KİTLELER genel olarak ne olup bittiğini anlamakta zorluk çekiyor. Bu Türkiye için de geçerli... Her gelişmeye kapının önünden bakmak gibi bir alışkanlığımız olduğu için de doğru noktayla buluşmada sıkıntı yaşıyoruz...
Açalım...
Dünyada eksenler arası kırılmalar yaşanırken, ittifaklar tekrar kurulurken, küresel denge için bilek güreşleri hızlanırken Türkiye gibi önemli bir ülke içeride oturup olanları izleyemezdi. Bu konuda Başkan Erdoğan, çok kişinin anlamadığı şekilde ön alıyordu.
Kısır tartışmalar gerçekte olanın görülmesini engelliyordu.
ARAP BAHARI ile başlayan dalga Suriye'ye geldiğinde işler daha da karmaşık hal aldı.
Adını duymadığımız örgütler sahaya indi. Vekalet savaşları başladı. GEZİ olayları- 17- 25 Operasyonları ve 15 Temmuz küresel kırılmanın içerideki sahneleriydi. 2013'teki SARSINTILAR 2016'daki 15 Temmuz'u getiriyordu!
Türkiye bu yaşananlardan sonra İNGİLTERE ile birlikte yeni bir yola çıktı. 15 Temmuz'da bu çıplak gözle görülür hale geldi. Tarihi dostluk üzerine bir de stratejik ortaklık gömleği giyiyordu...
15 Temmuz gecesi yaşananları dünya izliyordu.
Avrupa da Amerika da... İngiltere ön aldı. İngiltere'nin Avrupa ve Amerika'dan Sorumlu Devlet Bakanı Alan Duncan atladı Ankara'ya geldi. Duncan bir yıl sonra verdiği röportajda "Türkiye'deki darbe girişimi, bakan olarak göreve başladığım ilk gün gerçekleşti. Derhal Dışişleri Bakanı Boris Johnson ve Başbakan Theresa May ile görüştüm. Bu çok önemli. Bunu anlamalıyız. Oraya gidiyorum" ifadelerini kullanıyordu. "Bu, Türkiye'nin bütünü için çok tehlikeli ve zor bir andı" tanımını da yapmayı ihmal etmedi. Duncan, Türkiye'siz olunamayacağını aktarıyordu.
Haklıydı. Bulunduğumuz yer çok kritik ve önemliydi. Türkiye de yaşadıklarından sonra kendisini bir ittifak içinde bulmalıydı. Bu şarttı. Hayal kırıklığı olmadan yoluna devam etmek istiyordu.
Bence 15 Temmuz'dan doğan en büyük sonuç buydu.
Ankara artık AVRUPALI başkentlerle araya mesafe koyuyor, Washington'la da çok sağlıklı olmayan düzeyde ilişkileri götürüyordu. İngiltere savunma sanayine büyük katkı sunuyor, İHA'lardan SİHA'lara kadar bu destek görülüyor, İNGİLİZ medyası da bunu dünyaya ilan eden politika izliyordu. Manşetlerde tutuyordu.
Libya'da, Suriye'de, Ortadoğu'da, Karabağ'da, Akdeniz'de, Kıbrıs'ta izlenen politikalarda da İngilizler'in mutsuz olmamasına dikkat ediliyordu. Hem bölgesel hem küresel ölçekte ANKARA ile Londra birlikteydi. NET...
Yaşananların iki ülkeyi getirdiği nokta burasıydı. Onlar da BREXIT ile Avrupa'ya veda ediyor ittifak yapısını değiştiriyorlardı. Bu tutum Türkiye'yi bazen RUSYA ile bazen de AVRUPA ile karşı karşıya getiriyordu. Aynı şekilde Amerika ile de... Washington'la temas gördüğüm kadarıyla Londra üzerinden tesis ediliyordu.
KOORDİNATLARIN anlaşılması için iki örnek daha vermem gerekiyordu...
Trump BAŞKANLIĞI döneminde Windsor Sarayı'na gidiyor 100 yaşındaki Kraliçe II. Elizabeth'i 20 dakika bekletiyordu. Siyah CİP'le gelip eşiyle birlikte indiğinde Kraliçe'nin ayakta duracak hali kalmıyordu. Sonra seremoniye geçiliyor ve Trump siyasi tarihteki en kaba davranışlardan birine imza atıyordu. Amerikan Başkanı tören kıtasının önünde Kraliçe'yi arkada bırakıp attığı koca adımlarla adeta alay ediyordu.
100 yaşındaki KRALİÇE de olan biteni hayretle izliyordu.
Trump bu davranışıyla "Biz aslında rakibiz. Yan yana olmamız gereken durumlarda yan yanayız. Ancak küresel arenada da mücadelemiz sürüyor.
İmparatorluk bizde.
Bunu kabul edin" diyordu. Gerçekten de İngiltere çok kez AMERİKA ile aynı politikaları izlese de çok kritik yerlerde bu ayrılırdı.
Türkiye bunların başında geliyordu.
Ankara-Londra yakınlığı bölgede pek çok yerde Rusya'nın da canını sıkıyordu.
Suriye ve Libya'da olduğu gibi.
Avrupa da mesela KIBRIS'ta çıkış bulamıyordu. Beştepe- Buckingham bloku önlerini kesiyordu.
15 Temmuz'dan sonra oluşan bu KÜRESEL İTTİFAK modeli doğal olarak içeride de siyaseti belirliyordu. Amerikan karşıtlığını hiçbir zaman elinden bırakmayan MHP de AK PARTİ'nin yanına gidiyor ve hem dünyaya hem bölgeye farklı bir sesle ulaşılıyordu. Doğru mu? Net... Bu ortak bakış açısı KÜRT KARTINA da birlikte aynı mercekten bakarak ortak faydayı hedefliyordu. Devlet Bey'in Amerikalılar'ın teslim ettiği ÖCALAN'a "Gelsin Meclis'te konuşsun. Terörün bittiğini ilan etsin" çıkışı herkesin kafasını karıştırdı. Ben içerideki yansımalarından çok "KÜRESEL olarak bir başka frekans mı Ankara'nın kapısını çalıyor" diye düşündüm. Etrafa da bu motivasyonla baktım.
MHP'nin peş peşe yayınladığı videolar da bu kuşkuyu artırdı.
Devlet Bey "ÖCALAN ÇIKIŞINI" yapıyor ertesi gün AÇILIMA İTİRAZI olan güçler TUSAŞ'a saldırıyordu.
Sonrasında ise 15 Temmuz'da olduğu gibi İngiltere dost olarak pozisyonunu belirtiyordu. Birleşik Krallık Savunma Bakanı John Healey TUSAŞ tesislerini ziyaret ediyordu. Savunma Bakanı Healey'in gelişi ayrıca Eurofighter savaş uçağı meselesinde de Türkiye'ye büyük destekti. Kapıyı aralayan hamleydi. Savunma Bakanı Yaşar Güler'le bir araya gelen Healey'in yanında Aziz Michael ve Aziz George Onursal Nişanı'na layık görülen Ankara Büyükelçisi BE Jill Morris ve Savunma Ataşesi Albay James Torbet da bulunuyordu.
Devletteki değişim ve rota belli olunca tasfiyeler de ufuk da değişiyordu. Böyle olurdu zaten... Doğaldı. Türkiye yalnız değildi, İngiltere ile yürüyordu.
ÜÇÜNCÜ ÜLKELERLE ilişkiler bu YAKINLIK üzerinden formatlanıyordu.
PKK-HAMAS-İSRAİL-İRAN üzerinden bölgede estirilen rüzgar Türkiye'ye girdiği an bilinmesi gereken bu İTTİFAK'ın hedef alındığı gerçeğiydi.
İçerideki siyasi sarsıntıları da böyle okumak durumundaydık.
İşte Başkan Erdoğan daha önce de yazdığım gibi bu ilişkileri en iyi okuyan ve yöneten isimdi.
İçerideki başarınız ne kadar fazla olursa olsun DIŞARISINI ıskaladığınızda işler zorlaşır.
Erdoğan her ikisini de yönettiği için her vakit yeni bir AKIL ile karşı hamlelerin altından çıkıyor başarı sağlıyordu.
Trump SURİYE'de sert bir hamle ile KÜRT KARTINI masaya getirecek olursa da Ankara-Londra ortak aklı bunu aşmanın yolunu bulacaktı... Biri sınırlarımızın dışından taş attığı zaman sadece Ankara'daki değil Londra'daki cama da zarar vermiş olacaktı...
Avrupa Birliği ve bir ihtimal Amerika bu birliği zedelemek, bozmak isteyecekti...
Gelişmeleri, sarsıntıları, saldırıları, hamleleri bu parantezde değerlendirmek en sağlıklı yoldu. İçeride olanı dışarıdan okumak YAŞANANLARIN
TAMAMINI anlamaya yeter de artar bile...
Benim görebildiğim kadarıyla...