AĞABABALARINIZLA AYNI KAFADASINIZ
Avrupa'nın bütün ülkelerinde, aynı durumla karşı karşıyayız. Bütün bunlara karşı sizin ali menfaatlerinizi korumak için sesimizi çıkarmayacak mıyız? Kusura bakmayın, sizden önce gelen ağa babalarınız da aynı kafadaydılar, görüyorum ki siz de aynı kafadasınız.
Eğer TÜSİAD bu gidişiyle devam ederse bu iktidarın kapısını hiç çalmasın ve görüyorum ki sizler aynı merkezden idare ediliyorsunuz. Aynı merkez belli, CHP. Oradan size neyi sufle ediyorlarsa siz de aynen o ağızla konuşuyorsunuz. Sizden önceki ağa babalarınız da böyle konuşuyordu siz de aynı şekilde konuşuyorsunuz. Öyleyse bu kapı yerli ve milli duruş sergileyene açıktır, yerli ve milli duruş sergilemeyene kapalıdır.
"Daha önce çeşitli vesilelerle ifade ettiğim gibi, ülkemizde ekonomik sorunlara teşhis yanlış koyulduğu için, tartışmalar ve çözüm arayışları da yanlış mecrada yürümektedir. Öyle diyor TÜSİAD'ın şu anda başındaki, 'Büyüme her şey değildir.' Öyle diyor, 'İhracat endeksli bir büyüme her şey değildir.' İhracat olmazsa büyüme olmazsa sen ayakta duramazsın. Bütün bu adımlar, hepsi CHP ağzı. İhracatın olmayacak, büyüme olmayacak sadece ithalat öyle mi? İthalat seni zaten bitirir, batırır. Böyle şey mi olur? 'İthalata dayalı bir ihracat' dersen bunu aklım alır. Öyle ürünler var ki bu ithalata dayalıdır. Ama ihracatı bir kenara koyacak olursan o ülke zaten yürümez. Biz bunları yapıyoruz ama sizin mantığınız, anlayışınız zaten bu işleri almaz. Bundan dolayı da iki de bir başkan değiştiriyorsunuz. Başka gidecek yeriniz de yok. Türkiye'deki enflasyon, kamu maliyesindeki bozulmadan, arzdaki azalmadan ve talepteki aşırı yükselişten değil de enerjiden kura kadar farklı sebeplerin ağırlıklı olduğu sorunlardan kaynaklandığı için, buna klasik anlayışla çözüm aramak beyhudedir.
BUNLAR NE ZAVALLI
Diyorlar ki 'Akademisyenleriniz olacak.' Be zavallı, bizim yanımızda, kurullarımızda akademisyenlerimizin olmadığını sana kim söylüyor? Bizim çalışanlarımızın içinde akademisyenlerimiz de var, partimizin içinde, TBMM'de akademisyenlerimiz de var. Biz kiminle, nerede, nasıl çalışacağını 20 yıldır ispat etmiş olan bir partiyiz. Bay Orhan, bundan sonra hangi akademisyenlerle çalışacağımızı sana sorarız, senin vereceğin isimlerle çalışırız. Kafaya bak. Bunlar ne zavallı."
Peki TÜSİAD'ın bu çıkışı ne ve Başkan Erdoğan'ın 'sen çıraksın' diyerek gösterdiği tepki ne anlama geliyor? TÜSİAD'ın amacı ne?
Konuya ilişkin Sabah Gazetesi Yazarı Okan Müderrisoğlu çarpıcı bir yazı kaleme aldı. Müderrisoğlu, "TÜSİAD YİK Başkanı Tuncay Özilhan ile TÜSİAD Başkanı Orhan Turhan arasında profesyonelce görev dağılımı yapıldığı hemen anlaşılıyordu. TÜSİAD'ın kurucu babalarının güya geri plana çekildiği ama kayyum fonksiyonu ile ikinci nesli iş başında tuttuğu TÜSİAD Yönetim Kurulu bileşimi de dikkatlerden kaçmadı. Nitekim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, TÜSİAD Başkanı Turhan'ın "çıraklığından" dem vururken, sütre gerisindeki asli isimlerin "üstad raconu kestiğini" deşifre ediverdi." dedi.
Müderrisoğlu "TÜSİAD safını belli etti, asıl mücadele şimdi başlıyor!" başlıklı yazısında şu ifadeleri kullandı:
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, TÜSİAD'a bakışı her zaman ihtiyatlı ve mesafeli oldu, haliyle ilişkileri de iniş-çıkışlı seyretti.
TÜSİAD, iş insanları örgütü kimliği ile bazen "etki grubu", çoğu zaman "baskı grubu" olarak rol oynadı. Ama asıl rolü her hâlükârda "sistemik dizayn odaklı" gelişti.
Mesele, Hükümet ile iş âlemi arasındaki "bakış açısı farklılığının" çok ötesine gitti. Halkın, dolayısıyla siyasetin seçimleri ile TÜSİAD'ın örtülü dayatmaları sıklıkla karşı karşıya geldi. Çağımızın vazgeçilmez kavram ve değerleri ile paketlenip sunulan TÜSİAD raporları ise "Türkiye'nin istikameti" tartışmalarını alevlendirmeye yetti de arttı bile!
Maalesef, yüzyılımızın demokratik değerlerine yüklenen anlam ve misyonun, TÜSİAD'ın beyanlarında bambaşka niteliğe dönüştüğü de görüldü. Fikir ve ifade özgürlüğü sınırlarında yorumlanması beklenen TÜSİAD açıklamalarının Ankara'da tepkiyle karşılanması, kimileri için yadırgatıcı bulundu. Oysa perde arkasına bakabilenler, büyük patronların beklenti ve önerilerini değil, "mutlak doğru kabul ettikleri" modelin uygulanmasına dair zorlamayı gördüler.
Evet, TÜSİAD'ın kendi penceresinden "uyarı görevini yerine getirdiği" de gözlendi, "tarihe not düşme çabası" da. Bu anlaşılabilir çıkış veya duruşun, "özünde masum olmadığı" gerçeği, Başkent'in kritik siyasi mahfillerinde hiç akıldan çıkarılmadı. TÜSİAD imzalı demeçlerin ya da manifesto içerikli konuşmaların, kritik eko-politik geçiş dönemlerinde ürettiği karşılık, ister istemez soru işaretlerini artırdı. Yani, TÜSİAD isminin geçtiği tüm faaliyetlerin Türk milletinin isteklerinden ziyade, küresel sistemik tasarımların Türkiye'ye uyarlanması gayreti olduğu düşünüldü.
TÜSİAD yöneticileri de hareketlerinde son derece bilinçli idiler. Anlık beyanatlar vermediler. Cumhurbaşkanının tepki göstereceğini hep hesaba kattılar. Yanlış anlaşılma kaygısı gütmediler. Hükümete ve siyasal yol haritasına demokratik rıza göstermekten ziyade adeta "bir süre katlanılması gereken" kadrolar ve icraatlar olarak baktılar!
Güncel gelişmeler ışığında TÜİSAD Yüksek İstişare Konseyi'nden (YİK) yansıyan son ifadelere baktığımızda...
YİK Başkanı Tuncay Özilhan ile TÜSİAD Başkanı Orhan Turhan arasında profesyonelce görev dağılımı yapıldığı hemen anlaşılıyordu.
TÜSİAD'ın kurucu babalarının güya geri plana çekildiği ama kayyum fonksiyonu ile ikinci nesli iş başında tuttuğu TÜSİAD Yönetim Kurulu bileşimi de dikkatlerden kaçmadı.
Nitekim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, TÜSİAD Başkanı Turhan'ın "çıraklığından" dem vururken, sütre gerisindeki asli isimlerin "üstad raconu kestiğini" deşifre ediverdi.
Evet, Erdoğan, TÜSİAD'ın ekonomi programını ve Külliye'deki kadroları hedef alan sözlerine, sert biçimde cevap vermeyi önceledi.
Gel gör ki...
Bam teline henüz dokunulmadı.
Zira TÜSİAD YİK Başkanı Tuncay Özilhan'ın, yeni küresel sisteme dair tahlili, görünür gelecekteki kavganın büyüklüğünün habercisi idi. TÜSİAD, mutlak olarak AB-ABD ekseninde konuşlandığını, Avrasya eksenini de içeren çok boyutlu ve çok dengeli Türkiye konuşlanmasına asla yakınsamayacağını açıkça ilan etti.
İşte bu ahvâl ve şerait içinde...
"Bundan sonrasını, dünyanın gidişatına ilişkin kurgular karşısında milli politikaların direnci belirleyecek" diyebiliriz!