'İttihatçılar'ın ihaneti

Yahudiler'in hayali gerçek oluyor... İttihatçılar, Mosanlar'ın desteğiyle Abdülhamid'i tahttan indirdi ve kısa bir sürede Yahudiler'in Filistin'de toprak almalarını sağlayacak yasayı çıkarttı...

takvim.com.tr takvim.com.tr
Kaynak GAZETE
Giriş Tarihi :22 Ağustos 2010
’İttihatçılar’ın ihaneti
Yahudi devletinin kurulması için özellikle Avrupa'daki Museviler'den büyük bir destek alan Herzl, tüm çabasına rağmen Sultan Abdülhamid'i ikna edememişti. Çünkü Abdülhamid, bu duruma asla izin vermeyeceğini sert bir dille ifade etmişti. Büyük bir şok yaşayan Herzl, taktik değiştirmeye karar verdi.
Peki bundan sonraki stratejisi neydi.

İşte Herzl'in hatıratından:
15 ŞUBAT 1902:
Abdülhamid, ikna olmuyordu. Yahudiler'in nereye yerleşeceğine hükümet karar verecek, Filistin kesinlikle bunun dışında kalacaktı. Şirkete, Mezopotamya, Suriye, Anadolu'da kolonizasyon tanınacak. İzzet'le beraber konuşuyorduk. Zatı şahane, imparatorluğun kapılarını bütün dünyadan gelecek Yahudi muhacirlere açacak, ancak gelenler Osmanlı tebası olacak, askerlik yapacak "Filistin hariç memleketin her yerinde yerleşebilirler.

Borçları birleştirerek ödeme imkânları bulunabilir, bütün madenleri işletmenizi istiyor. Altın, gümüş, kömür, petrol kuyuları" dedi. Şirket, Osmanlı olacak, yönetimde hem Müslümanlar, hem Yahudiler görev alacaktı. Sultan'a verilmek üzere bir mektup gönderdim. 'Milli himaye isteriz. Yahudi-Osmanlı şirketini kuracağız. Şirket bir yer seçecek, iskân için toprak alınacak, yahudiler orada toplanacaktı' dedim.

SULTAN ADINA CEVAP

19 ŞUBAT 1902:
İstanbul'dan ayrılıyorum. Ya tahditsiz muhacerat ya hiç olmaz. İzzet' le önemli görüşme yaptım. Banka, maden, koloni... Şirket, istediği sayıda muhacir getirme yetkisini alsın istiyoruz.
Herzl, Abdülhamid'in Yahudi bir devletin kurulmasına izin vermeyeceğini anlayınca, kendi kendine şöyle dedi. Sultan'a karşı hiç vakit kaybetmeden bir kampanya açmalı. Bu iş için de sürgün edilmiş Prensler ve Jön Türkler'le temaslar kurulmalı. Onun gücünü etkisiz hale getirmek için her türlü çalışma hayata geçirilmeli."

SİYONİZM TEHLİKESİ
Gümülcüne mebusu İsmail Hakkı Bey, Meclisi Mebusan'da yaptığı bir konuşmada Siyonizm tehlikesine dikkat çekmiş ve siyonistlerle ilişki içinde olan İttihatçılar'ın memleketi sıkıntıya uğrattıklarını dile getirmiştir. Bu gerçeği dile getirenlerden biri de Beyrut mebusu Rıza Salih Bey'di. Bu konuda emin olan Rıza Salih Bey, İsmail Hakkı Bey'in ardından Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmada şunları söylemişti: Museviler, Filistin'de bin kuruş demeyin tarlayı elli kuruşa alıyorlar. Birçok araziyi satın alıp koloniler haline getirmektedirler. 200 bin nüfusa yaklaştılar. Bu bölgenin ekonomisi tamamen ellerine geçmiştir." Önceleri İttihatçılar'la birlikte olan, sonra karşı cephede yeralan Miralay (Albay) Sadık Bey de Siyonizm tehlikesine şu şekilde dikkat çekiyordu: Bugün Siyonistler nazarında Osmanlı Devleti'nin çökmesi, hiç değilse Kudüs'ün ve Filistin'in bizden kopması istenmektedir. Masonlar da onlarla beraberdir. Hem de büyük bir destek vererek. Buralarda bir Yahudi hükümeti kurmak istiyorlar."
Miralay Sadık Bey bu uyarıyı İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin kongresine sunduğu bir raporda yapmıştı. İttihatçılar istenmeyen adam ilan etmişlerdir.
İttihatçılar'ın Osmanlı Devleti'nde ipleri ellerine almalarından ve Sultan II.
Abdülhamid'i iktidardan uzaklaştırmalarından sonra Filistin'e Yahudi göçünün kolaylaştırıldığını gözler önüne serilmektedir. Gerçekten de İttihatçılar, Yahudi devletinin kurulması için çalışmalar yapıyordu.

FARKLI BİR BAKIŞ

31 Mart ayaklanması, çıkışı ve niteliği bakımından yakın tarihimizin en karışık olaylarından biridir. Olay üzerine çeşitli tezler ileri sürülmüştür. Günümüzdeki ağırlıklı iddiaya göre 31 Mart ayaklanmasını İttihat Terakki, İngiltere ve Abdulhamid'e Filistin nedeniyle husumet besleyen Mason teşkilatları tertip ederek Abdulhamid'i tahttan indirmeyi amaçlamışlardır. Nitekim Abdulhamid'in tahttan inmesiyle Yahudiler, Filistin'de toprak satın alma izni almışlardır. İttihat Terakki ise hiçbir etkisi olmayan padişah Vahidettin sayesinde yönetime tamamen hakim olmuştur. Abdulhamid'ten sonra imparatorluk hızlı bir parçalanma sürecine giderek İngiltere de istediğini elde etmiş oldu. 31 Mart Olayı'nda İngilizlerin önemli ölçüde pay sahibi olduğuna dair önemli iddialar mevcut.

II.Meşrutiyet'in ilanı, Alman yanlısı Abdülhamid rejiminin yıkılması bakımından İngiltere'de memnuniyetle karşılanmakla birlikte Meşrutiyet'in İngiliz sömürgeleri üzerindeki etkileri çekingenlik yaratmıştır. Anayasa'nın ilanından bir hafta sonra 31 Temmuz 1908'de İngiltere Dışişleri Bakanı Edward Grey'in sarfettiği sözler hayli ilginçtir: "Eğer Türkiye Meşrutiyet'i kurar, bunu ayakları üstünde tutmayı başarır ve güçlenirse, bunun sonuçları şu an hiçbirimizin göremeyeceği noktalara ulaşacaktır. Mısır'daki etkisi müthiş olacağı gibi Hindistan'da da etkileri hissedilecektir. Eğer Türkiye şimdi bir parlamento kurar ve bu parlamento ülkeyi etkilerse, Mısır'da Anayasa ve Meşrutiyet istemleri çok güçlenecek, bizim de bunlara karşı direnme gücümüz azalacaktır. O nedenle her planı en ince ayrıntısına kadar düşünmeliyiz,"
Görüldüğü gibi İngiltere, Mısır ve Hindistan'daki çıkarları açısından Meşrutiyet'in güçlenmesine çok sıcak bakmamaktadır. Ayrıca Derviş Vahdeti ve Volkan Gazetesi'nin İngiliz yanlısı olmaları da 31 Mart Olayı'nda İngiliz parmağı olabileceğini kuvvetlendiren delillerdir.

Birinci Dünya Savaşı'nda emperyalist ülkelerin Türkiye üzerinde oynadıkları oyunlar göz önünde bulundurulursa, İngiltere'nin böyle bir şeye kalkışması uzak bir ihtimal değil.1909 yılında İkinci Meşrutiyet döneminde teşkil olunan Osmanlı hükümetinde, üç Yahudi Bakan (maliye, ticaret ve ziraat ile nafia bakanlıkları) bulunuyordu. İttihat ve Terakki'nin hazırladığı bu ortam, sonrasında azınlıkların da toprak satın alabileceğine dair kanunun yasalaşmasını sağladı. İttihatçılar'ın ihanetlerinden biri de bu idi. Yahudiler, geniş topraklar alarak üzerlerine tapuladılar.

KIBRIS PLANI İŞE YARAMADI
Herzl, 1902 yılında Yahudi devletinin kurulması için hazırladığı planın suya düşmesiyle büyük bir şok yaşadı. Filistin'den toprak alamayacağını anlayınca, bu defa hedefini Kıbrıs üzerinde yoğunlaştırdı. Ancak buna gerek kalmadı.