Geçtiğimiz Perşembe günü İdlib'den şehit haberi gelince CHP'nin nasıl bir tavır takınacağı az çok tahmin ediliyordu. CHP önce bekleyecek, toplumsal duyarlılığın zirvede olduğu anlarda düşük profilli davranacak sonra da oluşan milli mutabakat ortamını bozmak için çaba gösterecekti. Daha önceki sınır ötesi harekatlarda tamı tamına böyle davrandı CHP. Önce harekatları destekledi, sonra "Afrin şehir merkezinde ne işimiz var" dedi. İdlib şehitleri üzerine de hassasiyetin yüksek olduğu ilk birkaç gün taziyelerle yetindi, daha sonra "İdlib'de ne işimiz var" sesleri yükselmeye başladı.
Şüphesiz bu bilinçli bir tercih. Türk toplumu sınır ötesi operasyonları destekliyor. Sınırlarımızın içerisindeki güvenliğimiz için sınırlarımızın dışında savaşmamız gerektiğinin farkında. Üstelik silahlı kuvvetlerimizin harekât sahasında göstermiş olduğu başarı toplumun desteğini pekiştiriyor. Haliyle CHP bu dalgayı cepheden göğüslemek istemiyor. Duyarlılığın yüksek olduğu günlerde destekçi gözüküyor. Daha sonra bozguncu faaliyetlere başlıyor.
Bahar Kalkanı Harekatı'nda aynı planı aşama aşama devreye sokmaya çalıştı CHP. Temel hedef Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerinden harekatı eleştirmek olarak kurgulandı. Şehid haberinin geldiği gece Cumhurbaşkanı'nın saatlerce süren güvenlik toplantısı yapması ve sonrasında başlattığı telefon diplomasisi nedeniyle Erdoğan'a yüklendi. Kameraların karşısına geçmemek, şehidlerin son durumu ile ilgili açıklamayı valiye yaptırmakla suçladı. Daha sonra Erdoğan'ın açıklamalarından ifadeleri cımbızlayarak, Türkiye şehidler verirken Erdoğan'ı gülmekle suçladılar.
Ancak harekatın muazzam başarısı tüm bu çabaları boşa çıkardı. İnsansız hava araçlarımız, Esed mevzilerini bombaladıkça, hava savunma sistemlerini saf dışı bıraktıkça, Esed militanlarını etkisiz hale getirdikçe CHP planları suya düşen insanlara mahsus bir hırçınlığa büründü. Önce Kılıçdaroğlu ağzını bozdu. Meclis kürsüsünden argo kelimeleri dillendirdi. Daha sonra grup başkan vekili Engin Özkoç içinin kirini ve pasını dışa vururcasına Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret etti.
Tüm bu yaşananlar, CHP'nin kontrolsüzlüğü aslında bozulan oyunun büyüklüğünü gösteriyor. Tüm senaryo 33 şehid verdikten sonra moral bozgunluğu ile ordumuzu geri çekeceğimiz tahmini üzerine kurulmuştu. Hava desteğinden yoksun kalan askerlerimizi daha fazla sahada tutmak isteyemeyecek, Esed'le bu şartlarda sıcak çatışmayı göze alamayarak, Rusya'nın dayattığı şartları kabul ederek apar topar İdlib'den geri çekilecektir. Geri çekilmenin siyasi faturası da pek tabii ki Cumhurbaşkanı Erdoğan'a kesilecekti. Erdoğan maceracı olmakla, askerlerimizi bile bile ölüme göndermekle suçlanacaktı. Daha sonra tabii ki sokak karışıklıkları başlayacaktı. Belki de uzun süredir yabancı istihbarat kurumlarının ve onların etki ajanlarının açıktan veya gizli olarak dillendirdikleri darbe senaryoları hayata geçecekti.
Güçlü siyasi irade ve üstün Türk harp teknolojisi sayesinde geri çekilmek bir yana İdlib'de Esed çetelerine büyük kayıplar verdirerek avantajlı konuma geldik. Böylece belki uzun süredir üzerinde çalışılan siyaset dışı müdahale planı suya düştü. CHP'ninki basit bir öfke değil. İncelikle planlanan, adım adım hayata geçirilen bir planın suya düşmesinin acısı.