TOPLUMSAL ve siyasal hayatımızın en büyük eksiği muhalefettir.
Yanlış anlaşılmasın muhalefetten kastım CHP ve saz arkadaşları değil. Gerçi onların da günahı büyük ama daha geniş anlamda bir siyasallıktan, toplumsallıktan ve muhalefetten bahsediyorum.
Muhalefetten kastım desteklediği cumhurbaşkanı seçilmeyen veya mecliste çoğunluğu elde edemeyen partiler değil. Daha geniş bir perspektifte toplumun ve siyasetin gittiği yerle, durumuyla ilgili eleştirel düşünceler dile getirmesi beklenen grupları kastediyorum.
Mesela sık sık duyarız; gazeteci ve sanatçı muhalif olur, diye. Doğrudur ancak gazetecinin ve sanatçının muhalifliği iktidara karşı muhalefet bloğunu desteklemek ve maalesef sıkça gördüğümüz haliyle iktidarın değil muhalefetin sözcülüğünü yapmak değildir. Gündelik siyasetin iktidar ve muhalefet tartışmalarının daha üstünde, gerektiğinde ikisini de eleştiren, gündelik siyasetin kısa vadesinden kurtulup daha uzun vadeli çıkarımlar yapabilen bir muhalefete ihtiyacımız var.
Böyle bir muhalefetimiz olsaydı söz gelimi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ya da CHP genel başkanı Özel'in ne dediğinden bağımsız olarak İsrail'in Gazze'de uyguladığı soykırıma tepki gösterirdi. İsrail'in uyguladığı soykırıma tepki verirken iç politikayı, artık iyiden iyiye kabak tadı vermiş seküler takıntıları, Türk modernleşmesinin Araplara karşı geliştirdiği ırkçı yaklaşımı bir kenara bırakıp; meseleye hukuk ve haklar çerçevesinden yaklaşıp bedeli ne olursa olsun İsrail'i lanetlemeye cesaret edebilenler gerçek muhalefet olurdu. İşte o zaman sanatçının ya da gazetecinin muhalif olması gerekliliğinden bahsedebilir.
Muhalifliklerinin bir gereği olarak ortaya sürdükleri aşırı fiil ve ifadelere de olağanüstü bir müsamaha ile yaklaşabilirdir.
Paradoksal bir durum; ülkemizde bu türden bir muhalefeti gerçekleştirebilenler de gündelik siyasette iktidarda olan dindar muhafazakarlardır. Uzun süredir kendi siyasi kampına karşı da eleştirel duruş geliştirebilen gazeteciler, sanatçılar, akademisyenler dindar muhafazakâr kesimden çıkıyor. Gazze meselesinde haklı ya da haksız şekilde muhafazakâr iktidarın politikalarını kıyasıya eleştirenler yine muhafazakârlar arasından çıktı. Keza son günlerde gündemin önemli maddesi olan sokak köpekleri sorununa aranan çözümlerde de muhafazakâr camia çok farklı görüşler arasında bölündü. Daha kapsamlı bir meseleden aile ve kadının durumundan örnek verelim. Sekülerler Fransız Devrimi'nden etkilenmiş Kemalist feminizmin en pespaye yaklaşımlarından bir adım öteye gidememişken, muhafazakâr camiada yıllardır devam eden kıyasıya bir kadın tartışması var.
Toplumsal muhalefet geliştirme konusundaki bu durum bile ülkemizin geleceğinde hangi grup ve düşüncenin daha belirleyici olacağını gösteriyor. Bir tarafta sloganlar etrafında şekillenen şekilsel ve durağan bir günlük muhalefet; öbür tarafta ise kendi camiasını, iktidarını, birikimini de kıyasıya eleştirmekten kaçınmayan, kendisi ve ülkesi üzerine düşünen canlı bir toplumsal kesim...