ABD ile Suriye arası 11 bin 89 kilometre. Rusya ile Suriye arasında ise 5421 kilometre var. İran ile Suriye arasında yüzölçümü 437 bin kilometrekare olan koca bir Irak yer alıyor. Ancak bir bakıyoruz bu üç ülkenin bayrakları da Suriye'nin hemen her yerinde dalgalanıyor. Bayraklar dikildiği gibi, teröristleri taşıyan araçlarda bile dalgalanıyor. Ne Rusya'da, ne ABD'de ne de İran'da bir kişi çıkıp "Bizim binlerce km ötede bayrağımızın ne işi var" demiyor. Hatta aklının ucundan bile geçirmiyor. Önceki gün Suriye'de rejim muhalifleri Halep'e giriyor. Esad rejiminin "Halep düşebilir ama Halep Kalesi asla" dediği ve karargah olarak kullandığı o surlarda ilginç bir olay yaşanıyor Kale de düşüyor ve bir fotoğraf tüm dünyaya servis ediliyor. O fotoğrafta bir kişi Halep Kalesi surlarına Türk bayrağı dikiyor.
Türkiye'deki muhalefetin yandaş ötesi yandaşlarından biri "O Türk bayrağının orada ne işi var" diyor. Akıl tutulmasının dibini yaşıyor ve yaşatmaya çalışıyor adeta. Halep yüzyıllarca bir Türkmen şehriydi. Hatta ecdadımız Anadolu'ya gelmeden önce bile Türk'tü. Çanakkale savaşında Halep'ten gelen tam bin çocuk bu topraklar uğuruna can vererek şehit düştü. Şehadet şerbeti içerken "Benim ne işim var Çanakkale'de" demedi. Tam tersine gülümseyerek gözlerini yumdu. Sadece bin çocuğun anısına bile o Halep Kalesi surları Türk Bayrağını sonuna kadar hak ediyordu.
O kalenin her taşında bize Anadolu'nun kapısını açan Malazgirt fatihi Sultan Alparslan'ın akıl hocası Sultan Zengin'in alın teri vardır. Bugünlere taşınmasında Osmanlı'nın büyük emeği ve gözyaşları vardır. Yeryüzünde Türk bayrağını en çok özleyen ve hak edenlerden biridir o çileli surlar. Sevgilinin sevgiliye kavuşmasını bile sindiremeyenler ne anlar bu tarihi buluşmadan. Dünyaya bayrak yıoluyla verilen çok anlamlı bir mesaja dahi içimizde katlanamayan içimizdeki herşeye muhalifler bas bas bağırıyorlar her yerde; "Suriye'de ne işimiz var" diye. Halbuki Çanakkale'de Afrika'dan Asya'ya, Balkanlardan Kafkaslara kadar uzanan devasa yelpazeden binlerce insan Hilal uğuruna can vermeye koştu.
Şam'dan bile çok sayıda şehit vardı Çanakkale'de. Endonezya, Malezya, Türkistan, Arnavutluk, Bosna Hersek, Bulgaristan, Yunanistan ve Ortadoğu'nun tüm ülkelerinden delikanlılar oradaydı.
Hiçbiri "Ne işimiz var Çanakkale'de" demedi. Tam tersine "Buraya ölmeye, sevgiliye, Yaradana Hilal uğruna şehit olarak kavuşmaya geldik" dediler sevinç gözyaşlarıyla. Coşkuyla bir hilal uğuruna ölüme koşup nice batan güneşler kervanına katıldılar. Birinci Dünya Savaşı boyunca Osmanlı sancağı altında savaşan Suriyeli sayısı 30 bindi. Şehit olan Haleplilerin ise neredeyse yüzde 60'ı Çanakkale'de can vermişti. Halep'in Hilal aşkıyla Çanakkale'de verdiği şehit sayısı 41 ilimizin şehit sayısından fazlaydı. Ay yıldızı bağrına basmayı en çok hak edenlerden biriydi Halep. El Bab bile 100'e yakın şehit verdi. Bir Halepli Çanakkale'de Hilal düşmesin diye canını ortaya koyuyorsa, o Hilal de yıldızla birlikte tabii ki Halep Kalesi'nde asılacaktı.
Güvenliğimizi tehdit eden her yere tabii ki bayrağımızla gideceğiz. Türkiye Ortadoğu'nun en güçlü ülkesi, küresel bir oyuncu ve güç. Tehdit nereden geliyorsa oralara boynunu bükecek muz cumhuriyetlerinden asla değil elbette. Başkan Erdoğan 2017'de tarihi bir konuşma yapıyor ve "Ülkemize yönelik tehditleri kaynağında yok etmek zorundayız. Şunu bir an olsun aklımızdan çıkarmamalıyız; Türkiye'nin güvenliği Gaziantep'te değil Halep'te, Hatay'da değil İdlib'de, Mersin'de değil Kıbrıs'ta, Kars'ta değil Nahçıvan'da, Artvin'de değil Batum'da, Trakya'da değil Balkanlar'da başlar, bunu böyle bilelim." diyordu. Türkiye'nin güvenliğine silah doğrultanlar, askerlerini Halep dahil birçok yerden kaçırarak terörist PKK'ya alan açanlar tabii ki Halep Kalesi'nde Türk bayrağını göreceklerdi.
Başka neyi görebilirlerdi ki?