HERKES yerel seçimleri, İSTANBUL'u, CHP'deki sarsıntıyı, istifaları, DEM'in yeni tavır için konum değiştirme işaretlerini konuşurken çok önemli gelişmeler oluyordu. Bizi çok yakından ilgilendiren... Bunlar nedense pas geçiliyordu. Putin'in Tucker Carlson'a verdiği röportaj, HAMAS'ın 7 Ekim saldırısı, PKK'nın alışılmadık şekilde kışın ortasında Mehmetçiği hedef alması, İsrail'e yükselen tepki, Vicroria Nuland'ın Ankara ziyareti, Başkan Erdoğan'ın SİSİ ile bir araya gelmesi ve daha neler neler...
Kesin ve net bir şekilde RUSYA ve PUTİN, yeni KÜRESEL dengenin AKTÖRÜ oluyor, Türkiye de eksen değiştiriyordu. NET!
Küresel ritmi anlamadan içeride ne olup bittiğini çözmek mümkün değildi. Yetersiz ve eksik olurdu...
Dünya kendi haline bırakılan bir yer değildi. Hiç de olmadı.
ELİTLER her şeye karar verirdi!
Hayatımızı derinden etkileyen olayların arkasında onların imzası olsa da görmezdik, göremezdik, gösterilmezdi.
Şimdi bunları açalım...
2022'de Rusya, UKRAYNA'ya girdi. BATI da sözde BİR ve BÜTÜN olarak karşı koydu!
BÜYÜK DENGEYİ ve GİZLİ İTTİFAKI ÇÖZMEK için PARAYA EKONOMİYE BAKMAK ŞARTTI...
2022 yılının Mart ayında Rus rublesi çöktü. Gazprom ve Sberbank gibi dev şirketlerin Londra'daki değeri yüzde 97 düştü. Moskova'daki bankamatiklerde kuyruklar oluşmaya başladı. Oligarkların yatlarına, futbol takımlarına, malikanelerine ve hatta kredi kartlarına el konuldu. Parasını alan ANTALYA'ya kaçtı. DOĞRU mu? Net olarak... Rusya'nın dışarıdaki 300 milyar DOLARINA el konulması da gündeme geldi.
Ancak KREMLİN NÜKLEER kartı çıkardı, o iş yattı...
Vladimir Putin geçen hafta verdiği röportajda Rusya'nın Avrupa'nın en hızlı büyüyen ekonomisi olduğunu söylüyordu...
Peki aradan geçen 2 yılda neler oldu? Geçtiğimiz günlerde Uluslararası Para Fonu (IMF) 2024 büyüme tahminini yüzde 1,1'den yüzde 2,6'ya yükselterek Rus ekonomisinin dayanıklılığına vurgu yaptı. IMF rakamlarına göre Rus ekonomisi geçen yıl G7 ülkelerinin hepsinden daha hızlı büyüdü ve 2024'te de böyle devam edecekti.
Rusya, ekonomisini, ordu için üretime, özellikle de Ukrayna'nın doğu ve güneyindeki savunma hatlarının inşasına yöneltiyordu.
Rusya, ekonomisini savaş ekonomisine dön��ştürdü. Devlet, Sovyet sonrası dönemde rekor düzeyde harcama yapıyor, bütçenin yüzde 40'ını askeri ve güvenlik harcamalarına ayırıyordu. Tank, füze sistemleri ve Ukrayna'da işgal edilen bölgelerin savunması için yapılan harcamaları finanse edebilmek için kamu hizmetleri daraltılıyordu.
Ayrıca Batı'nın Rus petrol ve doğalgazına getirdiği kısıtlamalara rağmen, hidrokarbon gelirleri tüm hızıyla kasaya girmeye devam etti.
Tankerler artık Hindistan ve Çin'e gidiyordu. Rusya'nın petrol üretimi günde 9,5 milyon varildi. Yani savaş öncesi ritim yakalanmıştı. Yüzlerce tankerden oluşan bir "gölge filo" hem yaptırımlardan kaçınıyor hem de zenginliği ülkeye getiriyordu.
Rus maliye bakanlığı Ocak ayında hidrokarbon vergilerinin Ocak 2022 seviyesini aştığını bildiriyordu...
Yani SAVAŞTA, SAVAŞAN ÜLKE GERÇEKTEN SAVAŞIN İÇİNDE OLSA BU RAKAMLARA ULAŞAMAZDI. ABD, GERÇEKTEN RUSYA'NIN ZAYIFLADIĞINI GÖRMEK İSTESE HİNDİSTAN'la arasındaki bağı kesip atabilirdi.
ATMIYORDU. Kremlin'e para yağıyordu. Putin, Tucker Carlson'a NATO'nun genişlemesini tehdit olarak gördüğünü anlatıyordu. Kağıt üzerinde doğru olsa da stratejik adım başka anlam taşımaktaydı.
SOVYETLER dağıldığında MOSKOVA EKONOMİK olarak SIFIRDI. Aynı ABD istese o zaman NATO'yu alır Çin sınırına kadar götürürdü! Yapmadı. Tam tersi üç kuruşa giden şirketlerini kurtarması için iktidara gelen PUTİN'e destek attı. Petrolü 140 dolara çıkardı.
Kremlin kasasını doldurdu, dirildi güç olarak zamanla ortaya çıktı, çıkartıldı! ASIL DENGE BUYDU!
Putin artık ABD'nin yanındaki görünmeyen güç olarak BATI'ya karşı olacaktı... Türkiye ile ilişkileri canlı, elle tutulur seyredecek arada sorun yaşanmayacaktı...
Türkiye de EKSEN değiştirerek ayak izlerini başka yere taşıyacaktı...
Savaşta barışta öncelikle alınan küresel siyasi kararlara ve sonrasındaki EKONOMİK parmak izlerine bakılmalıydı.
RUSYA'yı savaşa sokan da savaşta büyüten de aynı akıldı. Putin, Carlson'a "ABD'deki seçimlerin önemi yok. Kimin Başkan olduğunun da. Oradaki ELİTLER dengeyi değiştirmeyecektir" dedi...
Şimdi Türkiye'ye gelelim ve devam edelim...
Dün de aslında birkaç satır yazdım. Özellikle 2013'ten sonra bölgede çok şey değişti. ARAP BAHARI buna yol açtı. Erdoğan izlediği siyasi yolda rota değişikliğine gitti. Zaten bunu sadece Erdoğan gibi liderler yapabilirdi. Diğerleri olan biteni anlamıyordu bile...
KATAR'daki DARBESİZ iktidar değişimi, HAMAS-İHVAN-MÜSLÜMAN KARDEŞLER rüzgarı Ankara'yı da etkisi altına aldı. İdeolojik olarak sahiplenen duygular, belki iyiden iyiye görünür oldu. Bilemem. Bu dönem MISIR'da da Suriye'de de Türkiye'de de çok şeyi değiştirdi. Türkiye, ABD ile mesafe koyduğu ilişkilerini MISIR üzerinden net anlattı.
SİSİ'ye tepki hiç dinmedi. Bu doğrudan Washington'a mesajdı aslında... Aynı siyasi rota nedeniyle KÖRFEZ'LE de BAĞ KOPTU.
Yani Müslüman Kardeşler'e sadece TÜRKİYE-KATAR destek veriyor, geri kalanı adeta savaşıyordu. SİSİ de KÖRFEZ'den aldığı destekle yürüyordu. Suudlar da Abu Dabi de İHVAN'ın karşısındaydı. ABD de...
Müslüman Kardeşler ve HAMAS "SİYASAL İSLAM" olarak görülüyor ve istenmiyordu. Tehdit olarak algılanıyordu. Doğru mu?
Kesinlikle...
Türkiye de 2013'te girdiği ROTADA istediği EKONOMİK VERİLERE ulaşamıyordu.
Sıkıntıların baş gösterdiği gerçekti.
Enflasyon-faiz kapanı Ankara'yı yoruyordu. Böyle durumlarda gidilip destek alınacak yer ABD tarafından da işaret edildiği gibi KÖRFEZ'di. Ancak hem ABD ile hem KÖRFEZ ile SİYASİ ROTA konusunda sorunlu alanlar vardı.
Rusya KÜRESEL ANLAMDA KAPLADIĞI ALANIN SORUMLULUKLARINI yapıyor karşılığını alıyordu.
Türkiye ise KATAR'daki DÜNYA KUPASI'nda Katar Şeyhi'nin Başkan Erdoğan'ı, SİSİ ile yan yana getirmesiyle rota değişikliği için işaret veriyordu. Ve bu değişiklik şimdi büyük hızla gerçekleşiyordu.
ABD-KÖRFEZ isteğiyle TÜRKİYE, HAMAS'la İHVAN'la yeni boyutta ilişki kuracaktı. Eski formattan kopuş yaşanacaktı.
Bunun nasıl olacağını bilmiyorum.
Sadece etkili sonuçlar göreceğiz.
Eminim! Bu hamle ANKARA'nın dünya üzerindeki KONUMU DEĞİŞTİRDİĞİ anlamına gelmektedir. Hem Washington'a hem Müslüman dünyasına yakın olma durumu, doğal olarak ekonomik olarak bir akışı başlatacaktı. ABD'nin de isteğiyle KÖRFEZ yatırım için gelecekti. İngiltere de İpek Yolu da Çin de bir önceki sayfada kalacaktı...
Türkiye ekonomik olarak güçlenirken AVRUPA BİRLİĞİ DAĞILMA DÖNEMİNE girecekti. Trump'ın sözleri üzerinden tartıştıkları bu zaten...
Bizler hep ekrana bakıyoruz!
Arka planla ilgili bir çabamız olmuyor. Oysa ANKARA'da ciddi bir değişim vardı. Çıplak gözle görülebilmekteydi... Bir politikanın değişmesi için onu yürüten kadroların tasfiye edilmesi gerekirdi. Öyle bir durum yoktu.
O zaman aynı kadroların değişen şartlara uyum sağlamak için, yeni bir proje geliştirmesi gerekirdi. Başkan Erdoğan'ın yaptığı da bu. 12 yıl sonra MISIR'a gidilmesi basit bir ziyaretten çok daha derin anlamı olan bir adımdı! AKDENİZ'de, ARAP DÜNYASINDA,
ORTA DOĞU'da yeni bir sayfa açtığı gibi ABD ile de ilişkilerin RESET'lenip yeniden devam etmesi anlamına geliyordu. Türkiye yeni rolüne hazırlanıyordu... BENCE...