BİR haftadır başrollerinde CHP'lilerin olduğu bir ortaoyunu izliyoruz. Birisi külliyeye gitmiş, ötekisi gidenin kim olduğunu biliyormuş, berikinin kaynağı Kılıçdaroğlu'ymuş, falancaya genel merkezde bir çete kumpas kurmuş, filanca mağdur olmuş.
Keşke arkamıza yaslanıp bu kavgayı çayımızı yudumlayarak izleyebilseydik.
Keşke bu mesele bizi hiç ilgilendirmese, CHP'nin parti içi meselesi olsaydı. Rahat rahat 'aman bize bulaşmayın da ne yaparsanız yapın' diyebilseydik.
Ama maalesef bu mümkün değil.
CHP'nin kavgalarına, kumpaslarına, Bizans entrikalarına çok meraklı olduğumuz için değil. CHP'nin içinde çıkan çirkef sağa sola yani siyasetin geri kalanına sıçradığı için mümkün değil.
Zaten kumpasın başladığı ilk günden beri CHP'liler meseleyi bir şekilde Külliye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilişkilendirmeye çalışıyorlar. Haberi yapan CHP yandaşı bir gazete, Kılıçdaroğlu açıklamalarını CHP yandaşı bir televizyon kanalında yapıyor, CHP'li Muharrem İnce'yi hedef alıyor, Muharrem İnce CHP genel merkezindeki bir çeteyi işaret ediyor, gazeteciler CHP'li, haber kaynağı CHP genel başkanı, hedef alınanlar CHP'li...
Ama nasıl oluyorsa CHP'liler aklımızla alay edercesine bu işte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın parmağı olduğunu söylüyorlar.
Gelelim meselenin bizi ilgilendiren diğer kısmına. Soru çok basit; CHP'de işin içine FETÖ taktikleri girmeden bir genel başkanlık yarışı göremeyecek miyiz? Parti içi iktidar mücadelesinde işin içine illaki gizli kamere görüntüleri, mühtehcenlik, yat çeteleri, asparagas haberler, yalan, dolan, entrika ve tuzaklar mı girmeli?
Düşünsenize meseleyi yorumlarken bile kullandığımız kelimeler +18! Sanki bir partideki genel başkanlık yarışını değil de gayrimeşru ilişkileri konuşuyoruz!
Gelelim kumpası kim kurdu, kime yaradı, kim zararlı çıktı meselesine. Baştan söyleyeyim; Kılıçdaroğlu bu işten zararlı çıkmaz. Çünkü parti delegelerini dolaylı olarak kendisi atıyor. Kendi adamı olan delegeler bir kumpası yüzüne gözüne bulaştırdı diye Kılıçdaroğlu'na oy vermeyecek değil. Muharrem İnce'nin de çok zararlı çıktığını düşünmüyorum.
Azdan az, çoktan çok gider misali. Her tarafı kayıp olsa ne kadar eder. CHP genel merkezi tarafından çoktan saha dışına çıkarılmış bir isimden bahsediyoruz. İnce bu süreçte geri adım atmasaydı, doğru hamleler yapıp genel merkezdeki çetenin 'partiyi yıpratıyor' eleştirilerine muhatap olmasaydı ne değişirdi? Sanki CHP genel başkanı olabilecek miydi? 2023'te tekrar cumhurbaşkanı adayı olabilecek miydi?
Gelelim kazanana; kendisinin adını anmayayım ama biraz tarif edeyim. Bu kumpasın kazananı olan biteni uzaktan izliyor. Bazen İstanbul'dan, bazen Londra'dan, bazen Paris'ten, bazen güney sahillerimizde bir yattan. Aman yanlış anlamayın, kumpası kendisinin kurduğunu iddia etmiyorum. Zaten kendisinin bir diğer özelliği de pek bir iş yapmaması.
Öylece izliyor, arada sırada şartlar olgunlaştığında 1-2 basmakalıp cümleyi tekrarlıyor.
Bekleyelim ve görelim; bakalım kendisinin siyaset tarzı daha nwe kadar kazanacak.