Referandumdan sonra Türkiye siyasetinde uzlaşma ve işbirliğinin daha önemli hatta yapısal olarak zorunlu hale geleceğini dünkü yazıda ifade etmiştim. Evet bloğunu oluşturan AK Parti ve MHP'nin ilerleyen dönemlerde uzlaşma ve işbirliği perspektiflerinden de bahsettim aynı yazıda.
Bugün referandumun diğer tarafına hayır cephesinin birinci aktörü konumundaki CHP'ye bakalım.
Referandumdaki oy oranları hakkında AK Parti ve MHP için yaptığımız analiz CHP için de geçerli.
Referandum bir seçim olmadığı için %48 oranındaki hayır oylarından yola çıkarak CHP'nin gelecek bir seçimde oylarını arttıracağını söylemek mümkün değil. Ancak %48'lik seçmen bloğu CHP'ye ileriye dönük bir umut verebilir. Nedir bu umut?
Son dönemeçte bir milletvekilin yaptığı evet verenleri denize dökme çıkışı ve ondan sonra genel başkan Kılıçdaroğlu'nun söylediği "15 Temmuz kontrollü darbedir" sözlerini bir kenara bırakırsak, CHP referandum kampanyasında muhafazakâr toplum kesimlerini incitmemek için çaba sarf etti. Belki de CHP tarihinde ilk defa seçim döneminde toplumu ilericigerici, laik-dinci, karanlık-aydınlık gibi ayrımlar üzerinden ötekileştirmedi.
Evet oyu verecek seçmene saygısızlık yapmadı, onun tercihini peşinen ötekileştirmedi.
Evet ve hayır oranlarına bakarak bu taktiğinin olumlu sonuçlarını gördüğünü söyleyebiliriz. AK Parti ve MHP seçmeninin bir kısmı getireceği büyük değişiklik ve yenilikten dolayı Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi'ne mesafeli yaklaşıyordu. 15 yılda ülkenin olumlu yönde gösterdiği değişimden dolayı hâlihazırdaki durumdan memnundular ve yeniye karşı daha korumacı bir refleksle yaklaştılar.
CHP izlediği kampanya ile bu kitleleri itmedi, aksine verdiği olumlu mesajlarla hayır'a çekti. Özellikle CHP'nin neredeyse son 5 yıldır yegâne siyasi malzemesi haline getirdiği "Erdoğan karşıtlığı"nı, referandum sürecinde devam ettirmemesi kendi adına başarılı bir taktik hamleydi. Öyle ki CHP bu uğurda seçmene "referandumdan evet çıksa bile Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığının ve AK Parti iktidarının devam edeceğinin" garantisini vermek zorunda hissetti.
Referandum sonrası siyasette CHP'nin muhtemel uzlaşı ve işbirliği hedefini referandumda kendinden uzaklaştırmamayı başardığı bu seçmen kitlesi oluşturuyor. CHP, evet'i destekleyen partilere daha yakın olmalarına rağmen hayır oyu veren bu seçmen kitlesini, yapılacak ilk seçimin Cumhurbaşkanlığı veya meclis seçimi ayağından birisinde kendisine oy vermeye ikna edebilir. Örneğin Kürt seçmenin HDP-PKK kesimine yakın olan kısmı Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP'nin adayını destekleyebilir. Ancak tek başına bu destek CHP için yeterli olmayacaktır.
CHP'nin referandumda hayır oyu verdiğini iddia ettiği farklı toplum kesimlerinden de destek alması lazım.
Tam da bu noktaya mevcut CHP yönetiminin cevaplaması gereken zor bir soru var? Referandumda evet çıkmasıyla başlayan parti içi iktidar kavgasını ötelemek için dikkatleri seçimin şaibeli olduğu iftirasına yoğunlaştıran, referandumda tecelli eden milli iradeyi tanımadığını söyleyen, hatta halkı sokaklara ikinci bir Gezi kalkışmasına ve şiddete çağıran CHP politikalarını hayır oyu veren seçmenin ne kadarı onaylıyor?
CHP yine kolaya kaçıyor. Günlük kısa vadeli çıkarlar için siyaseti terk ediyor; kaosu, karmaşayı ve sokağı gösteriyor. Eskiden sonuç vermeyen bu metodun referandumla başlayan yeni süreçte sonuç vermesini beklemek beyhude.