Dünya küresel firavunların tezgahladığı muazzam bir oyuna sahne oluyor. Bu oyunda başrolü İsrail ve İran'a verdiler.
İki ülke de küreselcilerin hayal ettiği Yeni Dünya Düzeni'ne hizmet için birbiriyle yarışıyor.
Bazıları "İran ve İsrail dost değil tam tersi savaşıyor.
Ne alaka" diyebilir. Unutmayın DEAŞ ve PKK birbirini yiyor ve boğazlıyordu. Onlar sayesinde Suriye parçalarına ayrılıp, ABD'nin bu ülkeye yerleşmesine, İsrail'in işgal ettiği Golan Tepeleri'nin meşruiyet kazanmasına yol açtı. Şimdi, hem 1500 DEAŞ'lı mahkum hem de PKK İsrail ordusunda üniforma giyip, en ön saflarda el ele Filistinli avına çıkıyor. Bu işler böyledir. Oyuncular ellerine verilen senaryoyu okur, bugün düşman olanlar, senaristlerin yaptığı lüzumlu değişiklikle yarın kanka oluverirler.
Sovyetler Birliği döneminde CIA'nın Ortadoğu uzmanı Graham Fuller'in projesi hayata geçirildi. "Ilımlı İslam, Yeşil kuşak" adı verilen projeyle, Müslümanlar komünizme karşı savaştırılmak ve kullanılmak üzere hazırlanan senaryoda rol aldı. Sovyetler dağıldıktan sonra krizlerden beslenen ve istedikleri düzeni savaşlarla kuran küresel firavunlara yaşadığımız dönemde yeni bir düşman lazımdı. O düşmanı da belirlediler. Aşama aşama dünya sahnesinde vizyona soktular. Yeni düşman İslam dünyasıydı. İslamafobi oluşturulacak, bu senaryo üzerinden milyonlarca Müslüman katledilip, özellikle Ortadoğu'da yeni haritalar çizilecekti.
Yıllardır bu plan üzerinde sabırla dokuyarak bugünlere taşıdılar.
Önce sömürdükleri ülkelerde fakirleştirdikleri halkların üzerine bir de savaş veya iç savaş belasını sardılar. Ardından milyonlarca insanın ülkesini terk etmesini sağladılar. Mültecilerin büyük çoğunluğu Müslümandı.
Onların üzerinden ve DEAŞ gibi kullanışlı terörist elemanların katkılarıyla dünyada İslamafobi'yi patlattılar. Yeni düşman algısı sistematik çalışma sonucu hemen belirlenmişti. Naziler Yahudileri katlediyordu 2. Dünya Savaşı'nda. Mülteci operasyonu ve İslamafobi planları üzerinden o Nazileri de Yahudi işbirlikçisi haline getirdiler tüm dünyada.
Nasıl Hitler Almanyası'nı yerle bir edip, boynuna tasma geçirdilerse ve bugün İsrail'in en büyük uşağı haline dönüştürdülerse, yeryüzündeki tüm ırkçıları bir anda mülteciler üzerinden İslam düşmanı yapıverdiler. Artık neredeyse Avrupa başkentlerinin tamamında Kur'an-ı Kerim'ler yakılıyor, Avusturya'da bile Nazi hayranları iktidara gelip İsrail destekçisi oluyordu.
Sürekli Kur'an-ı Kerim yakarak Hollanda'da oy patlaması yaşayan Geert Wilders bile hükümet olabilmek için İsrail vatandaşı Gidi Markuszower'i bakan yapmaya çalışıyordu.
Gidi MOSSAD üyesi olduğu için güvenlik soruşturmasına takılıyordu. Nazi partisinin lideri Geert Wilders son dönemdeki Müslüman soykırımı için her fırsatta "Yaşasın İsrail" diyordu..
Katoliklerden Ortodokslara kadar tüm Hristiyan dünyası İsa Aleyhisselamı Yahudilerin büyük işkenceyle öldürdüğüne inanıyor ve nefret ediyordu.
Onları da sepete koymak için Yahudilere hizmet etmeyi cennetin anahtarı olarak gören Hıristiyan Evanjelizm mezhebini patlatarak ve ABD'ye hakim olmasını sağlayarak düğmeye bastılar.
Yıllar öncesinden başlatılan planın bir parçasıydı bu. Artık İsrail'i korumanın ve ne vahşet işlerse işlesin yanında olmanın cennete giden yol olduğuna inanan Hıristiyan Evanjelistler, küresel firavunların dünyanın jandarması haline getirdiği ABD'de iktidara geliyor, Biden gibi başkanlar Yahudi kongrelerinde bas bas bağırıyordu. "Siyonist olmak için Yahudi olmaya gerek yok. Ben Siyonistim" diye. Bu küreselcilerin boynuna tasma takıp, İsrail'in hizmetine verdiği uşaklar sayesinde Hıristiyanlığın tüm mezhepleri de İslamafobi kampanyasına balıklama atlıyordu.
Önce belirlenen hedeflerde fitneler çıkarılıyor, ardından Müslüman avı ve soykırımı başlatılıyordu. Mısır Devlet Başkanı'na geçmişte "İsrail'i vuralım" diye yalvarıp savaşa girmesine yol açan kişi onun damadıydı. Yıllar sonra MOSSAD ajanı olduğu resmi ağızlardan açıklandı. Bu işler böyleydi.
BCC'de önceki gün ilginç bir haber vardı. İngiliz istihbaratından alınan bilgilerle Lübnan'daki Hizbullah tahlili yapılıyor ve o haber analizde aynen şu cümle kuruluyordu; "Yakın zamana kadar, Hizbullah'ın Lübnan'daki başlıca siyasi müttefiklerinden biri, o dönem en büyük Hristiyan partisi olan Özgür Yurtsever Hareketi'ydi (ÖYH). Yıllar boyunca birbirlerini desteklemek için pragmatik bir anlaşmaları vardı. ÖYH'nin değerli bir Şii siyasi müttefiki vardı ve Hizbullah da hemen silahsızlandırılmasını istemeyen bir Hristiyan destekçiye sahipti" deniyordu. Lübnan'da küresel firavunlar müthiş bir sistem kurmuşlardı. Hizbullah paralel devlet ve ordu kurmuş ve kimse durduramıyordu.
Lübnan ordusundan daha güçlü olan Hizbullah ordusunun silahsızlandırılması için muhalefet kendini yırtarken Batı destekli Hıristiyan parti "Hayıır" diye bağırarak karşı çıkıyor, tüm yolları tıkayarak bugünlere hücrelerine kadar silahlı olarak taşınmasını sağlıyordu. Çünkü küresel firavunların planları için böyle bir yapı lazımdı. Günü geldi, Ortadoğu fitneleri için sahaya sürüldü. Yıllarca bu plan gereği ülkelerde paraya boğulan STK'lar, devşirilmiş elemanlara bir de silahlı ordular ekleniyordu.
Zaten Ortadoğu'daki devletleri yönetenlerin de çoğu, ABD ve İsrail sayesinde o tahtlarında oturuyordu ve göbekten bağlıydılar. Böyle bir dönemde "Filistin umurumda değil" diye açıklama yapma mecburiyetinde bile olan Suud Prensi Salman gibi elemanlar küreselcilerin planı çerçevesinde hiç çekinmeden bunları söyleyebiliyordu. Çünkü görev adamıydı.
Bazıları İran'ın İsrail'i füzelerle vurmasından dolayı sevinç çığlıkları atıyor. Ancak bunun sayesinde İsrail'in köpeği haline gelen ABD bölgeye savaş uçakları ve asker yığıyor.
Küresel Firavunların oyuncağı haline geliyor, yeni haritalar için karargah kuruyor. Kimse bir sonraki aşamayı hiç düşünmüyor ve görmüyor. Trump'ın önceki gün İran-İsrail çatışması için sarf ettiği "Çocuk kavgası gibi" sözleri derin anlamlar barındırıyor.
Çünkü ikisi de küresel planda "Bizim çocuklar" olarak geçiyor.
Unutmayın İran petrollerini devletleştirip küresel şirketleri kovduğu için Şahı indiren de, bugünkü İran rejimini kuran da küresel firavunlardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önceki gün "Bir sonraki hedef Türkiye" sözlerini sarf etmesi boşuna değil. Ortadoğu'daki fitne ateşini İsrail-İran çatışması üzerinden kuran ve bu iki ülkeye başrol veren küreselciler, bölgeyi yangın yerine çevirecek savaşta Türkiye'nin de parçalanması için yanıp tutuşuyor. Unutmayın.
Küresel firavunların tüm medyası aynı anda düğmeye basarak Başkan Erdoğan'ı diktatör ilan etmiş, yıllarca dergilerinde dahi kapak yaparak yerden yere vurmuş, Mason locası imamları bile olan FETÖ'yü darbeye teşvik edip, 15 Temmuz'dan sonra "Generallerimiz tutuklanıyor" diye ciyak ciyak bağırmışlardı.
Abdülhamid Han'a ne yaptılarsa, aynını Başkan Erdoğan için de uygulamışlardı. Ancak tüm planları her defasında geri tepti.
Çünkü zalimlerin kazanma şansı yoktu. Hitler Yahudileri katlederken yeni dünya düzeni kuracağına inanıyordu. İsrail'in kurulmasına yol açtı. Şimdi onun bıraktığı Almanya, İsrail'in köpeği haline geldi. Netanyahu da tıpkı Hitler gibi küresel planlarla Müslüman katliamı yapıyor. Bu zulüm operasyonu ona tıpkı Hitler gibi son hazırlayacak ve ülkesine de tasma vurulacak. Bundan zulme en büyük tepkiyi veren ve Yeni Dünya Düzeninde söz sahibi olacak "Büyük Türkiye" doğacak.