Tavla ve satranç

Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Eklenme Tarih 11 Mart 2015
ORTADOĞU... Osmanlı'nın hüküm sürdüğü ve at koşturduğu alan... Abdülhamit Han'dan sonra hiç gülmedi! Gözyaşı, acı, kan ve belirsizlik hüküm sürdü!
Arka bahçe gülemeyince, Anadolu'nun da huzuru hep noksandı... Cetvelle çizilen sınırlar, mezhepler, şeyhler, aileler, kabileler, enerji kaynaklarının dağılımı MÜSLÜMANLAR'ın yaşadığı bölgeye barışı getiremedi! Sınırları belirleyenler "Nasıl her şartta kavga çıkarırız!" diye düşünerek adım atmıştı!
Müslüman Müslüman'ın kurdu oluyor, ancak kimse bir adım öne çıkıp "Yahu bu büyük bir oyun! Gelin buna düşmeyelim!" diyemiyordu! Zaten bunu aklından geçiren de yok olup gidiyordu! PERS İMPARATORU'nun Büzur Mehir isimli çok akıllı başveziri vardı!
1400 yıl önce TAVLA'yı tasarladı!
Bugün bile dünyanın en popüler en sevilen oyunlarındandı. MEHİR hayatta sadece ZAMANA değer verirdi!
Zamanı doğru kullanan medeniyetlerin, milletlerin, insanların sıçrayıp gideceğine inanırdı!
Londra'ya ya da Birleşik Krallık'ın hüküm sürdüğü yerlere bir bakın!
Neredeyse her köşe başında SAAT KULESİ... Tesadüf değildi yani... Başvezir Mehir, zamanı anlamak ve ona hükmetmenin önemini vurgulamak isterdi... Amacı buydu! TAVLA'nın birliği, BİR YILI anlatırdı... Tavla içindeki karşılıklı 6'şar hane, yıl içindeki 12 ayı temsil ederdi...
Oyunu oynadığımız 15 koyu renkli, 15 açık renkli PUL ise bir ay içindeki 15 gece ile 15 gündüzü simgelerdi...
Karşılıklı 12'şer hane ise güne yani, 24 saate karşılık gelirdi ... TAVLA, Pers topraklarından yayıldı...
Dönemin HİNT İmparatoru ise bir gün Pers İmparatoru'na yanında bir zarfla birlikte SATRANÇ gönderdi...
Hediyeyi alan imparator, yanındaki zarfı açtı ve içindeki mektubu okudu... Hint hükümdarı hiçbir açıklama yapmadan kaleme aldığı satırlarda şunları yazıyordu:
Pers İmparatoru'na; Kim daha çok düşünüyor, kim daha iyi biliyor, kim daha ileriyi görüyor ise O kazanır...
İşte bizim topraklarımızda bizler VAKİT ÖLDÜRMEK için TAVLA atarken, adamlar SATRANÇ oynuyordu! Aradaki fark maalesef böyleydi! Koskoca Osmanlı'yı yıkıp iddiasız, krizlerle çırpınan, kendine güvenmeyen, kendine yetemeyen ve bölgeye inemeyen bir ülke meydana getirdiler! Bunun karşısına çıkan Menderes ve Özal'ı da ortadan kaldırdılar! Çünkü SATRANÇ'ı hiç bilmiyorduk! Anlamak için kafa da yormuyorduk! Bütün değerlendirmelerimiz DUYGUSAL ve ANLIK'tı! Oysa DEVLETLER akılla büyür, aptallıkla küçülürdü! AT ÜSTÜNDE Cihan İmparatorluğu kurmuş bir SOY'un çocukları olarak sadece bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyordu! Doğru pencereden bakıp doğru analiz yapmamız gerekiyordu! Bu yeter de artardı bile...
Ama ya seviyor ya nefret ediyorduk!
Bunun en güzel örneği Erdoğan'dı! Ya can verecek kadar seviliyor ya da ismini anamayacak kadar nefret ediliyordu! NEDEN? İşte burada düşünmemiz gerekiyordu!
Anlamak ve oyunun içine girmek şarttı!
Yapmıyorduk! Kolaya kaçıp anlık ve duygusal tepkilerle gidiyorduk!
Bizden de istenen buydu zaten!
İstanbul'da belediye başkanı olduğu zaman Türkiye, Erdoğan'ı tanımaya başladı! O seçimdeki en zayıf adaydı!
Ama oylar bölündü ve yükseldi! Koltuğa Erdoğan oturdu! Sonra bir şiir okudu!
İlkokul 5'teki bir öğrencinin okuyabileceği bir şiir yüzünden başı derde girdi! Ben o zaman OPERASYONU gördüm! AKILDIŞILIK vardı! Ortada rasyonel bir neden yoktu ama başkan hapse gidiyordu! Daha sonraki serüvenleri gazeteci olarak yakından izledim!
Ama Erdoğan'la hiç tanışmıyordum!
Sadece işimi yapıp "NELERİN DÖNDÜĞÜNÜ" anlamaya çalışıyordum!
Operasyon tezim doğruydu!
Çünkü ondan sonra da bu rüzgar devam etti! Hem de artarak! Daha Ankara'ya gitmeden SUİKAST timleri görev alıyordu! Tehlikeler birbirini izliyordu! Yanına ısrarla birileri ADAM yerleştiriyordu! Etrafını çeviriyorlardı!
İnanın bunları o günlerde görüyordum!
Ama ne Erdoğan'la ne de partiyle bir temasım vardı! Olması da gerekmiyordu!
Başbakan olduktan sonra operasyonlar hızlanacaktı! Öyle de oldu...
Bunu yakınımda olanlar bilir! Çok önceleri söylemiştim... Cunta ve darbe heveslileri daha koltuğuna oturmadan harekete geçti! Tabi ben bunların arkasındaki gücü dışarıda buldum!
İçeridekiler sadece TAŞERONDU! Ama bilmezlerdi! Ülkenin darbeyle kurtulacağını zannederlerdi! Oysa bu kadar DARBEYE rağmen Türkiye hep kötüye gidiyor ama bir türlü görmüyorlardı! DIŞARISI kendini göstermezdi! Gazeteler ve gazeteciler de bu işe pek girmezdi!
Sonra bir gün KAPATMA davası gündeme geldi! Herkes "AK PARTİ GİTTİ!" diye düşünürken aslında gidecek olan Erdoğan'dı! Başından beri böyleydi! İddianameyi dikkatlice okuyan çok kişi vardı. GOOGLE'dan toplanan bilgilerle Erdoğan gidiyor ancak BAZILARI kalıyordu!
Kafam iyice netleşmişti!
Kavga eden güçleri, saldıranları, hesapları ve ülkemden istenenleri görmüştüm! Benim gibi bakan çok kişi yoktu! Duygusal ve anlık çıkışlarla işi çözmeye çalışıyorduk! Tabii böyle yapınca batıyorduk! Bilmiyorduk!
Kavga Türkiye'nin içinde değildi!
Dışarıdaki her büyük türbülans ülkeyi karıştırıyordu! 1 Mart tezkeresi bunlardan biriydi! Eğer kabul edilseydi, kesinlikle Türkiye büyük zarar görecekti! O gün bu pazarlığı yapanlar bile bilmiyordu ama Amerikan askerleri İRAN'a bizim topraklarımızdan operasyon yapacaktı!
Yani NETANYAHU ve MALUM YAPI'nın İRAN düşmanlığı ta o zamandan geliyordu! Biz kaç asker gelsin ne kadar dolar alalımı düşünürken onlar topraklarımızdan Tahran'ı indirecekti!
İran'ı etkisinde tutan İngiltere, bölgedeki diğer iki ülke Çin ve Rusya yaklaşan tehlikeyle baş başa kalacaktı! Ortalık karışacaktı... Neyse ucuz atlattık! Sonra Cumhuriyet yürüyüşleri başladı!
Ülke büyüyor, zenginleşiyor ve kırılması gereken eskimiş kalıpları kırıyor ama YABANCI DEMİRCİ USTALARI buna karşı çıkıyordu! Türkler'in ve Cumhuriyet'in verilen görevin dışına taşması istenmiyordu! Haliyle hedefte yine Erdoğan vardı! Rüzgar durdu mu? Durmadı elbette! Yakın arkadaşlar ayrılmaya başladı... En büyük sorun olan PKK'nın silah bırakması gerekiyordu!
Ama Erdoğan dışında bunu isteyen ve sorunun üzerine giden yoktu! Bu da bir kez daha hedef olması demekti! Hem içeride hem dışarıda! Çünkü örgüt silah bıraktığı an bölgedeki bütün dengeler oynayacaktı! Silah bırakılmasından sonra DENGELERİ TUTAN FİNANS ORGANİZASYONU yerle bir olacaktı! En büyük iki UR'dan Türkiye kurulacaktı! Ancak böcekler, dinlemeler, kumpaslar, takipler, tehditler bu gidişatı önlemek içindi! İçeriden gelenler DIŞARININ en HAS ADAMLARIYDI! Türkiye'yi büyütecek olanlar TEHLİKE, ülkeyi prangaya mahkum edecekler kahramandı!
Oyunu böyle kuruyorlardı!
Yürüyüşe çıktığı ilk günden beri saldırıya uğrayan Erdoğan şimdi en büyük OPERASYONA karşı mücadele verecekti!
Kahramanların KUKLA olduğunun ortaya çıkması için bunu başarıyla atlatması gerekiyordu!
Kimlerin geldiğini dün yazdım!
Anlamayanlar olabilir! GOOGLE'dan toplanan belgelerle açılan kapatma davasını iyi inceleyin!
Orada KORUMA KALKANI alanlar ve onların arkasındaki BÜYÜK GÜÇ saldırı için ayakta! Bunları korku meydana getirmek için yazmıyorum! "Omuz omuza olalım!" diye sıralıyorum!
Türkiye çok uzun süreden sonra ilk kez SATRANÇ oynadı!
Sıra PİYONLARIN TOPLANMASINDA!
AZ
kaldı!
Sancı!
Olacak tabii...
Kolay mı!