İki gün yazamadım! Yaşananlar belli ki birilerini şaşırttı ve heyecanlandırdı! AK Parti içindeki, etrafındaki tartışma tansiyonu yükseltti! Ve AK Parti'nin varlığına karşı olanlar partinin içinden gelecek bir sarsıntı haberine bel bağladı! Sandıktan çıkamayanlar, ANADOLU'yu tanıyamayanlar, DAR BİR ÇEVREYE hizmet edenler umudunu sonunda AK Parti'ye bağladı! Burası Türkiye!
Böyle olurdu bu işler! Birleşerek çoğalma değil, bölünerek yok olma tercih edilirdi! Bu YOK olma ne hikmetse İstanbul sermayesinin işine yarardı! Şimdi de ANAP benzeri bir sona yaklaşıldığını düşünerek gereksiz heyecan yapıyorlar ve renklerini çok erken belli ediyorlardı!
Bilirsiniz kolay kolay isimler hakkında yazmam! Bülent Arınç ya da Melih Gökçek üzerinden bir şey yazacak değilim!
Ama KAVGA çıkarmak için uzun zamandır çaba gösterenlerle ilgili bir iki satır şart oldu! Türkiye'nin içinde yaşanan bütün türbülansların nedeni DIŞARIDAKİ GÜCÜN İÇERİYE YUMRUĞUNU İNDİRMESİDİR! 150 yıldır DEVLETİN aldığı ya da almak zorunda kaldığı bütün kararlarda bu çok rahat görülebilirdi! Tanzimat, Meşrutiyet, Cumhuriyet, cuntalar, darbeler, ekonomik operasyonlar, suikastlar, bombalamalar, terör, irtica gibi ne varsa hepsinin arkasında YABANCI AKIL vardı!
Bütün operasyonlarda amaç Türkiye'nin önünün kesilmesiydi!
Bir ülke ya terörle ya ekonomik krizle ya da darbeye giden yollara döşenen taşlarla durdurulabilirdi! En azından bizim için böyleydi! Bütün bunlar bize biçilen ROLÜN dışına çıktığımızda oldu! Kendi bekamız için ne zaman bir adım atmaya kalksak YABANCI BAĞLANTILI MEDYA ilk taşı attı! Bu tesadüf değildi! Bilmediğimiz bir AĞ'ın içinde kıvranıyorduk! MEDYA bu AĞ'ı öyle büyük gösteriyordu ki asla çıkamayacağımızı düşünüyorduk!
İllüzyonun en büyüğü buydu! Dünya Yahudi medya ağı ve içerideki partnerleri bunun gereğini düşünmeden yapardı! Bu KULÜBÜN üyesi olmak için YAHUDİ OLMANIZ gerekmiyordu! Önemli olan GİZLİ AİDATLA bu RUHU satın aldığınızı ve kabul ettiğinizi göstermenizdi!
Bundan sonrası kolaydı! Ne yapacağınız size çok kolay anlatılırdı! Neyi savunup, neyi savunmayacağınız tek tek ezberletilir ve öğretilirdi! Artık ÜLKE değil kulübün çıkarları vardı!
Ve bu çıkarlar KÜRESEL SERMAYE denilen yapıya hizmetti! BARONLARA çalışmak ve onların parasına, gücüne katkı vermek demekti! ÖRNEK... Axel Springer...
1912 yılında Almanya'nın Hamburg kentinde doğdu... Babası da bir yayıncı olan Axel Springer, 1947 yılında yine Hamburg'da Axel Springer Yayınevi'ni kurdu. Hitler döneminde Naziler'e tam destek verdi! Tam destek yani! Ancak SAVAŞ sonrası değişti! Dengeler yeniden kurulduğu için yerini aldı!
Almanya'nın en çok satan gazetesi olan Bild de 1952 yılında hayatına başladı... Springer de hızla büyüyor ve hızla yön değiştiriyordu!
Bir gün ne olduysa, daha kimse bilmiyor, Axel Springer İsrail'e ve Yahudiler'e hayranlık duymaya başladı! Bunu da her yerde çekinmeden gösterdi!
Gittiği her toplantıda Yahudiler'i övdü. Gazetenin çizgisi, büyük bir hızla İsrail'e kaydı. Türkiye'de de o dönemde bir gazete yayın hayatına başladı! İSRAİL Devleti kurulunca belli ki birileri değişik görevlere soyunuyordu! İsrail'le birlikte dünyada bir YAHUDİ MEDYASI da giderek büyüyor ve her istediklerini yaptırıyordu!
Ancak Axel Springer'in coşkulu İsrail yanlısı olması onun önünü açıyordu! Gittikçe büyüyor ve zenginleşiyordu! O da gereğini hiç çekinmeden yerine getiriyordu!
1966 yılında İsrail'e yaptığı ilk ziyaret sırasında İsrail Müzesi'ne 3.6 milyon mark bağış yaptı ya da yapmayı önerdi! Tabii ortalık yıkıldı!
Almanya'da bunun duyulması kıyamet kopardı! Grubun geri adım atacağını, çıkıp özür dileyeceğini düşünenler yanıldı! Tam tersi oldu!
Bir yıl sonra Axel Spinger "İsrail devletinin yaşamsal tüm haklarını savunmak... Alman-İsrail ilişkilerini geliştirmek..." gibi iki önemli FELSEFESİNİ hayata geçirdi!
Yani İsrail'le Yahudiler'le olan dostluk YAYIN İLKELERİNE girdi! Geri çekilme yerine bundan duyulan mutluluk dünyaya ilan edildi!
Bu kadar da değildi!
10 Haziran 1967'de yani Altı Gün Savaşı'nda İsrail'in Arap ordularının saldırısını püskürtmesinin ardından Springer bir kez daha Tel Aviv'e gitti ve Yahudi devletinin emirlerini aldı... Artık ilişki bambaşka bir boyuttaydı! Bağlılık gösterip BARONLARIN emirleri ve finansal gücünü arkasına alıyordu!
Sistem böylece büyük ve güçlü bir oyuncu kazanıyordu!
Bütün bunların ardından da Axel Springer'in CEO'su Mathis Döpfner "Ben Yahudi olmayan bir siyonistim. İsrail'e destek bir Alman'ın görevidir" diyordu.
Axel Springer, 40'ın üzerinde Yahudi ödülü aldı. Vasiyetinin büyük bir bölümü açıklanmadı ama Yahudiler'le ilişkilerin her zaman en üst seviyede tutulmasını istediği söylendi! Peki buna itiraz eden hiç kimse yok muydu? Vardı elbette!
SOL, gerçek SOL olduğu zaman olurdu da zaten...
Kurucu liderleri olan Ulrike Marie Meinhof'u (Diğeri Andreas Baader'di) cezaevinde kaybeden Bader-Meinhoff örgütü, 1972'de Filistin'e destek için Axel'in HAMBURG'daki merkezini bombaladı... Tepkiyi verdi! Ama yetmedi tabii... PARA, ülkeleri de milletleri de yenmişti! Şimdiye kadar!
Türkiye'de de durum böyleydi! İSRAİL için ve İSRAİL'in arkasında duranlar için çalışan çok kişi vardı! YAHUDİ olmaları gerekmiyordu bunun için! KADER birliği yapıp birlikte yürümek yetiyordu!
Bu nedenle İSRAİL ve MOSSAD Beyoğlu'nda kuruluyordu! İsrail'in ilk devlet başkanı David Ben Gurion niçin İstanbul'da okuyor ve İstiklal Caddesi'ni mesken tutuyordu! Daha da önemlisi HANGİ TÜRKLER "Yürü arkanda biz varız!" sözü veriyordu! Bunları hiç ama hiç bilmiyoruz! Evin içine ev kurdular, kimse rahatsız olmadı!
Çok sonra Erdoğan çıkıp "Bu yanlış!" dedi, saldırı başladı!
Her zaman olduğu gibi yine geleceklerdi! Neden bulsalar da bulmasalar da gelecekler!
Ama bu Bülent Bey değil!
Ankara'da adamları yok mu? VAR! AK Parti içinde de etrafında da var! YIKIM için ellerinde tuttukları isimler başka!
Ama yıkabileceklerinden emin olamadıkları için "SALDIRI!" emri veremiyorlar! Ama aralıksız bunu konuşuyorlar!
Hatta yıkmayı başarırlarsa kesecekleri faturalar bile hazır!
Ama bu millet bu şansı onlara vermeyecek! Konu sadece Erdoğan değil! Geleceğimiz! Bunun farkına varmamız gerekiyor! Evin içine dükkan açtılar! Buna rıza gösterecek miyiz, yoksa kapının önüne koyacak mıyız! Konu bu! Gerisi magazin!
İsteyenler tartışsın!
Ama ÖZ'den kopmayın!
NOT: Medya ve reklam tarihi ile sermayenin İSTANBUL'da serpilişini bilmeden gizli gerçekler ortaya çıkarılamaz! Kontrolün kimde olduğu da hiç mi hiç anlaşılmaz!