"Trump; "Ben deliyim"

Eklenme Tarih 16 Kasım 2024

TRUMP bir ay önce Wall Street Journal gazetesine demeç veriyordu. "Rusya lideri Putin benim ne kadar deli olduğumu bilir" diyordu. İlginçti.
ABD Başkanı kendisinin deli olduğunu söylüyordu. Putin'e Ukrayna savaşı çıkmadan önce yüzyüze yaptığı açıklamaları da bu deliliğe örnek gösteriyordu;
"Putin'e dedim ki: 'Vladimir, eğer Ukrayna'nın peşine düşersen sizi çok sert vuracağım, inanamayacaksın. Moskova'nın tam ortasından sizi vuracağım.
Biz dostuz, yapmak istemiyorum fakat başka çarem yok.' Putin, 'Yok artık.' dedi, ben de 'Var artık. Kubbeleri kafanın üstünden uçuracağım.' dedim. Biliyorsunuz o kubbelerin altında yaşıyor." diyordu.
Ancak Putin Ukrayna'ya dalıyordu. Bugün geldiğimiz noktada ise Trump yeniden başkanlık koltuğuna oturmaya hazırlanırken "Ukrayna her Washington'a başkanını gönderdiğinde bizden para çarpıp soyuyor. Bunu durduracağım.
Kiev derhal Moskova ile anlaşmalı ve işgal edilen topraklarını Rusya'ya vermeli. Tek çözüm bu" diyordu. Önce "Ukrayna'ya girersen kubbeleri yani Kremlin sarayını başına yıkarım" diye uyardığı Putin'e karşı aradan geçen yılar sonrasında "İşgal ettiğin topraklar sana ananın ak sütü gibi helal koçum" noktasına gelen bir dengesiz Trump vardı ortada. Zaten bugünlerde Avrupa Birliği üyesi ülkelerin yaptığı tüm toplantılarda birinci gündem maddesi Trump'ın bu dengesizliği ve "Öngörülemez" oluşuydu. Herkes bu dengesizlik ve öngörülemezlik karşısında ne yapılması gerektiği konusunda kafa yoruyor, fikir alışverişinde bulunuyordu. Trump'a karşı seçimi kaybeden Kamala Harris ise daha ileri gidiyordu. "Trump, Beyaz Saray'a bir daha asla 300 metreden fazla yaklaşmasına izin verilmemesi gereken tehlikeli bir deli" diyordu. Amerikan basınında da sürü halinde psikologlar yayınlara çıkıyor, makaleler yazıyor Trump'ın şizofren olduğunu söyleyerek Kamala'ya destek veriyordu.
Neler oluyordu? İsrail- Gazze savaşını ve diğer tüm savaşları iki günde bitireceğini seçim vaadi yapan Trump, daha koltuğuna oturmadan Savunma Bakanı ve Dışişleri Bakanı adaylarını açıklıyor ve bu isimlerin İsrail aşığı iki savaş yanlısı Şahinlerden seçilmesi ne anlama geliyordu? Dünya "Bir delinin kuyulara atacağı taşlar" dönemine mi giriyordu?
Amerikalı stratejist dostuma bu soruları yönelttim. Güldü.
"Deli adam teorisine bak sevgili Hazar. Cevabı orada" dedi. Sonra "Dur seni uğraştırmayayım." diyerek başladı anlatmaya. "Deli adam teorisi"nin Başkan Nixon döneminde hayata geçirildiğini ve fikir babasının ABD eski dışişleri bakanı ve ülkenin en derin adamı Kissinger'e ait olduğunu söyledi.
Buna göre Vietnam savaşını ABD kamuoyundaki baskılar nedeniyle bitirmek isteyen başkan Nixon, Rusya'nın desteklediği komünist gerillalara karşı savaşan ve Washngton yönetiminin yanında olan Vietnam hükümetinin beş yıl daha iktdarda kalmasını istiyordu. "Barış masasına oturalım, sulh yapalım ama bizden yana olan hükümet 5 yıl daha yönetsin, sonra sizin istediğiniz olsun" diyordu.
Rusların bunu kabul etmeme ihtimali yüksekti. O yüzden Nixon pazarlık gücünü artırmak ve kabul ettirebilmek için karşı tarafı kendisinin deli olduğuna inandırması gerekiyordu.
Moskova ve Vietnam'daki komünist yönetimin, ABD başkanının mantıksız ve dengesiz olduğunu düşünmesini sağlamak üzere Kissinger yola çıktı. "Deli adam" teorisi sayesinde ABD'nin öngörülemeyen dengesiz başkanından gelecek tepkiden korkacaklar ve kışkırtmaktan kaçıp tavizler vereceklerdi. Kissinger bu teori uyarınca Moskova ve Vietnam'da hasımlarıyla yaptığı görüşmelerde "Bizim Başkan sağı solu belli olmayan bir deli.
Onun isteklerini kabul edin.
Nükleer silahları ateşleyecek düğme sadece onun elinin altında ve bunu yapabilecek kadar deli üstelik" diyordu.
Hitler de bu teoriyi kullanmış, 2. Dünya savaşının ilk dönemlerinde birçok ülkeye rakiplerinin bir deliden korkmasını sağlayarak elini kolunu sallayarak girmişti. Irak'ı işgal eden Başkan Bush da bu teoriyi sahaya sürenlerdendi.
Bugün bakıldığında ne yapacağı öngörülemeyen ve "Deli" takılan bir diğer isim de İsrail Başbakanı Netenyahu idi.
Amerikalı dostum, Trump'ın bu Nixon-Kissinger çıkışlı bu teorinin faydalar sağladığına inandığını ve buna göre hareket ederek "Öngörülemez-dengesiz bir deli" görünmeye çalıştığını aktardı.Savunma ve Dışişleri bakanlıklara seçilen son isimlerin hem soykırımcı İsrail yanlısı hem de ABD'nin "Şahin" kanadına üye olmalarını buna bağladı.
Ülkelerle yapacağı pazarlıklarda potansiyel olarak irrasyonel, geleneksel normlara uymayan ve beklentilere meydan okuyan bir ABD başkanının aslında bir psikolojik taktik uyguladığını aktardı. Böylece belirsizlik, ve korku masada karşısına gelen ülkeleri karar almada zorlayacak hatta planlarını değiştirip tavizler vermeye kadar götürecek, uzlaşmaya yanaştıracak bir ruh haline sokacaktı. Ne de olsa "Deli adam teorisi" rakipleri dengesiz bir liderin bir sonraki hamlesinden emin olmayacak hale sokuyor, stratejik avantajlar sağlıyor ve daha olumlu sonuçlar elde edebilecek noktaya taşıyordu. Trump'ın ABD çıkarlarını koruma adına inandığı ve kullanmak istediği yöntem "Deli takılma" operasyonuydu..
Amerikalı "Savaşları, savaş tellalığı yapan bakanlarla korkutarak durdurmayı deneyecek" diyordu.
İlginç bir yaklaşımdı.İlk bakışta deli saçması gibi gelen bu iddianın ne derece isabetli olduğunu önümüzdeki süreç gösterecekti.
ABD'in İsrail yanlısı yeni Dışişleri Bakanını da sordum.
"Adamın Türkiye karşıtı söylemleri, icraatları, FETÖ yanlısı görüntüsü de var." diye hatırlattım. Yine güldü. "Evet ama Türkiye yanlısı icraatları da var. Neden onları atlıyorsunuz" dedi. Rubio 2015'te NATO'nun Türkiye'ye daha fazla siyasi ve askeri destek sağlaması gerektiğini hatta hava savunma sistemlerimizin güçlendirilmesi gerektiğini söylüyordu..Türkiye'ye hem askeri destek hem de barındırdığı mülteciler için destek verilmesi gerektiğini vurgularken,, Erdoğan'ın İdlib konusunda doğru yerde durduğunu belirtiyordu.
Türkye'nin, Ukrayna'nın savunulmasında Bayraktar TB2'leri vererek Rusya'nın ikmal hatlarına büyük hasarlar verdiren önemli bir müttefik olduğunu vurguluyordu. Amerikalı finalde "Sayın Hazar, ABD'yi yönetecek yeni kabine, daha önce isterse Türkiye'yi yerden vursun. Ancak iş yönetmeye gelince ABD'nin çıkarları ve Pentagon'un önlerine koyacağı dosyalara göre hareket etmek zorundalar. Eski görüşler çöp olur. Şu anda yeni seçilen Dışişleri Bakanı yakın geçmişte Trump'a her yerde sövüyordu.
Şimdi en büyük Trumpçı.
Dış politkada asla kafalarına ve ideolojik görüşlerine göre karar veremezler. Derin yapılar ne derse o. Üstelik Türkiye ABD için kimsenin hayal edemeyeceği kadar önemli bir ülke. Bunu kaybetmeye kalkarsa o zaman Trump'ın gerçekten deli olduğuna inanın" dedi.
Bakacağız, göreceğiz. Deli mi?