İnsanın asabı bozuluyor... Türkiye'de bazılarının aptalca gündemlerin peşinde koştuğunu gördükçe... Saçma sapan iç tartışmaların içine çekmek için yırtınıyor birileri... Halbuki herkesin istisnasız odaklanması gereken bir durum var ortada.... Dünya nereye gidiyor?.. Bu soruya kilitlenmek şu an itibariyle tarihi ve hayati bir sorumluluk gerektiriyor.
Derin sularda yüzen bir dostum ilginç notlar gönderdi bana. "Çin intikam alacak. Herkes hazır olsun" diye başlıyordu ve "Amerika'da dostlarınız varsa söyleyin hemen terketsinler" çağrısı ile devam ediyordu. Çin'in bir taraftan Corona virüs ile mücadele ederken diğer taraftan Pekin'de derin yapıların bu virüs saldırısına ABD'nin neden olduğuna inandığını belirtiyordu. Çin'in Virüs savaşları intikam duygusuyla Amerika'ya taşıyabileceğine işaret ediliyordu o notlarda. Okuduğunuzda dehşete kapılacağınız satırlar vardı. Bundan ancak film senaryosu olur diyor gülümsüyordunuz. Ve derken ABD'den haberler gelmeye başladı. Corona virüsü önce başkent Washington'da ortaya çıktı. Ancak asıl patlama NewYork'ta yaşandı. Ölümler başladı. 20 kişi hayatını kaybetti. 500'ü aşkın kişide virüs tespit edildi. Ancak tüm ülke testten geçmemişti. Uzmanlar sayının yüzbinleri aşabileceğinden bahsediyordu. ABD Başkanı ve yardımcısının gittiği toplantıda bile virüs çıktı. Virüs Trump'la aynı salonda dans ediyordu. NewYork ABD'nin kalbiydi. Dünya Finans Merkezi'ydi. Çin virüsle trilyon dolarlar kaybetmiş, ekonomisi çökmüştü. Şu ana kadar Corona'nın dünyaya maliyetinin 15 trilyon doları aştığı açıklanıyordu. Bu katlanarak devam edecekti. Ve dünya Finans Merkezi NewYork'ta da salgın başlamıştı. Televizyonlara çıkarılan doktorlar "Daha fazla ölümlere hazırlıklı olun. Ancak ne olur paniğe de kapılmayın" çağrıları yapıyordu. Toplu bir araya gelmeler, konferanslar, konserlerin iptal edilmesi isteniyor, üniversite öğrencilerine evden internetten ders verilmesi isteniyordu. ABD'den önceki gün dönen dostumun ilk sözü "Allah'a şükür sağ sağlim geldim" şeklindeydi. ABD'de yaşanan ve yaşatılan virüs dehşetiyle paniğinin bir geri dönüşüydü bu "Şükür" edacıkları. Yaşanan paniğin asıl göstergesi NewYork eyaleti Valisi Andrew Couma'nın açıklamalarında kendini gösteriyordu. Vali Couma "Çin ve İtalya'daki gibi herşeyin kapanmasını engellemeye çalışıyoruz" diyordu. Çinde milyonlarca fabrika kapanmıştı. İtalya'da kuzey evden çıkmıyor, 16 milyon insan karantinaya alınıyor, Vatikan'da Papa yardımcısı yatağa düşüyor, ülkede hayat duruyor, Güneydekiler, "Kuzeyliler buraya gelmesin" diye sokaklara dökülüyordu. Ülkenin yarısı, diğer yarıya vatan topraklarını kapatıyordu. NewYork valisinin anlatmak istediği buydu. "Bizim de Çin ve İtalya gibi koskoca şehri kapatma riskimiz var" diyordu. Dünya Finans Merkezi'nin kapanmasının ne anlama geleceğini de herkes biliyordu. Yeryüzünde ekonomilerin allak bullak olacağı bir dönem kapımızdaydı. İran'da da 5 Bakan, 24 milletvekili ve iki Cumhurbaşkanı yardımcısı karantina altındaydı. Liderler bile virüsle vuruluyor, BAE'nin başı, yastığa düşüyordu.
Böyle bir ortamda ekonomik savaş giderek şiddetini artırıyor, ABD'nin kuklası S.Arabistan bir saatte petrol fiyatlarında yüzde 30 düşüş sağlıyordu. 40 doların altına inen petrol fiyatları 31 doları görüyordu. Bu rakamlar, 30 dolar seviyesinde kalırsa, üretim maliyetleri yüksek olan Rusya'nın batması, Putin'in devrilmesi demekti. Avrasya'nın en güçlü iki ülkesi Çin ve Rusya'da alarm zilleri çalıyor, Moskova'da sürekli halka "Panik yapmayın, yeterli dövizimiz var" diye moral açıklamaları yapılıyordu. Bir yerde kriz varsa moral konuşmasına ihtiyaç var demekti. İpekyolu'nun en önemli iki ülkesi İran ve İtalya'da da hayat duruyordu. İngiltere ise hala Brexist derdindeydi. Almanya siyasi belirsizliğin doğurduğu boşluk nedeniyle karın ağrısı ile uğraşıyor, AB mülteci akını kabusyla başka bir noktadan daha vuruluyordu.
Kaos, virüs, Para yeni silahtı. Yeni bir dünya kuruluyordu. Büyük bir yıkım yaşanarak hem de... Böyle bir ortamda hala birileri "Acaba hükümet krizi yaşanabilir mi" sevdasında sosyal medyada, değişik mecralarda küçük hesap peşinde, küçük fotoğraflara sığınarak yaşıyordu. Ülkemizdeki bu zavallılar dünyalı değildi. Sanırım bu galaksiden de değiller. Çünkü galaksimizde başka yerde hayat yok. Acaba başka bir paralel evrenden mi geldiler? Kim bilir?