"Çalışmak, çok çalışmak ve hep çalışmak" Bazen konjonktür sizi bir yere getirir belki ama başarıyı sürekli kılmanın yolu; hep ve çok çalışmaktır. Durduğunuz zaman geriler ve daha sonra doğal olarak düşersiniz. Şimdi bunu neden anlattığıma gelirsek; Pazar gününden şu güne değin siyasette olan bitene bakmak bile yeterli.
Hafta sonu Antalya adaylarının tanıtım törenini yerinde izlemek üzere gittiğimiz Antalya'da; 2 dönemdir Büyükşehir Belediye Başkanı olan ve yeniden aday olan Menderes Türel'in neden başarılı olduğunu bir kez daha yerinde görme fırsatımız da oldu. "Yarının Antalya'sı" başlıklı sunumdaki yapılacaklar dev projelerin teminatı; bugüne kadar yapılan ve Antalya'ya çağ atlattıran projelerdi.
300'ün üzerindeki projenin her biri, bir kentin çehresini tümüyle değiştirmeye aday zaten. Siyasetin İdeoloji ve boş slogan üzerine değil, hizmet üzerine yapılabileceğinin en güzel örneğine tanık olduk.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın aday tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada verdiği mesajlar arasında en dikkat çekeni, AK Parti'nin siyaset anlayışını ve bugüne kadar 17 yıldır girdiği her seçimde neden açık ara 1. olduğunu da anlatıyor zaten:
"Geçen gece İstanbul'da tesadüfen seçtiğim sandık görevlilerimizden 10 tanesini saat 12 ile 01 arasında aradım. Nerede görevli olduklarını sordum, hepsi bildiler. Rehavete kapılmayın, herkes hangi sandıkta görevli olduğunu bilmeli, bir bakarsınız bir gece ansızın sizi de arayabilirim!" Bu sözleri Salı günkü partisinin genişletilmiş il seçim işleri başkanlığı toplantısında da dile getirdi. Yani; Başkan Erdoğan için de başarının anahtarı belli; Hep ve Çok Çalışın...
Biz Antalya'da bunlara tanık olurken aynı saatlerde Ankara'da CHP MYK ve ardından PM toplantısında İzmir Büyükşehir ve ilçeler ile İstanbul ilçelerinin ve diğer bazı önemli ilçelerin adaylarının belirleneceği toplantı yapılıyordu. 5 saatlik MYK ve 13 saatlik PM'de ne büyük kavgaların, ne büyük tartışmaların yaşandığını okuyorsunuz 2 gündür gazetelerde.
Yerel yönetimlerin özünün hizmet yarışı olduğu ve bu yarışta herkesin kendisinin daha iddialı olduğunu söylemesi kadar doğal bir durum yok elbette. Ama; CHP içindeki adaylık sürecinde yaşananların; en iyisini ben yaparım yarışı olmadığı da çok açık. Daha 7-8 yıl öncesine kadar "CHP kapatılmalı, vakıf haline getirilmeli" diyen 10 Aralık Hareketi temsilcilerinin artık İstanbul örgütünde ve parti yönetiminde hakim hale geldiği yapı içindeki aday belirleme süreci, 31 Mart'ın hemen sonrasındaki parti hesaplaşmalarının bir ön alma yarışına döndü.
İlkelerin veya hizmet yarışının değil; ekiplerin ve parti içi iktidar savaşının hakim olduğu bir süreci hayretle izliyoruz. CHP, artık bir partiden çok siyasi bir cemiyet gibi hareket ediyor. Ne Türkiye'nin ve milletin yaşadığı sorunlar parti yönetiminin gündeminde ne de dünyanın geçirdiği küresel değişim sürecine yönelik bir politika üretme kaygısı olduğunu söyleyebilen var mı?
PKK'nın siyasi kolu olarak çalışan HDP ile kol kola, el ele bir CHP, kimin vicdanına sığıyor?