1.5 MİLYARLIK İslam dünyası neden "Aynı duruşu" sergileyip, krizlerde güç gösterisi yaparak sorunları neden çözemiyor? Bu soruya ilginç bir cevap da Amerikalı gazeteci ve makale yazarı Robert Usphur Woodward'dan geldi. Robert'in yeni yazdığı "War" adlı kitabı şimdiden en çok satanlar listesine giriverdi.
Yabana atılacak bir gazeteci değildi.
Kaleme aldığı onlarca kitabı vardı. Hepsi de çok ses getirdi. Yıllardır Washington Post'da çalışıyordu. Daha da ötesi Başkan Nixon'un istifaya götüren Watergate skandalını ortaya çıkaran isimdi. Kitaplarında ABD ve İngiltere'nin sahte belgelerle "Irak'ta kimyasal silah var" diyerek nasıl işgal ettiklerini de anlatıyordu.
Robert şimdi son kitabında "1.5 milyarlık İslam dünyası yaklaşık 10 milyon nüfuslu İsrail'i nasıl halledemiyor. Üstelik bu 10 milyonun yüzde 30'a yakını da müslüman" şeklindeki soruya da adeta cevaplar veriyordu.
Özellikle Ortradoğu'daki sahte gözyaşlarını, yalanları, dönen dolapların aktarıldığı kitapta ABD Başkanı Biden ve Blinken'in Arap krallarla, prenslerle yaptığı görüşmelerin perde arkası okuyucu ile buluşturuluyordu.
Blinken gittiği hemen her Arap ülkesinde konuştuğu yöneticilerin Gazze'deki Filistinlilerin halledilmesini istediği gerçeği ile karşılaşıyordu.
Ürdün Kralı II. Abdullah, ABD Dışişleri Bakanı Blinken'e "İsrail, yıllar boyu Hamas'ı desteklemişti ve on milyonlarca doların onlara akmasına göz yummuştu. Halbuki Hamas konusunda İsrail'i uyarmıştım:
Hamas, Müslüman Kardeşler kökenlidir. Dolayısıyla İsrail'in bu örgütü hezimete uğratması şarttır. İsrail, Batı Şeria'daki Mahmud Abbas yönetimiyle işbirliği yapıp onunla birlikte hareket etmelidir. Ancak bunu kamuoyu önünde açıkça söyleyemem" diyordu.
Ürdün Kralı açıkça ABD'li bakana "İsrail Hamas'ı hezimete uğratmalı" ricasında bulunuyordu. Blinken Bahreyn'e geçiyor ve orada da "Hamas çok tehlikeli ve mutlaka mağlup edilmeli" isteği ile karşılaşıyordu.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman ise Blinken'e "İsrail ile ilişkileri normalleştirmek istemekle yetinmiyorum. Bunun bir an önce gerçekleşmesini de arzuluyorum. Normalleşme sürecimiz ise henüz bitmedi.
Ancak şu anda 7 Ekim Baskını olaylarının yol açtığı müşkülat ve sorunların bitmesini bekliyorum" diyordu.
Yani "İsrail ne yapacaksa yapsın şu işi bir an önce bitirsin de hızla onlarla normalleşip, dost olalım" diyor, ardından tüm dünyayı şoke eden açıklama yapıyordu.
"Filistin umurumuzda değil" diyerek hem de. Ve dahası Gazze'de onbinlerce çocuk katledilirken Selman kendini festivallere adıyordu.
Blinken "Savaş bittikten sonra Gazze'nin yeniden inşaası için ne kadar verirsiniz" diye de soruyordu.
Selman'ın cevabı "Oradaki Netenyahu'nun pisliğine ben niye para yatırayım ki" oluyordu. Gazze'nin inşasına zırnık vermeyeceğini söylüyordu.
ABD Dışişleri Bakanı Suudi Arabistan'da meslektaşı Prens Faysal bin Ferhan El Saud ile konuşuyor ve şu sözlerle karşılaşıyordu; "İsrail, başından beri Hamas'tan emin olmamalıydı. Bunu defalarca Netanyahu'ya anlatıp uyarmıştık. Ne de olsa Hamas, zihniyet olarak İhvan meşrebindendir. Terörist bir örgüt olması hasebiyle sadece İsrail'i değil, diğer Arap liderlerini de bitirmek niyetindedir." Birleşik Arap Emirlikleri devlet başkanı Muhammed bin Zayed el Nehyan ise ABD Dışişleri Bakanı'na "Hamas sadece İsrail'in değil Arap ülkelerinin de belalı krizidir.
Hatta örgüt, İsrail'den daha çok bizler açısından tehlikelidir.
Dolayısıyla Hamas'ın imha edilmesi elzemdir. İsrail'i bu hususta uyarmıştık. Hamas bitip tükeninceye kadar İsrail savaşı bitirmesin. Biz, örgütün bozguna uğratılması için İsrail'e alan açıp fırsat sunabiliriz" diyordu.
Bilinken Mısır'a da geçiyordu. Mısır İstihbarat Genel Müdürlüğü şefi Abbas Kâmil, "İsrail, hemen ortaya çıkıp bir defalık müdahale ederek operasyon yapmasın.
Durup beklesin. Hamas militanları görünür olduklarında tepelerine inip kellelerini kessin" diyerek içinden geçenleri aktarıyordu.
Kitapta Ortadoğu'da kameralar önünde Gazze için akıtılan sahte gözyaşlarından sonra girilen odalarda yapılan satışların ve kutlamaların adeta şeceresi çıkarılıyordu.
Bir de Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad vardı.
CNN muhabiri Ben Wedeman yazdığı makalede "Hafız Esad için, gittiğim Suriye'de 'Sonsuza kadar liderimiz' sloganları atılıyordu caddelerde" diyordu. O Hafız Esad sonsuza kadar yaşamadı, lider kalamadı. Şimdi toprak altında kemikleri çürümüş durumda.
Ahmak adam işi gücü bırakıp Türkiye ile uğraştı.
PKK'yı besledi, örgütün elebaşını yıllarca Şam'da ağırladı. Rahmetli Özal, Şam ziyaretinde ona "Haydi şehir turu yapalım. Beni gezdir teklifinde bulundu. Yolda giderlerken Özal ona "Öcalan'ı neden burada besliyorsun, bu düşmanlık neden" diye sordu. Hafız Esad "Bunlar uydurma iftiralar" cevabını verdi. Özal arabanın durdurulmasını istedi. Tam Öcalan'ın ağırlandığı evin önüydü burası. "Haydi inelim, şu eve girelim bakalım kim çıkacak karşımıza" dedi. O Hafız Esad kıpkırmızı oldu.
Aradan yıllar geçti.
Şimdi oğlu Amerikalıların besleyip eğittiği ve ülkeyi böldüğü PKK'ya, Halep'ten askerlerini çekerek "Buraya siz yerleşin" çağrısı yaptı.
Suriye'yi ABD ve İsrail'e peşkeş çeken terörist PKK'ya Halep'te alan açmaya kalktı.
Ortadoğu bu ahmak liderler ve onların basiretsiz yönetimleri ile asla birleşemeyen, birbirlerinin kuyusunu kazıp, didişerek savaşan, küreselcilerin kurduğu tuzaklara kolayca düşüp, sömürülen ve kan gölüne çevrilen bir bölge haline geldi.
Türkiye yıllardır, bu ahmakların uyanıp, girdikleri bataktan el ele vererek kurtulmaları için yoğun çaba harcıyor.
Suriye'de Esad'a "Gel ülkeni birlikte kurtaralım, oradaki kan ve gözyaşını birlikte dindirelim" diye çağrılar yapıyor.
Ancak İran ve onun vekil savaşçısı Hizbullah kayığına binerek fitne ateşi içinde kendi bacağına sıkan bir ahmak oluyor. Hala Amerikan bayrağıyla topraklarında dolaşan PKK'dan medet umacak hale gelip, hızla tükenişe doğru gidiyor. Bu gidişle babasından daha süratli kavuşacak toprağa...