MASA BAŞI OYUNLARI
ÜNAL Karaman'dan sonra yardımcısı Hüseyin Çimşir geçti takımın başına! Trabzonspor liderdi fakat bütün dünyayı saran pandemi, liglere ara verilmesine neden olacaktı. Gaziantep maçında faul gerekçesiyle sayılmayan gol, Başakşehir maçında VAR'a rağmen verilmeyen penaltıyla 4 puanı elinden alınan Trabzonspor, en yakın rakibi Başakşehir ile aynı puana sahipti. Trabzonspor'un 4 puanı elinden alınmamış olsaydı belki de futbol yeniden başlatılmayacak, zaten küme düşmenin kaldırılması başından belli sezon aynen tescil edilecekti. Ama senaryo başkaydı. Ara verilen dönemde birileri çok güzel çalışmış, masa başında maçlar kazanılmış sadece sahada oynatılması kalmıştı. Virüs yüzünden herkes korku içerisindeydi. Maçlar seyircisizdi. Bu Trabzonspor için dezavantaj, Başakşehir için avantajdı! Trabzonspor oyun olarak sıkıntılı maçlar yaşarken sürecin yönetilmesinde de eksik kaldı. Bir reaksiyon ortaya koyamadı. Sonuçta, senaryosu hazırlanmış lig Başakşehir'in şampiyonluğuyla noktalandı.
SONUN BAŞLANGICI
TRABZONSPOR'DA Çimşir'in yerine yardımcısı takımın başına getirilecek bir kez daha 'sonun başlangıcına' imza atılacaktı. O dönemin Asbaşkanı Mehmet Yiğit Alp, Bodrum'da Abdullah Avcı ile baş başa görüşmüş.
Trabzonspor'un da benim de Türk futbolundan alacağım var. Gelin bunu beraber tahsil edelim.
PRENSİPTE anlaşmaya varılmıştı. Avcı tarihi cümleleri o toplantıda vermişti... "Trabzonspor'un da benim de Türk futbolundan alacağım var. Gelin bunu beraber tahsil edelim." Tahsilat iki ay gecikecekti. Türkiye Kupasını kazanan Çimşir'in yardımcısı Eddie, Teknik Direktörlük görevine atandı. Başkan Ağaoğlu, Eddie'nin arkasında durmaya devam etse de daha fazla dayanamadı çünkü takım 17. sıraya kadar inmişti. Asbaşkan Mehmet Yiğit Alp ve Başkan Yardımcısı Ertuğrul Doğan, Eddie'nin görevden alınmasıyla Abdullah Avcı kararında ısrar etti. Avcı gecikmeli de olsa takımın başına geldi, tahsilat için gün saymaya başladı.
DALGALI DENİZİ DİNGİNLEŞTİRDİ
"Ben dingin denizi değil, Karadeniz'in dalgalı denizini seçtim" diyerek yola çıktı Abdullah Avcı... Dokuzuncu hafta Erzurumspor maçıyla deplasmandaydı. Oradan galibiyetle döndü. Sezon başı yapılan transfer mühendissizliğine rağmen mevcut kadroyla önce savunma sonra hücum organizasyonlarını daha doğru yapan bir takıma evriltti Trabzonspor'u. Devre arasında Bakasetas, Berat ve Yunus transferleriyle oyunu güçlendirdi. Avcı, en rahat sezonunu geçiriyordu çünkü takımı aldığı yer o kadar kötüydü ki, bu elini de rahatlatmıştı. Ancak taraftarlar sabırlı ve dengeli futbola alışık değildi. Sürekli pas yapan, sete dönen, coşkusu olmayan lakin sonuç alan oyun ilk etapta çok yadırganmıştı. Trabzonspor taraftarı sahada coşkulu bir oyun görmek istiyordu elbette! Avcı'nın, "Sabırlı olacağız. Ama kazanacağız" ifadeleri ve bunu sürekli tekrar etmesi, dalgalı denizin heyecanlı çocuklarını da dinginleştirdi. Bu rahatlıkla hem takıma yeni bir oyun yüklüyor hem de gelecek sezonun planlamasını yapıyordu. Evet Abdullah Avcı, bu sezonun planlamasına geçtiğimiz yılın Şubat ayında Beşiktaş'ı mağlup ettikten sonra başladı. Hem kendi ekibi hem de İzleme ve Değerlendirme Komitesi ile birlikte Türkiye'den ve Avrupa'da onlarca oyuncu belirlenmişti. Kimileri kulüp scoutları tarafından canlı izleniyor kimileri de sistem üzerinden takip ediliyordu. BU yoğunlukta Avcı, çalışma odasını da dekore edecekti. Öncelikle bir duvara Trabzonspor'un kurucu kulüpleri İdmanocağı, İdmangücü, Martıspor ve Karadenizgücü'nün kabartma logolarını yaptırdı. Başka bir duvara Ahmet Suat Özyazıcı, Özkan Sümer ve kendisinin de yer aldığı kasketli fotoğraflar çerçevelenerek asıldı. Avcı bütün detaylarla tek tek ilgileniyordu. Odanın en güzel duvarı oturduğu masanın hemen arkasındaydı. O duvar Trabzonspor'un şampiyon kadrolarıyla donatıldı. 7 şampiyon kadro oradaydı. Ama boş bir çerçeve daha vardı.
O çerçeveyi geçen yıl Mart ayında asmıştı... Bu sene Mart ayında şampiyon olamayınca çok üzüldü.
EKİP arkadaşları neden boş olduğunu sordu. Avcı'nın cevabı karşısında herkes şaşkındı... "Seneye oraya şampiyon olduğumuz kadro gelecek!" Aylardan Mart'tı. Dışarısı da soğuktu ve hafif yağmur vardı. Birbirlerine baktılar. Orhan Ak, "Hocam içimizi ısıttın" diyerek odadan ayrıldı. Evet Abdullah Avcı, bu sezon şampiyonluğa inanmıştı. O inancını da geçen yılın Mart ayında ilk kez seslendirmişti. O yüzdendir ki bu sezon "Mart ayında şampiyon olamadığımız için üzgünüm" demişti. Çünkü Mart'ın hikayesi onun için çok değerliydi ve anlatacaktı. Belki de anlatırken gözleri dolacaktı...
İŞTE O KASKETİN SIRRI
Trabzonspor tarihinden aldığı ilhamla Avcı da artık saha kenanrıda kasketiyle var olacaktı... Meğer o kasket Bologna Teknik Dreiktörü Sinisa Mihajlovic'in taktığı kasketin aynısıydı. Peki nasıl ayınsıydı! Avcı'nın İstiklal Caddesinde özel bir kasketçisi vardı ve ona yaptırmıştı.
BAŞAKŞEHİR ile yapılan Süper Kupa finalinde saha kenarında takmıştı ilk kez kasketi Abdullah Avcı. Kasket, Trabzonspor tarihinin unutulmaz ritüelleri arasındaydı çünkü. Trabzonspor tarihinin efsane teknik direktörü Ahmet Suat Özyazıcı kasketsiz dolaşmazdı. Takım elbise giyindiğinde bile kasketi hep başındaydı. Abdullah Avcı da kasketi çok severdi. Trabzonspor tarihinden aldığı ilhamla Avcı da artık saha kenarında kasketiyle var olacaktı. Abdullah Avcı'lı Trabzonspor, Beşiktaş maçı için İstanbul'daydı. Coşkulu taraftar havalimanından otele kadar takımının yanındaydı. Maç günü... Herkes heyecanlı. Avcı'nın kasketi başındaydı. Maç kazanıldı. Soyunma odasına gidildi. Galibiyet fotoğrafı için herkes bekliyordu. Bir anda kutulardan kasketler çıkartıldı. Şaşkında herkes! Tabi ki hoca da! O poz veriliyor, Trabzonspor Kulübü de "Kasketliler Geri Döndü" başlığıyla paylaşıyordu. Bu andan itibaren kasket akımı da hızlandı. TS Club satışa sunduğu kasketlerle rekor kırdı. Avcı kasketini takmayı sürdürdü. Bu sezon Türkiye Kupası çeyrek finalinde oynadığı Antalyaspor maçında başında Bordo Mavi renklerle ışıl ışıl parlayan kasket vardı. Meğer o kasket Bologna Teknik Direktörü Mihajlovic'in taktığı kasketin aynısıydı. Peki nasıl aynısıydı! Avcı'nın İstiklal Caddesinde özel bir kasketçisi vardı ve ona yaptırmıştı. Çünkü her kaskette bir hikaye yatardı. Özyazıcı da olduğu gibi, Avcı da olduğu gibi Mihajlovic'te olduğu gibi.