DOĞAL olarak İMRALI'yı, DEM'in hamlelerini, Devlet Bey'i, Ahmet Türk'ü, yeni adımları tartışıyoruz.
İsrail'i, yaptıklarını, HAMAS'ı, HİZBULLAH'ı, İran'ı, Suriye'yi ve Rusya'yı da... Peki gerçekte neler oluyordu da birbirine uzak gibi duran mevzilerde sarsıntı yaşanıyordu.
Gelin buna bakalım...
Haritayı önünüze alıp baktığınızda bir kendi yağıyla kavrulanları bir de dünyayı yönetme isteği, kabiliyeti ve iştahı olanları görürsünüz.
Bugün için bir numarada Amerika bulunmakta. 75-80 yıldır durum bu. Washington İMPARATORLUĞU aldı, geri de vermedi. Başkası da gelip alamadı. Çin öne çıktı... Doğru mu? Kesinlikle Buradan devam edelim...
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünyaya ayar veren Amerika, Japonya'ya Almanya'ya yaptığını Çin'e de yaptı. Aldı, büyüttü. Son 30-40 yılda gördüğümüz ve adına ekonomik mucize dediğimiz gelişmelerin arkasında Amerika vardı. 1980'lerde daha 150 milyon dolarlık şirketken NİKE'ın patronu Stanford'lu Philip Hampson Knight, kalktı Çin'e gitti. Komünist rejimle anlaştı. Amerikan sermayesinin UCUZ İŞGÜCÜNÜN ana vatanı olan ülkeye akmasını sağladı. Pekin yönetimi de BÜYÜK ve SÖZ SAHİBİ olmak için YABANCI YATIRIMCIYA ihtiyaç duymaktaydı. Hikaye böyle başladı.
Bu pek konuşulmadığı için ÇİN'in AMERİKA'yı yere devireceğine pek ihtimal vermedim. Olursa Amerika için "BUDALA" lafı bile iltifat olarak kalırdı! Yani kendi elleriyle büyüttüklerine "YENİLMEK" aklın alacağı bir hata olmanın ötesine geçmekti. Buralarda SİYASETİ EKONOMİ ile birleştirerek KÜRESEL arka planı yazacak isim yok. Hiç olmadı... Durum böyle olunca KÜRESEL kavga da taraflar da anlaşılamıyordu.
2025'e gelindiğinde Washington'un tek ve ciddi rakibi ÇİN'di. NET...
HAMAS'ı da HİZBULLAH'ı da İRAN'ı da susmayan silahları da bölgeyi de böyle okumak durumundaydık. Tahran neredeyse ülkenin tapusunu ÇİN'e veriyordu! Petrolün tamamı Pekin'e akıyordu. Siyasi-ekonomik- stratejik ORTAKLIK tavan yapmıştı. Böyle bir durumda İRAN'ın hedef alınmasını sadece TAHRAN üzerinden mi okuyacaktık!
Elbette hayır! İsrail'in gerçekte İran'a mı yoksa Çin'e mi vurduğunu düşünecektik?
Elbette ikincisi...
ORTADOĞU karışmadan önce Amerikan aklı EVERGRANDE üzerinden ÇİN'de patlayan, patlatılan emlak balonunu izlemeye aldı. Çin emlak sektörü ülke ekonomisinin DÖRTTE BİRİ demekti! Bir diğer deyişle DÜNYANIN İKİNCİ BÜYÜK EKONOMİSİNİN DÖRTTE BİRİ'ydi! 2020'lerden başlayan rüzgarın ülkede TRİLYONLARCA DOLARI götürdüğü ortaya çıkıyordu.
Taşınması mümkün olmayan bir bela vardı ÇİN'in başında...
Ekonomik olarak sarsıldıktan sonra, ilk taş atıldıktan sonra Amerika İngiltere'yi de yanına alarak ORTADOĞU ve AVRASYA'da boy gösteriyordu... ÇİN'in İMDADA koşacak hali kalmamalıydı. Önce bunun tesis edilmesi gerekiyordu. Rusya da İran da arkalarında ÇİN'i bulamıyordu. Kağıt üzerinde vardı sadece...
Türkiye bunu geç de olsa görüyor ve TARİHİN DOĞRU TARAFINDA durmayı beceriyordu. Ankara'da Çin'in, Amerika'yı bitirip ezip geçeceğini düşünen çok isim vardı. Elbette bu olabilirdi.
Tarih böyle akar giderdi zaten.
Olursa da başarı ÇİN'in değil Amerika'nın şapşallığından olurdu. İzin verilmedi.
Türbülansta olan ve küresel iddiaları budanacak olan PEKİN'di... Çin tahvilleri yatırım aracı olmaktan çıktı, çıkartıldı.
Hisseler çöktü.
Şirketler eridi...
Devam...
Bunlar olurken Trump ikinci kez geldi. Yeni BAŞKAN ve arkasındaki güç İNGİLTERE'nin bu halinden memnun değildi.
ORTAKLIĞIN, BİRLİKTE YOL YÜRÜMENİN DEĞİŞMESİ gerektiğini ileri sürüyordu.
Trump'ın gölgesi ELON MUSK İngiltere Kralı'na seslenerek "Parlamentoyu kapat" dedi. MUSK, X'te bir kullanıcının, "Ülkenin güvenliği için Kral Charles parlamentoyu feshederek genel seçim ilan etmeli. Çok geç olmadan harekete geçmeli" ifadelerini içeren paylaşımına "Evet" yanıtını verdi.
Milyarder işadamı Musk daha önce de "Seçimler bir an önce yapılsın" çağrısı yapmıştı. Keir Starmer ve ekibini hedef almıştı. Son dönemde Amerika'da yaşanan terör olaylarından sonra TESLA'nın sahibinin "Ülkenin güvenliği için Kral Charles..." şeklinde atılan bir mesajı köpürtmesi anlamlıydı! Peki Trump ve Musk ne istiyordu? Tabii ki İngiltere'nin 'tek umudu' olarak nitelendirdikleri Reform UK lideri Nigel Farage'ı...
2016'da Trump, Hillary Clinton'u geçerek BEYAZ SARAY'a geliyor ve ilk ziyaretçisi Nigel Farage oluyordu.
Trump da daha koltuğuna oturmadan sosyal medyadan önemli bir mesaj paylaşıyordu:
"Birçok kişi Nigel Farage'ın İngiltere'yi Amerika'da temsil etmesini istiyor. Farage burada harika iş çıkarır..." ABD Başkanı, İngiltere'yi Avrupa Birliği'nden çıkarmak için yoğun bir kampanya yürüten Farage'ı Washington'da İNGİLİZ BÜYÜKELÇİSİ olarak görmek istiyordu.
Trump'ın attığı twitten sonra İngiltere başbakanlık ofisi Downing Street'ten açıklama geldi. Başbakanlık sözcüsü:
ABD büyükelçilik görevinde 'eleman açığı' yok...
FARAGE, Trump'ı Mar-a- Lago'daki malikanesinde yine ziyaret etti. Trump Tower'da Musk ile buluştu. Musk partisinin tüm ihtiyaçlarını karşılayacaktı.
Farage de bunu ilan ediyordu.
Nigel Farage İngiltere'nin doğal sınırları içinde kalmasını Washington'la uyum içinde yaşaması istiyordu. KÜRESEL iddiası yoktu. "Ülkemizi, balık avladığımız suları, sınırlarımızı geri istiyoruz" diyordu.
KÜRESELLEŞMENİN BU ŞEKLİNE ciddi itiraz ediyordu...
Oysa bunun tersini söyleyen çok kişi vardı. İsteyen de... Bu nedenle Trump, MUSK ve arkasındaki ODAK BÖYLE bir İNGİLTERE istiyordu...
Türkiye 2016 yılındaki 15 TEMMUZ KALKIŞMASI'ndan bu yana Londra ile içli dışlıydı. Biden, Erdoğan'a uzak duruyor ancak iletişim BUCKINGHAM üzerinden oluyordu...
20 Ocak'ta TRUMP gelecek BEYAZ SARAY'a geçecekti.
Çin stratejik ortaklarına yardım edemeyen bir güçtü. Rusya da Türkiye'nin baskısıyla Suriye'den uzaklaştırılan... Sınırlarımız aşağısında İsrail-HTŞ-ESAD-HAMAS- HİZBULLAH-YPG/SDG'nin neden olduğu türbülans da Washington-Londra arasındaki TEMASTAN sonra bitecek ya da şekil değiştirecekti!
Türkiye buradan çıkacak sonuca göre pozisyon belirleyecekti... Gelişmeleri ÇİN üzerinden, Trump ve ekibinin Londra ile kuracağı iletişimin ritmi üzerinden okumalıydık...