AKDENİZ doğalgaz savaşı tüm hızıyla sürüyor. Kıyısı olmayan 7 düvelden savaş gemileri dahi gelip burnumuzun dibine demir atıyor.
Herkes eller tetikte bekliyor. Peki sadece Akdeniz mi? Hayır... Tüm uzmanlar 10 yıl içinde büyük rezervlere sahip Ege ve Karadeniz'de de petrol-doğalgaz kavgasının patlak vereceğini söylüyor. ABD savaş gemileri sürekli uluslararası anlaşmaların tanıdığı sürelerin dışına çıkarak boşuna Karadeniz'de volta atmıyor. Rusya Kırım'ı işgal ederek boşuna Karadeniz'de kıyısı olan bir ülke haline gelmiyor.
İtalya bile ülkesinde düzenlenen Libya konferansında gizli ajanda yürütüyor.
Libya ve Mısır'ın darbeci liderlerini gizlice konferansta ağırlayarak "Akdeniz'in gizli kahramanları" ilan ediyor. Bu gündem dışı gizli ajanda nedeniyle Türkiye masayı devirip, konferansı terk ediyor. Türkiyesiz konferansta karar alınamıyor, görüşmeler fos çıkıyor. İtalya borç batağında... Kamu borçları 2.5 trilyon dolara dayandı. Sadece Avrupa Merkez Bankası'na 350 milyar dolar borcu var. Ülkede işsizlik diz boyu, sokaklarda çöp dağları taşıyor. Batma noktasındaki ülkede alınan ekonomik kararlara AB rest çekiyor, üç haftalık süre tanıyarak ültimatom veriyor. İtalyan hükümeti süre dolarken "Hodri meydan" çekiyor. Borç dağlarının Pizza kulesi gibi yan yattığı İtalya bu nedenle Sisi ve Libya'da Amerika'nın desteklediği darbeciyi özel gündemle ağırlıyor, demokrasi düşmanı katilleri "GİZLİ KAHRAMAN" ilan edecek kadar ileriye gidiyor. İçinde bulunduğu çıkmazı ve içler acısı manzarayı dışa vuruyor. Mısır'ın Akdeniz kıyılarında bulunan doğalgazından ve Libya petrollerinden "Acaba bize de üç kuruş düşer mi" diye yalakalık yaparak darbecileri kahramanlaştırıyor, alçalıyor, yerlerde sürünüyor. Borç batakları devletleri aşağılık durumlara soksa da bu kimsenin umurunda olmuyor. Dünyada yeni dengeler, saflaşmalar, kutuplaşmalar alıp başını gidiyor. "Rusya Kırım'ı işgal etti, Karadeniz'e indi işte." diye tek cümleye sığdırılmış bir anlamla olaylara bakarsak kargaları bile güldürürüz. Bir işgal bile tüm dünyada dengeleri yerle bir edebiliyor. Kırım işgali dönüyor, ABD-Avrupa savaşı çıkarıyor. Avrupa Komisyonu'nun başkanı Jean-Claude Juncker iki yıl önce "AB'nin değerlerini savunma konusunda ciddi olduğunu Rusya'ya gösterebilmesi için bir Avrupa ordusu oluşturulması şart" diyor. Kırım işgaliyle birlikte Avrupa Ordusu için start veriliyor. AB'ye üye 23 ülke geçtiğimiz yıl Avrupa Ordusu için anlaşma imzalıyor. İlk etapta 6 MİLYAR DOLARLIK bir fon oluşturuyor. ABD "Ben varım, NATO var. Kendi ordularınıza para harcayacağınıza NATO'ya daha fazla para verin" diyerek şiddetle karşı çıkıyor.
Macron "ABD'den bağımsız Avrupa ordusunu kurmazsak güvenliğimiz tehlikede" diyor. Trump "Biz Avrupa'ya girmeden önce Paris sokaklarında Alman askerleri geziyordu, Almanca öğreniyordunuz" diye aşağılıyor.
Hakaretler havada uçuşuyor, bir tek küfür etmedikleri kalıyor. Asker sayısı 170 bine düşmüş Almanya da "Avrupa Ordusu mutlaka kurulmalı" çağrısı yapıyor.
Putin kıs kıs gülüyor, "Ben de Avrupa Ordusu'nu destekliyorum" diyerek kıtadan NATO'nun defedilmesi adına avuç ovuşturuyor. Almanya el altından Ordu'yu kurmak için gizli çalışmalar yapıyor. Romanya'nın 81'nci mekanize tugayı ile Çek Cumhuriyeti'nin 4'ncü Hızlı İntikal Tugayı, Alman ordusunun 10'ncu Zırhlı Tümeni'nin parçası olmayı kabul ediyor. Hollanda'nın iki tugayı Alman Hızlı Müdahale Tümenine bağlanıyor. Üç ülke Alman Ordusu'na entegre ediliyor. Bu fakir son birkaç senedir "NATO dağılacak, yeni bir NATO gelecek" diye boşuna söylemiyor. NATO Genel Sekreteri önceki gün "Türkiye olmadan ne ordusu kurarsanız kurun işe yaramaz" diyerek bizi kapının kilidi gösteriyor. Avrupa Ordusu çalışmalarına Türkiye sopası ile darbe vurmaya çalışıyor. Etrafımızda ve dünyada acayip şeyler oluyor. Türkiye'nin masadaki önemi her geçen gün şiddetlenerek artıyor.
Böyle bir ortamda bizim muhalefetin bu konularda ne bir vizyonu ne de tek bir söylemi, düşüncesi gözükmüyor. Onlarda sadece ve sadece ellerine tutuşturulan "Erdoğan'ı nasıl indiririz" projesi var.
Başka hiçbir şey yok... Sıfır.. Sanki dünyada değiller... Mars'talar diyeceğim ama...
Orada da hayat yok ki!