2023'teki cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi adayını henüz açıklayamayan 6+1'li masanın ekonomi yönetiminde bol keseden vaat siyaseti yapıyor. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ekonomi programlarını Ali Babacan'ın yürüteceğini ilan etmesinin ardından tartışmaya Fatih Erbakan da katılmıştı.
Konuyu köşesine taşıyan Sabah gazetesi yazarı Salih Tuna, "O halde önce Babacan'larının eline bakalım: Ekonominin başında olduğu 2010'da 49 milyar dolar, 2011'de 77 milyar dolar, 2012'de 48 milyar dolar, 2013'te 65 milyar dolar cari açık verdi. Buna mukabil matine- suare linç edilen Berat Albayrak döneminde 1.6 milyar dolar CARİ FAZLA verildi. Bundan sebep muhalif de olsa Fatih Erbakan şöyle demişti: "Babacan ekonomiden sorumlu olduğu sürede yıllık ortalama faiz ödememiz 36.5 milyar dolardı. Çok eleştirdikleri Berat Albayrak döneminde yıllık ortalama faiz ödemesi 17 milyar dolar... Eleştirip duruyor, her şey bizim dönemimizde iyiydi diyordunuz. Hayır, öyle değil. Sizin yarınız kadar faiz ödemiş. Siz onun 2 katı faiz ödemişsiniz..." CHP ittifakının ekonomideki elinin (Babacan'ın) marifeti budur, bu kadardır." ifadelerini kullandı.
İşte Tuna'nın bugünkü yazısı;
CHP Bank'ta maharet nerde?
Işıklar içinde yatası Levent Kırca'nın pardösünün cebine elini her attığında bitmez tükenmez şekilde para çıkardığı o meşhur skecini hatırlarsınız.
Hele ki "Keşke şöyle bir pardösümüz olsa" diye içinden geçirenler hiç unutmamışlardır.
Faizsiz, geri ödemesiz adeta "kişiye özel pardösü bank" sahibi olmayı kim istemez ki?
"Benim parada gözüm yok, zaten çok param var" diyenler bile en azından yoksullara dağıtmak, bedava sevap kazanmak için ister. Gerçi sevabın bedavası olmaz. Lakin ona bakacak olursak çok parası olup da parada gözü olmayanı da ben görmedim. Zira paranın da bir mantığı vardır: Azını sen kullanırsın, çoğu seni kullanır. Neyse burada keselim, konudan daha fazla uzaklaşmayalım.
Söz konusu Levent Kırca skecinde maharet pardösüdedir. Yani, pardösü gider, para da biter.
Safa Önal'ın senaryosunu yazdığı Aram Gülyüz'ün yönettiği 1966 yapımı siyah beyazlı "Pantolon Bank" adlı filmde de üç aşağı beş yukarı konu budur...
Sadri Alışık'ın canlandırdığı yiyecek ekmek alamayacak kadar yoksul Hüdaverdi bir gün Allah'a dua eder, duası bire bin kabul olmuşçasına yırtık pırtık pantolonun cebine elini her attığında para çıkartır...
"Pantolon Bank"tan 20 yıl sonra aynı konu "Şalvar Bank" (1986) adıyla karşımıza çıkar. Evet konu aynıdır lakin senaristi değişir, Hulki Saner olur. (Konumuz intihal değildir abiler, takılıp kalmayalım.) Başrolde yine Sadri Alışık vardır. Taşı toprağı altın diyerek İstanbul'a göç eden, altında şalvar üstünde eski püskü ceketiyle köylü Reşit rolündedir.
Levent Kırca'nın mezkûr skecinin aksine her iki filmde de maharet melbusatta değil eldedir.
Öyle ki, Hüdaverdi'nin pantolonunu, Reşit'in şalvarını yakarlar ama sonuç değişmez.
He iki karakter de ellerini ceplerine attıklarında para çıkartmaya devam ederler.
Bütün bunları bana iktidara geldiklerinde her şeyin güllük gülistanlık olacağını iddia eden "CHP ittifakı" çağrıştırdı.
Vaatleri gırla gidiyor. Hatta adamım Engin Özkoç iktidara gelince her eve bir ev, bir araba olmak üzere iki anahtar vaat etmiş.
Gelgelelim, ekonomide sadra şifa tek çözüm önerileri yok. Demek ki birileri bunların cebine para koyacak.
İmdi soralım: Maharet nerde, ellerinde mi ceplerinde mi?
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ekonomi programlarını Ali Babacan'ın yürüteceğini ilan ettiğine göre maharetleri hem elde, hem cepte.