. Buna da kimlik siyaseti denir. Kendi içerisinde rasyonel bir tutarlılığı da vardır.
Ancak İzmir'deki durum bundan farklı bir noktaya evriliyor ve bu haliyle de Türkiye'de seküler sol siyasetin açmazını gösteriyor. Körfez kokuyor diye AK Parti'ye oy vermelerini beklemiyoruz. Belli ki rakı balık edebiyatını, Atatürk imgesini kokudan daha fazla önemsiyorlar. Peki neden hem rakı balık edebiyatı yapıp hem Atatürk imgesini kullanan ama mevcut ve önceki başkanlardan daha başarılı olacak isimleri seçmezler. CHP'ye neden baskı yapıp daha başarılı birisini aday göstermesini sağlamazlar. Bağımsız ya da iyi partili birisini başkan seçmezler!
Çünkü mesele artık kimlik siyasetinden çıkmış kimlik açmazına, saplantısına dönüşmüştür. İzmir bunun küçük bir örneği ancak aynı durum ülke geneli için geçerli. Seküler-Atatürkçü siyaset kendini yenileyemiyor, üretemiyor, ufuk ortaya koyamıyor. Eskide yaşıyor, Türkiye'nin yarınları için söyleyecek bir sözü yok. Dünyanın nereye gittiğini okuyamıyor. Dünyanın gittiği yeni yerde Türkiye'nin seçeneklerinin ne olduğunu değerlendirecek müktesebata sahip değil. Farklı alternatifler arasından Türkiye'nin hangisini seçmesi gerektiğine karar verecek bir irade hiç yok.
Seküler-Atatürçü siyasette neyin eksik olduğunu daha iyi anlamak için mütedeyyin-muhafazakar siyasete bakalım. AK Parti yıllardır iktidarda. Tabanının neredeyse her talebini yerine getirdi. Buna rağmen müthiş bir taban tazyiki ile karşı karşıya. Talep ve beklentileri idare etmekte zorlanıyor. Milli Görüş'ten Yeniden Refah'a, Deva'dan Gelecek'e irili ufaklı onlarca meydan okuma ile yüzleşiyor. Mütedeyyin-muhafazakar taban da kimlik ve ideoloji meselelerini önemsiyor. Ancak bu bir kapana, tuzağa dönüşmemiş. Aksine bir hareketlilik, dinamizm ve üretkenlik doğuruyor.
Tam da bu nedenle seküler-Atatürkçü siyasetin Türkiye'de bir geleceği yok. Kazanıp kazanabilecekleri en önemli seçim başarılarını muhafazakar-mütedeyyin siyasetin taleplerini karşılayarak, onlara öykünerek, kendilerinden taviz verip rakibini taklit ederek elde ediyorlar.